21 Kasım 2016 Pazartesi

Roman Değerlendirmesi: Denizin Kanı*




Giriş:
Tarık Dursun K.’nın “Denizin Kanı” adlı romanı, Cumhuriyet’in çok partili yaşama geçtiği dönemde 1 yıllık bir süreçte bir Ege kasabasında sünger avcılarının başından geçenleri anlatır. Temelde toplumsal sınıfların durumunu ve ezen-ezilen ilişkilerini gösterir.

Dil ve Anlatım:
Roman üçüncü tekil kişi ağzıyla yazılmıştır. Yazar, öz Türkçe sözcüklerle son derece duru ve canlı bir anlatım sunmaktadır. Doğanın canlı olduğu gerçeğini yansıtan Türkçe’ye özgü halk dilini romanda kullanmış, akıcı bir anlatım ve toplumcu gerçekçi bir biçem kurmuştur.
Yazar romanını kurgularken, her bölümün başındaki küçük bölümlerde romanın izleğine katkı sunan ara öykücükler anlatmıştır. Böylelikle epik bir yöntem kullanarak romanı zenginleştirmeyi de başarmıştır.
Tarık Dursun, romanının başıyla sonunu sünger avının sonuna, denizcilerin kasabaya gelişine denk getirir. Romanın başında ayrıntılı biçimde anlattığı ala kuşun uçuşunu yine romanın sonunda da görürüz. Ala kuşun uçuşu bir kötü haberi, bir ölümü imler. Roman, tanımadığımız bir sünger avcısının ölümüyle başlar, romanın baş karakterlerinden biri olan sünger avcısı Kara Mustafa’nın ölümüyle sonlanır. Böylelikle sanki başa dönmüş gibi oluruz ama bu arada romanın diyalektik sürecini yaşamış oluruz. Diyalektik yöntemi başarılı biçimde kullanan yazar bu yolla bize yaşamın da diyalektiğini gösterir.

Başlıca Karakterler:
Şaban Reis: Romanın başat karakterlerindendir. Cesur, mert bir kişidir. Av sürecinde sünger avcılarının önderliğini yapar. Ağayla savaşımlarında da onların öncüsüdür.
Aşır Reis: Deneyimli denizci Aşır Reis, Şaban Reis’ten sonra gelen önderdir. Şaban Reis kadar cesur değildir. Uzlaşmacıdır.
Kara Mustafa: Romanın başat karakterlerindendir. Deniz tutkunudur, Şaban Reis’in oğlu gibidir. Iraz’sever, onunla evlenir. Avda vurgun yer, sakat kalır. Ardından Hacı Gömü, Iraz’a göz koyup onu elde etmeye çalışır. Bu mert kişi bunca haksızlığa baş kaldıracaktır.
Hacı Gömü: Sünger avcılarının avladıklarını satarak emeklerini sömüren ağadır. Çıkarları için herşeyi yapabilecek biridir. Korkaktır ama zenginliğine güvenerek kendisine bayrak açan emekçi süngercilerle savaşır, onları ezmek, kendine bağımlı köleler yapmak için her türlü önlemi alır.
Iraz: Kara Mustafa’yı çok sever, baba evinden kaçar ve onunla evlenir. Mustafa vurgun yiyip sakat kalınca çok üzülür. Hanife kadın, Hacı Gömü’nün aracılığını yaparak Iraz’ın kafasını karıştırır. Hacı Gömü’nün Hanife kadın aracılığıyla gönderdiği pahalı armağanları önce kabul etmek istemez ama geri de çeviremez. Bu konuda istemeden, Kara Mustafa’nın sonunu hazırlayacak zayıflıklar gösterir.
Hanife Kadın: Kocası sünger avında ölmüştür. Denizi, denizcileri sevmez, Şaban Reis’e de hınç duyar. Dedikoducu, kötü biridir. Kendisine para öneren ağayla işbirliği yapar, avcıların direncini kırmak için kadınları kocalarına ve Şaban Reis’e karşı kışkırtır, sürekli rahatsız eder. Her eve girer çıkar, onların kafalarını karıştırır. Dahası, tüm kadınları Şaban Reis’in karısı Halime kadına sözlü ve fiziksel olarak saldıracak kadar yönlendirmeyi başarır. Yine ağanın aracılığını yaparak Iraz’ı kandırmaya, onun metresi yapmaya çalışır.

Örge:
Örge nedenselliklerle örülmüştür. Roman, ağa Hacı Gömü için çalışan yoksul sünger avcılarının Hacı’dan kendileri için kayık istemeleriyle başlar. Kendi kayıkları olursa ağadan bağımsız çalışabileceklerdir. Ağa buna izin vermeyecektir ve derin çatışkı, ağa-azap çatışkısı, yani ezen-ezilen çatışkısı, bir sınıf savaşımı biçiminde kendini göstererek romanın belkemiğini oluşturacaktır. Olaylar bu temel çatışkı üzerinden gelişir. Ağa onlara kayık satmaz çünkü emekçilerini sömüremezse zenginleşemez. Kasabalı sünger avcıları ağaya istediklerini kabul ettirme, kendileri adına çalışabilme, emeklerini ağaya sömürtmeme umuduyla ava çıkmayacaklarını bildirirler.

Nesnelerin Birliği:
- Ala kuş: Romanın başında bir ala kuş Kara Ada’dan kalkar, kasaba üzerinde acı acı bağrışır. Kuşun kötü haber getirdiğine inanılmaktadır. Gerçekten de bir sünger avcısının ölümünü önceden duyurur. Romanın sonunda da yine kötü kötü haykırır. Yine bir ölümü önceden haber vermektedir. Yazar romanının kurgusunda önem taşıyan bu iki ölümü bize ala kuş aracılığıyla vermektedir.
- Ezan: Ezan Türkçe okunmaktadır. Bu, bize Halk Partisi’nin yönetimde olduğunu gösterir.
- Deniz: Deniz, bu kasabada yaşayanlar için son derece önemlidir. Yaşamlarını deniz sayesinde kazanırlar. Emekçiler onu canlı bilirler, öyle görürler. Deniz aynı zamanda  orospudur, imansızdır. İnanışlarına göre deniz dibi cinlerinin iki kızı onları kandırarak kendilerine çeker. Denizin çağrısına uyan süngerci artık geri dönemez. Vurgun yer, ölür ya da sakat kalır.
- Cumhuriyet Alanı: Bu küçük kasabanın meydanı Cumhuriyet Meydanı’dır. Bu da cumhuriyet ideallerinin biçimsel de olsa yaşatılmaya çalışıldığını gösterir.
- Çakır’ın kahvesi: Kasabalı süngercilerin buluşma yeridir. Önemli kararlarını da burada alırlar.
- Hacı Gömü’nün yazıhanesi: Bu yazıhane, romanın başında süngercilerin isteklerini ağaya bildirdikleri yerdir. Burada Hacı, katibi İsmail’le birlikte avcıları nasıl dize getireceğini planlar. Şaban Reis’in tayfaları adına Hacı’nın isteklerini koşulsuz kabul ettiği, bunu onuruna yediremeyip Hacı’nın suratına tükürdüğü ve İsmail’i de tokatladığı yerdir aynı zamanda. Hanife Iraz’ı buraya getirir, ağa Iraz’a kol saatini burada armağan eder. Mustafa ağayı öldürmek için buraya gelir, kendi ölümü burada olur.
- Kristal hokka takımı: Yazıhane masasının üstünde duran bu kesme kristal hokka takımı, Hacı’nın gücünün ve zenginliğini simgesi gibidir. Şaban Reis’i bu hokkanın karşısında esas duruşa geçmeye zorlar. Romanın son bölümünde Mustafa onu neredeyse öldürecekken de o takım orda duruyordur ancak ölümden kaçarken Hacı’nın ceketine takılır ve yere düşerek kırılırlar.

Çatışkılar:
- Sünger avcısı emekçiler ile sünger ağası arasındaki çatışkı: Bu çatışkı romanın ana çatışkısıdır, bir sınıf savaşımını temsil eder. Emekçi sünger avcılarının emeklerinin karşılığını ağa Hacı Gömü’ye yedirtmemek için verdikleri savaşımdır bu. Sünger avcılığı çok tehlikelidir, her dönemde vurgun nedeniyle ölen ya da sakat kalanlar olmaktadır. Üstüne de kazancın çoğuna ağa el koymaktadır, avcılar ağaya bağımlıdırlar. İşi bıraktıklarında ava da gidemedikleri için geçim sıkıntısı yaşarlar, buna katlanmak zorundadırlar. Ağa, onların işini başka bir avcı kümesine verdiğinde ise sıkıntı daha da artmıştır çünkü onlar başarılı olursa tam olarak işsiz kalacaklardır.
- Altıokçular ile demirkıratçılar arasındaki çatışkı: İlk çok partili seçimler yaklaşmaktadır. Herkes siyasileşmiş, anlamını bilmese de “hürriyet” eşitlik”, “insan hakları” gibi kelimeler kullanmaya başlamıştır. Kasaba da ikiye bölünmüştür. Yeni kurulan Demokrat Parti’nin kasabadaki temsilcisi de ağa Hacı Gömü olacaktır. Yeni parti yükseliştedir ve çıkarını iyi kollayan Hacı da yönetimdeki Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı çıkacak, ‘demirkıratçı’ olacaktır.
- Kasabanın sünger avcıları ile dışardan gelen tayfa arasındaki çatışkı: Kasabalı süngerciler emek savaşımı verirken Hacı, dışardan başka bir avcı tayfa kümesini getirtir ve iki emekçi kümeyi karşı karşıya getirir. Çıkarları ortak olsa da ‘ekmek parası’ uğruna uzlaşamazlar ve birbirlerine zarar verirler. Kasabalılar dışardan gelenlere kılavuz vermez, bunun sonucunda iki kişi vurgun yiyerek ölür. Dışardan gelenlerin av süreci de kasabalıların savaşımdaki direncini kırar, bekleme süresini uzatarak Hacı’ya zaman kazandırır. Sonuç her iki kesim için de kötü olur.
- Sünger avcılarının deniz ile ilişkisi-savaşımı: Deniz, avcıların geçimini sağlayacak süngeri onlara verir ama bu süngeri elde etmek zorlu bir süreçtir. Günlerce denize açılarak sünger arayan denizciler derinlere dalmak durumundadırlar. Av süreci onları ailelerin çok uzun sürelerle ayrı tutmaktadır. Dahası dalış eylemi de tehlikelidir. Vurgun yeme korkusu hep vardır. Vurgun çoğu zaman ölüme kimi zaman da felç geçiren denizcinin sakat kalmasına neden olmaktadır.

Canlandırma:
Romanda canlandırmalar başarılı bir biçimde verilmiştir.
Kocakafa’nın diyet olarak kolunu denize verişi, kasabalı kadınların Halime kadına saldırma anı, Şaban Reis’in Hacı’nın yazıhanesine gidişi,  çok ayrıntılı gösterilir.
Mustafa’nın Hacı’nın yazıhanesine silahla gidişi, silahı doğrultmakta zorlanışı incelikle anlatılır.

İtki:
Avcılar, emeklerinin karşılığını hakkıyla almak için kayık isterler ama paraları olmadığı için Hacı’ya giderler. Hacı onlara kayık satarsa bundan böyle onları sömüremeyeceği için onlara engel olur ve avcıları kendine çalışmak zorunda bırakmak için çeşitli dolaplar çevirir. Sınıf savaşımının özelliklerini burada görürüz. Avcılar amaçlarına ulaşmak için örgütlenmeye çalışırlar ve bu yönde hareket ederler.

Öznel Konumlar:
- Mustafa: Toprakla uğraşmak istemez, deniz burnunda tütmektedir. Bir yandan da Iraz’ı çok sevmektedir. Sünger avcılığı için kasabaya geri döner.
Mustafa düşünde çocukluğunu, atı Nedim’i görür. Mutlu olduğu bir dönemi Iraz’la birlikteyken yine duyumsamaktadır. 
- Aşır Reis ilkyaz geldiğinde birgün Hacı’nın apansızın ortadan yitip gittiğini sezer. Hacı’nın kötü birşeyler planladığını anlar.
- Şaban Reis, kendileri yerine sünger avına çıkacak denizcilerin önderi Borozan Reis’i askerlikten tanımaktadır. Borozan Reis o zaman yat borusu çalardı. Şaban Reis, o yat borusunu özlemle çaldığında herkesin duygulandığını anımsar. Ortak bir duyguda birleştirici o dönem şimdi yerini çatışmaya mı bırakacaktır.

Zaman:
Roman 1945-46 yıllarını anlatmaktadır. Bu dönem Türkiye Cumhuriyet’inin çok partili yaşama ve ilk kez seçime gittiği dönemdir. Halkın siyasallaşması ve dahası kutuplaşmasına sahne olur bu yıllar.

Uzam:
Olaylar Ege kıyısında küçük bir kasabada geçer.

İzlek:
Sünger avcıları özelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 22 yıl sonra, dahası çok partili ‘demokratik’ bir yaşama geçerken devrimin emekçilere eşit ve adil bir yaşam sağlamadığını görüyoruz. Emekleri sömürülmekte, ölümüne çalıştıkları halde aç kalmaktadırlar. Sözümona demokratik yaşam buralara uğramamıştır ve uzun bir zaman daha uğramayacak gibidir. Emekçiler örgütlenme bilincinde değildir ve para kazanmak için birbirleriyle de savaşmaktadırlar. Karşı devrimcilerin bu savaşımı kazanacağı, romanın sonunda Hacı Gömü’nün değil Mustafa’nın ölümüyle bize bildirilir gibidir.

Toplumsal Çözümleme:
Roman Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili yaşama, demokrasiye geçiş döneminde, geçimini denizde sünger avlayarak sağlayan emekçilerin nasıl sömürüldüğünü göstermektedir. Cumhuriyet Türkçe ezan ile, alan ismi olarak kendini biçimsel olarak göstermektedir ancak kazanımlar günlük yaşama ulaşmamıştır. Bu insanlar para kazanabilmek için ağanın emri altında çalışmak zorundadırlar. Bunun dışında yaşama şansları yoktur. Romanda yazgılarına başkaldıran emekçilerin örgütlenemediklerini, doğal olarak o bilinçte olamadıklarını ve yenilgiye uğradıklarını görürüz. Karşı devrimciler Demokrat Parti altında birleşirler. İlk seçimleri kazanamazlar ama anlarız ki bir sonraki seçimde zafer ne yazık ki onların olacaktır.

* Tarık Dursun K., Denizin Kanı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2012.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder