Giriş:
Tarık
Dursun K.’nın “Denizin Kanı” adlı romanı, Cumhuriyet’in çok partili yaşama
geçtiği dönemde 1 yıllık bir süreçte bir Ege kasabasında sünger avcılarının
başından geçenleri anlatır. Temelde toplumsal sınıfların durumunu ve
ezen-ezilen ilişkilerini gösterir.
Dil ve Anlatım:
Roman
üçüncü tekil kişi ağzıyla yazılmıştır. Yazar, öz Türkçe sözcüklerle son derece
duru ve canlı bir anlatım sunmaktadır. Doğanın canlı olduğu gerçeğini yansıtan
Türkçe’ye özgü halk dilini romanda kullanmış, akıcı bir anlatım ve toplumcu
gerçekçi bir biçem kurmuştur.
Yazar
romanını kurgularken, her bölümün başındaki küçük bölümlerde romanın izleğine
katkı sunan ara öykücükler anlatmıştır. Böylelikle epik bir yöntem kullanarak
romanı zenginleştirmeyi de başarmıştır.
Tarık
Dursun, romanının başıyla sonunu sünger avının sonuna, denizcilerin kasabaya
gelişine denk getirir. Romanın başında ayrıntılı biçimde anlattığı ala kuşun
uçuşunu yine romanın sonunda da görürüz. Ala kuşun uçuşu bir kötü haberi, bir
ölümü imler. Roman, tanımadığımız bir sünger avcısının ölümüyle başlar, romanın
baş karakterlerinden biri olan sünger avcısı Kara Mustafa’nın ölümüyle
sonlanır. Böylelikle sanki başa dönmüş gibi oluruz ama bu arada romanın diyalektik
sürecini yaşamış oluruz. Diyalektik yöntemi başarılı biçimde kullanan yazar bu
yolla bize yaşamın da diyalektiğini gösterir.
Başlıca Karakterler:
Şaban
Reis: Romanın başat karakterlerindendir. Cesur, mert bir kişidir. Av sürecinde
sünger avcılarının önderliğini yapar. Ağayla savaşımlarında da onların
öncüsüdür.
Aşır
Reis: Deneyimli denizci Aşır Reis, Şaban Reis’ten sonra gelen önderdir. Şaban
Reis kadar cesur değildir. Uzlaşmacıdır.
Kara
Mustafa: Romanın başat karakterlerindendir. Deniz tutkunudur, Şaban Reis’in
oğlu gibidir. Iraz’sever, onunla evlenir. Avda vurgun yer, sakat kalır.
Ardından Hacı Gömü, Iraz’a göz koyup onu elde etmeye çalışır. Bu mert kişi
bunca haksızlığa baş kaldıracaktır.
Hacı
Gömü: Sünger avcılarının avladıklarını satarak emeklerini sömüren ağadır.
Çıkarları için herşeyi yapabilecek biridir. Korkaktır ama zenginliğine
güvenerek kendisine bayrak açan emekçi süngercilerle savaşır, onları ezmek,
kendine bağımlı köleler yapmak için her türlü önlemi alır.
Iraz:
Kara Mustafa’yı çok sever, baba evinden kaçar ve onunla evlenir. Mustafa vurgun
yiyip sakat kalınca çok üzülür. Hanife kadın, Hacı Gömü’nün aracılığını yaparak
Iraz’ın kafasını karıştırır. Hacı Gömü’nün Hanife kadın aracılığıyla gönderdiği
pahalı armağanları önce kabul etmek istemez ama geri de çeviremez. Bu konuda
istemeden, Kara Mustafa’nın sonunu hazırlayacak zayıflıklar gösterir.
Hanife
Kadın: Kocası sünger avında ölmüştür. Denizi, denizcileri sevmez, Şaban Reis’e
de hınç duyar. Dedikoducu, kötü biridir. Kendisine para öneren ağayla işbirliği
yapar, avcıların direncini kırmak için kadınları kocalarına ve Şaban Reis’e
karşı kışkırtır, sürekli rahatsız eder. Her eve girer çıkar, onların kafalarını
karıştırır. Dahası, tüm kadınları Şaban Reis’in karısı Halime kadına sözlü ve
fiziksel olarak saldıracak kadar yönlendirmeyi başarır. Yine ağanın aracılığını
yaparak Iraz’ı kandırmaya, onun metresi yapmaya çalışır.
Örge:
Örge
nedenselliklerle örülmüştür. Roman, ağa Hacı Gömü için çalışan yoksul sünger
avcılarının Hacı’dan kendileri için kayık istemeleriyle başlar. Kendi kayıkları
olursa ağadan bağımsız çalışabileceklerdir. Ağa buna izin vermeyecektir ve
derin çatışkı, ağa-azap çatışkısı, yani ezen-ezilen çatışkısı, bir sınıf
savaşımı biçiminde kendini göstererek romanın belkemiğini oluşturacaktır. Olaylar
bu temel çatışkı üzerinden gelişir. Ağa onlara kayık satmaz çünkü emekçilerini
sömüremezse zenginleşemez. Kasabalı sünger avcıları ağaya istediklerini kabul
ettirme, kendileri adına çalışabilme, emeklerini ağaya sömürtmeme umuduyla ava çıkmayacaklarını
bildirirler.
Nesnelerin Birliği:
- Ala
kuş: Romanın başında bir ala kuş Kara Ada’dan kalkar, kasaba üzerinde acı acı
bağrışır. Kuşun kötü haber getirdiğine inanılmaktadır. Gerçekten de bir sünger
avcısının ölümünü önceden duyurur. Romanın sonunda da yine kötü kötü haykırır.
Yine bir ölümü önceden haber vermektedir. Yazar romanının kurgusunda önem
taşıyan bu iki ölümü bize ala kuş aracılığıyla vermektedir.
- Ezan:
Ezan Türkçe okunmaktadır. Bu, bize Halk Partisi’nin yönetimde olduğunu gösterir.
- Deniz:
Deniz, bu kasabada yaşayanlar için son derece önemlidir. Yaşamlarını deniz
sayesinde kazanırlar. Emekçiler onu canlı bilirler, öyle görürler. Deniz aynı
zamanda orospudur, imansızdır. İnanışlarına
göre deniz dibi cinlerinin iki kızı onları kandırarak kendilerine çeker.
Denizin çağrısına uyan süngerci artık geri dönemez. Vurgun yer, ölür ya da
sakat kalır.
- Cumhuriyet
Alanı: Bu küçük kasabanın meydanı Cumhuriyet Meydanı’dır. Bu da cumhuriyet
ideallerinin biçimsel de olsa yaşatılmaya çalışıldığını gösterir.
- Çakır’ın
kahvesi: Kasabalı süngercilerin buluşma yeridir. Önemli kararlarını da burada
alırlar.
- Hacı
Gömü’nün yazıhanesi: Bu yazıhane, romanın başında süngercilerin isteklerini
ağaya bildirdikleri yerdir. Burada Hacı, katibi İsmail’le birlikte avcıları
nasıl dize getireceğini planlar. Şaban Reis’in tayfaları adına Hacı’nın
isteklerini koşulsuz kabul ettiği, bunu onuruna yediremeyip Hacı’nın suratına
tükürdüğü ve İsmail’i de tokatladığı yerdir aynı zamanda. Hanife Iraz’ı buraya
getirir, ağa Iraz’a kol saatini burada armağan eder. Mustafa ağayı öldürmek
için buraya gelir, kendi ölümü burada olur.
- Kristal
hokka takımı: Yazıhane masasının üstünde duran bu kesme kristal hokka takımı,
Hacı’nın gücünün ve zenginliğini simgesi gibidir. Şaban Reis’i bu hokkanın
karşısında esas duruşa geçmeye zorlar. Romanın son bölümünde Mustafa onu
neredeyse öldürecekken de o takım orda duruyordur ancak ölümden kaçarken
Hacı’nın ceketine takılır ve yere düşerek kırılırlar.
Çatışkılar:
-
Sünger avcısı emekçiler ile sünger ağası arasındaki çatışkı: Bu çatışkı romanın
ana çatışkısıdır, bir sınıf savaşımını temsil eder. Emekçi sünger avcılarının
emeklerinin karşılığını ağa Hacı Gömü’ye yedirtmemek için verdikleri savaşımdır
bu. Sünger avcılığı çok tehlikelidir, her dönemde vurgun nedeniyle ölen ya da
sakat kalanlar olmaktadır. Üstüne de kazancın çoğuna ağa el koymaktadır,
avcılar ağaya bağımlıdırlar. İşi bıraktıklarında ava da gidemedikleri için
geçim sıkıntısı yaşarlar, buna katlanmak zorundadırlar. Ağa, onların işini
başka bir avcı kümesine verdiğinde ise sıkıntı daha da artmıştır çünkü onlar
başarılı olursa tam olarak işsiz kalacaklardır.
-
Altıokçular ile demirkıratçılar arasındaki çatışkı: İlk çok partili seçimler
yaklaşmaktadır. Herkes siyasileşmiş, anlamını bilmese de “hürriyet” eşitlik”,
“insan hakları” gibi kelimeler kullanmaya başlamıştır. Kasaba da ikiye
bölünmüştür. Yeni kurulan Demokrat Parti’nin kasabadaki temsilcisi de ağa Hacı
Gömü olacaktır. Yeni parti yükseliştedir ve çıkarını iyi kollayan Hacı da
yönetimdeki Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı çıkacak, ‘demirkıratçı’ olacaktır.
-
Kasabanın sünger avcıları ile dışardan gelen tayfa arasındaki çatışkı: Kasabalı
süngerciler emek savaşımı verirken Hacı, dışardan başka bir avcı tayfa kümesini
getirtir ve iki emekçi kümeyi karşı karşıya getirir. Çıkarları ortak olsa da
‘ekmek parası’ uğruna uzlaşamazlar ve birbirlerine zarar verirler. Kasabalılar
dışardan gelenlere kılavuz vermez, bunun sonucunda iki kişi vurgun yiyerek
ölür. Dışardan gelenlerin av süreci de kasabalıların savaşımdaki direncini
kırar, bekleme süresini uzatarak Hacı’ya zaman kazandırır. Sonuç her iki kesim
için de kötü olur.
-
Sünger avcılarının deniz ile ilişkisi-savaşımı: Deniz, avcıların geçimini
sağlayacak süngeri onlara verir ama bu süngeri elde etmek zorlu bir süreçtir.
Günlerce denize açılarak sünger arayan denizciler derinlere dalmak
durumundadırlar. Av süreci onları ailelerin çok uzun sürelerle ayrı
tutmaktadır. Dahası dalış eylemi de tehlikelidir. Vurgun yeme korkusu hep
vardır. Vurgun çoğu zaman ölüme kimi zaman da felç geçiren denizcinin sakat
kalmasına neden olmaktadır.
Canlandırma:
Romanda
canlandırmalar başarılı bir biçimde verilmiştir.
Kocakafa’nın
diyet olarak kolunu denize verişi, kasabalı kadınların Halime kadına saldırma
anı, Şaban Reis’in Hacı’nın yazıhanesine gidişi, çok ayrıntılı gösterilir.
Mustafa’nın
Hacı’nın yazıhanesine silahla gidişi, silahı doğrultmakta zorlanışı incelikle
anlatılır.
İtki:
Avcılar,
emeklerinin karşılığını hakkıyla almak için kayık isterler ama paraları
olmadığı için Hacı’ya giderler. Hacı onlara kayık satarsa bundan böyle onları
sömüremeyeceği için onlara engel olur ve avcıları kendine çalışmak zorunda
bırakmak için çeşitli dolaplar çevirir. Sınıf savaşımının özelliklerini burada
görürüz. Avcılar amaçlarına ulaşmak için örgütlenmeye çalışırlar ve bu yönde
hareket ederler.
Öznel Konumlar:
-
Mustafa: Toprakla uğraşmak istemez, deniz burnunda tütmektedir. Bir yandan da
Iraz’ı çok sevmektedir. Sünger avcılığı için kasabaya geri döner.
Mustafa
düşünde çocukluğunu, atı Nedim’i görür. Mutlu olduğu bir dönemi Iraz’la
birlikteyken yine duyumsamaktadır.
-
Aşır Reis ilkyaz geldiğinde birgün Hacı’nın apansızın ortadan yitip gittiğini
sezer. Hacı’nın kötü birşeyler planladığını anlar.
- Şaban
Reis, kendileri yerine sünger avına çıkacak denizcilerin önderi Borozan Reis’i
askerlikten tanımaktadır. Borozan Reis o zaman yat borusu çalardı. Şaban Reis,
o yat borusunu özlemle çaldığında herkesin duygulandığını anımsar. Ortak bir
duyguda birleştirici o dönem şimdi yerini çatışmaya mı bırakacaktır.
Zaman:
Roman
1945-46 yıllarını anlatmaktadır. Bu dönem Türkiye Cumhuriyet’inin çok partili
yaşama ve ilk kez seçime gittiği dönemdir. Halkın siyasallaşması ve dahası
kutuplaşmasına sahne olur bu yıllar.
Uzam:
Olaylar
Ege kıyısında küçük bir kasabada geçer.
İzlek:
Sünger
avcıları özelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 22 yıl sonra, dahası çok
partili ‘demokratik’ bir yaşama geçerken devrimin emekçilere eşit ve adil bir
yaşam sağlamadığını görüyoruz. Emekleri sömürülmekte, ölümüne çalıştıkları
halde aç kalmaktadırlar. Sözümona demokratik yaşam buralara uğramamıştır ve
uzun bir zaman daha uğramayacak gibidir. Emekçiler örgütlenme bilincinde
değildir ve para kazanmak için birbirleriyle de savaşmaktadırlar. Karşı
devrimcilerin bu savaşımı kazanacağı, romanın sonunda Hacı Gömü’nün değil
Mustafa’nın ölümüyle bize bildirilir gibidir.
Toplumsal Çözümleme:
Roman
Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili yaşama, demokrasiye geçiş döneminde,
geçimini denizde sünger avlayarak sağlayan emekçilerin nasıl sömürüldüğünü
göstermektedir. Cumhuriyet Türkçe ezan ile, alan ismi olarak kendini biçimsel
olarak göstermektedir ancak kazanımlar günlük yaşama ulaşmamıştır. Bu insanlar
para kazanabilmek için ağanın emri altında çalışmak zorundadırlar. Bunun
dışında yaşama şansları yoktur. Romanda yazgılarına başkaldıran emekçilerin
örgütlenemediklerini, doğal olarak o bilinçte olamadıklarını ve yenilgiye
uğradıklarını görürüz. Karşı devrimciler Demokrat Parti altında birleşirler. İlk
seçimleri kazanamazlar ama anlarız ki bir sonraki seçimde zafer ne yazık ki
onların olacaktır.
* Tarık Dursun K., Denizin Kanı, Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul, 2012.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder