20 Mayıs 2023 Cumartesi

Platoncu Anlamda “Erotik” Bir Fenomen Olarak Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kiralık Konak* Romanı

 


Yakın dönemde Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kişiliği ve romanları ile ilgili “Huzursuz Bir Ruhun Panoraması: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Edebiyat ve Düşünce Dünyası” başlıklı bir derleme kitap yayınlandı. Bu kitapta Yakup Kadri’nin bu yola zorla itilmese gerçekçi bir yazar olmayabileceği savı ileri sürülmekte. Bu ilginç sav farklı eleştirmenlerin roman değerlendirmeleriyle desteklenmeye çalışılmakta. Kiralık Konak romanı ile ilgili olarak İbrahim Şahin’in, “Kiralık Konak yahut Erosun Fenomenolojisi” başlıklı yazısı kitapta yer alıyor. Eleştirmen romanı erosun fenomenolojisi açısından yöntemsel değerlendirdiğini savlıyor. Bizim görüşümüze göre Yakup Kadri gerçekçi bir yazardır, bu doğrudur, bu gerçeği eğip bükerek farklı bir gerçekliğe varmak olanaklı değildir. Böyle olunca Yakup Kadri’nin gerçekçi yöntemle yazılmış romanlarında zorlama bir biçimde farklı ögeler arama arayışı yanlış sonuçlara götürecektir. İbrahim Şahin’in arayışı felsefi ve estetik açıdan ilginç olabilir ancak eleştirmen ne yazık ki bize göre yanlış değerlendirmelerde bulunmuştur.

Yazının girişinde eleştirmen “eros”un tanımını veriyor: “hayatiyet, canlılık, yaşamak arzusu, dirim, dirilme”. Platon’un ‘Şölen’ diyalogu buna kaynak olarak veriliyor. Antik Yunan felsefesine daha dikkatlice eğildiğimiz ve bu konuda daha ayrıntılı bir incelemede bulunduğumuz zaman kavramın daha çok istek, arzu ve cinsel haz ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. Eros, Platon’a göre güzele duyulan ilgi, güzelin kendisine, güzel ideasına yönelik arzuyu içerir ve bu arzu yoluyla hakikatin kendisine ulaşma, ona yaraşır şeyler yapma, yaşamın özüne ulaşma anlamlarını da taşır. Eleştirmenin tanımı ile bu tanım arasında bir uyuşmazlık olduğu görülüyor. Farklılık, eleştirmenin Platon’un güzele ulaşma arzusunu göz ardı ettiği gerçeğinden kaynaklanıyor. Eleştirmene göre ‘ben’ ve ‘öteki’ arasındaki her gerginlik, her boşluk ‘erotik’ bir deneyimi yansıtır. Eleştirmenin bu büyük dikkatsizliği ‘erosun fenomenolojisini’ yanlış kavramasına ve Yakup Kadri’nin çok görkemli romanı “Kiralık Konak’ı yanlış değerlendirmesine neden oluyor. Eleştirmen, değerlendirmesi boyunca farklı bölümlerde sesleri, belirsizliği, poetik olanı, arada olanı, bilinmeyeni, Avrupa’ya kaçışı erotik olarak nitelemektedir. Bir deneyimin “Platoncu anlamda erotik” olabilmesi için güzeli ve hakikati arıyor olması gerektiği gerçeğini eleştirmen hiç göz önüne almamıştır.  

En başta ana kavramımız olan “eros” yanlış tanımlanınca tüm değerlendirme boyunca birçok kavramın da yanlış olarak erotik fenomen biçiminde değerlendirildiğini görüyoruz. Eleştirmenin savına göre Yakup Kadri daha yirmili yaşlarının başından başlayarak yazdıklarıyla Anadolu insanını yaşama bağlayacak erosu arıyordur. Bunun, yazarın ilk gençlik çağları ile olgunluk dönemi arasındaki farklılıkları tamamen göz ardı eden bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Yakup Kadri gerçekçi bir yazardır. Net bir tutum izleyerek gerçekçi edebi ürünler yaratmış ve ikircikliğe saplanmamıştır, onun romanlarında belirsizlik yoktur. Bu belirlemeyi yaptıktan sonra hemen şunu da ekleyebiliriz: Yakup Kadri romanlarında izlek vardır, olaylar sağlam nedensellikler aracılığıyla sıkıca örülür, rastlantısallıklara yer yoktur. Roman kişileri çok derinlikli bir araştırma ile kurgulanır ve kişisel özelliklerini yansıtacak eylemlerle romanın gelişimini sağlarlar. Temelde eleştirmenin söylemleri bağlamında Yakup Kadri romanlarının güzeli ve hakikati arama ve yaratma arzusunun ürünü oldukları düşünüldüğünde Platoncu bakış açısıyla okuyana düşünsel haz veren ‘erotik’ fenomenler/nesneler olduklarını ileri sürebiliriz.

Eleştirmenin değerlendirmesine baktığımızda roman kişilikleri Naim Bey ve Seniha’nın karşı karşıya getirildiğini görüyoruz. Bu iki kahramanın kişilikleri bir çatışkı durumundadır ancak bu çatışkı eleştirmenin savladığı gibi ölüm-yaşam bağlamında değildir. Dede-torun Osmanlı toplumunun iki farklı döneminin temsilcisidir. Naim Bey, Tanzimat fermanı sonrasını yansıtan “İstanbulin” döneminin, Seniha ise II. Abdühamid ile başlayan yozlaşmayı yansıtan “Redigot” döneminin temsilcileridir. Naim Bey yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’ni işaret etmektedir. Naim Bey’in ölüme yakınlığı bu toplumsal gerçekliği göstermektedir. Konak da Naim Bey ve Osmanlı Devleti gibi çökmek üzeredir. Yazar bu ilişkiyi fark edememiştir. Bu nedenle de yanlış olarak konağı ‘medeniyet ve kültürün’ alegorik temsili olarak nitelemiştir. Eleştirmenin temel yanlışlarından bir diğeri Seniha ile ilgilidir. Eleştirmene göre Seniha “eros”u yansıtmaktadır. Ona göre Seniha’da “mücadele arzusu, yaşamak kudreti, heyecanı ve cesareti” vardır. “Şarkın “ölmüşlüğünden” kurtulup “erotik seslerin” peşinden “canlı ve diri” Avrupa’ya kaçmak istemektedir. Oysa yazarımız Yakup Kadri, Seniha’nın tek amacının zengin biriyle evlenip gönenç içinde yaşamak, süslenip güzel giysiler giymek olduğunu bize gösterir. Seniha bu uğurda benliğini yitirmeyi göze almış, savaş sırasında karaborsacılık yaparak zenginleşmiş sonradan görmelerle bile birlikte olmaktan çekinmemiştir. Eleştirmen Seniha’nın çok okuyup öğrenerek kendini çürümüşlükten kurtarmak üzere Avrupa’ya gittiğini savlamaktadır. Yakup Kadri onun bu eğitiminin içinin boş olduğunu, Seniha’nın yalnızca bireysel kurtuluşu için hareket ettiğini göstermiştir. Bu “eros” değildir. Öyle ki bu boş uğraş sonunda zengin biriyle de evlenememiş, ülkeye geri dönmüş, para uğruna bedenini kullanma yoluna kadar düşmüştür. Bireysel kurtuluşunun peşinde olan Seniha, gerçek anlamda bencil, düşkün, yoz bir kadındır. Önceleri ona aşık olan Hakkı Celis bile onun bu bozulmuşluğunu görmüş ondan tiksinmiştir. Bu bozulmuş durumuyla Seniha’nın Platon’un güzeli arayan ‘eros’unu temsil ediyor olması düşünülemez. Platon da zaten Şölen dialogunda bu türden bir arzuyu “orta malı, düşkün” diye mahkum etmekte, para uğruna kendini vermenin kötü bir şey olduğunu açıkça belirtmekte ve sertçe eleştirmektedir. Şöyle der Platon: “Günün birinde onu (Güzelliği) görürsen hiçe sayarsın artık altınları, süsleri püsleri, … sevgilileri”. Bunun için de erdem şarttır. Biz bir adım daha giderek şunu söyleyeceğiz: eleştirmenimizin Seniha’nın bu düşkünlüğünü, yoz yaşam anlayışını “eros”un temsilcisi olarak yüceltmeye kalkması kesinlikle kabul edilemez. Eleştirmenin Seniha ile ilgili kafa karışıklığı, onu “Türklük/Türk milleti” ile ilişkilendirmesinden de anlaşılmaktadır. Seniha Türk milletinin yalnızca yoz bir kesimi ile ilişkilidir. Yazarın göz ardı ettiği Hakkı Celis kişiliği ise romanda Platoncu anlamda güzeli arayarak hakikate ulaşmayı arzulayandır. Yeni Türk Milleti, Hakkı Celis gibi erdemli, bilginin ve güzelliğin peşinde koşan, bireysel değil toplumsal sorunları önceleyen olgun kişilerin omuzlarında yükselecektir. Hakkı Celis romanın sonunda trajik biçimde yaşamını yitirse de ölümü bile yüksek toplumsal amaçlar uğrunadır. Eleştirmen bu konuda da yanılmış ve Hakkı Celis’i küçümsemiştir. Hakkı Celis roman boyunca kişisel bir gelişim göstermiş, ülke gerçeklerini kavrayarak varlığını doğmakta olduğunu duyumsatan yeni Türk Devleti’nin kurulmasına adamıştır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu olduğundan farklı bir yazar olarak göstermek amacıyla yazılmış bir kitapta Kiralık Konak romanının yanlış bir eleştirisiyle karşı karşıyayız. Bu deneme bize göre yalnızca Yakup Kadri’yi değiştirme, bozma, değerini düşürmeye çalışma düşüncesiyle değil, yoz bir yaşam anlayışını da yüceltme amacıyla yazılmıştır. Öyle ki, Yakup Kadri bu romanda bize çürümüş bir yaşam biçimini Seniha kişiliğinin yaşamı ile sunuyor ancak eleştirmen bunu tam ters yönde ele alarak hem bu çürümüşlüğü yanlış olarak ‘eros’ diye niteliyor hem de bu yaşam biçimini yüceltmeye kalkışıyor. Eleştirmenin bu cüretinin başarısızlığa mahkum olduğunu, Yakup Kadri’nin de Türk Edebiyatı’nın görkemli bir gerçekçi yazarı olduğunu söylemekten çekinmiyoruz.

 

 * Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak, İletişim Yayınları, İstanbul, 49. Baskı, 2013.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder