I. TEMELLER. 14. VE ERKEN 15. YÜZYILLAR
1. EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASİ
TARİH
Bu bölümün amacı Floransa’nın
olağanüstü ekonomik önemini, toplumsal yapısının gelişimini, ekonomik ve siyasi
tarihinde toplumsal altyapıya dayalı başlıca olayları ana hatlarıyla
belirtmektir (1).
Floransa’nın büyük ekonomik gücü
özellikle erken bir dönemde ortaya çıkmadı. Esas olarak 12. yüzyılda büyüdü ve
13.-14. yüzyıllar boyunca İtalya veya gerçekten Avrupa’nın herhangi bir yerine
koşut olmayacak biçimde gelişti. Temelleri üç boyutluydu: tekstil endüstrisi,
tekstil ve diğer ürünlerin ticareti ile finans. Floransa’nın bu son derece
gelişmiş ekonomik düzeni, kesin bir para ekonomisinin ve kapitalizmin erken
biçimlerinin tüm Avrupa’da ortaya çıkışı ile yayılmasında birincil etkendi.
Fransa ve Flanders’ten ithal
edilen kumaş apre işlemlerini (kumaş perdahı ve boyama) bitiren, Floransa’nın
büyümesi ve ekonomik gücünün bağımlı olduğu tekstil endüstrisinin iki kolundan biri
olan Calimala loncası, rekabet ve Fransa’nın saldırgan ticaret politikası ile
yerinden olana kadar yalnızca 12. ve 13. yüzyıllarda gelirini artırdı. İkincisi,
Lana loncası, İngiltere ve daha az oranda Fransa ve Flanders’ten ithal edilen
kumaşın atkılamasını yapardı. Tüm manifaktür
işlemi Floransa’da gerçekleşirdi. Ortaçağ Avrupa burjuvası için yün en önemli
malzemeydi. Dolayısıyla kentlerin zenginliği genel olarak ona bağlıydı (2).
Oysa hiçbir kentte kumaş atkılama endüstrisi Floransa’daki kadar hızlı
gelişmedi. En yüksek noktasına 13. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın ortalarına
kadarki dönemde ulaştı, 14. yüzyıl boyunca kumaş apre endüstrisini neredeyse
tamamen yerinden etti. Seta loncası veya ipek endüstrisi, yalnızca 14. yüzyılda
önem kazandı ama 15. yüzyılda çok daha büyük bir rol oynadı.
Tüm bu endüstrilerde müşteriye
malı satan artık işin ustası değil kapitalist girişimciydi. İlk önce İtalyan kentlerinde, özellikle Floransa’da
ortaya çıkan bu değişiklik tüm Avrupa’da büyük etki yarattı. Yeni girişimci yalnızca üretim sürecini
yönetti ve bitmiş ürünü pazarladı. Esas manifaktürle ilgilenmedi. Yine de tüm
kararları kendisi aldı, çalıştırdıklarına en küçük özgürlük tanımadı. Hammaddenin
önden satın alınmasından itibaren tüm
üretim süreci boyunca bu denetim Floransa yün ve ipek endüstrisini daha eski
apre endüstrisinden ayırdı.
1300 yılında Floransa’da kumaş
endüstrisi ile uğraşan 300 firma
vardı. Birçok daha küçük işletme, yüksek hammadde fiyatının çok büyük anapara gerektirmesi
nedeniyle birleşti. 1338 yılında firma sayısı yaklaşık 200’e düştü. Bu tarihte
bu firmalar yıllık yaklaşık 70-80000 parça giysiyi yaklaşık 1200000 florin (3)
karşılığında sattılar. Avrupa’nın en büyük kentlerinden biri olan 90000 nüfuslu
Floransa’da 30000 işçi çalıştırdılar (4).
Üretim süreci ise orantısız
dağıtılmıştı. Üretim işinin bölümlenmesinde uyumlu bir destek planı yoktu. Bu
basitçe tarihsel koşulların rastlantısal sonucuydu. Malzeme bir çalışma
alanından diğerine yirmi kez geçirilmekteydi. Bu da doğal olarak çok fazla
zaman ve enerji yitimine neden olmaktaydı. Gerçekte işçilerin yalnızca üçte
biri girişimcinin atölyesinde
çalışıyor ve yalnızca yünün temizlik ve tarama
işleminin hazırlığını yürütüyorlardı. Üretimin diğer aşamalarını evde
çalışanlar (örgü ve atkılama) ya da özel atölyeler (boyama) gerçekleştiriyordu.
Floransa yün atkılama yöntemi tamamen el
emeği idi, ancak bu el emeği, işin bölümlenmesi ve özelleşmesi ile yöntemin o
dönemde hiçbir yerde bilinmeyen incelikleri bakımından yüksek bir gelişim
aşamasındaydı. Bu incelikli üretim yöntemi, özellikle erken dönemde, 13.
yüzyılın ortalarında Floransa’da kurulan ve manastırlarında ücretli işçi
çalıştıran Benedictine tarikatının kollarından biri olan Humiliate
keşişlerinden dolayı idi.
Floransalı fabrika sahipleri
ithal edilen birçok diğer malın işlenmesi yanısıra ürünlerinde bir ticaret
tekeli oluşturdular. Dışsatım için üretim Floransa endüstrisi için en önemli
yandı ve Floransa tekstil dışsatım ticareti dünyayı ele geçirdi. Ticaret,
üretimden farklı olarak, büyük yurtdışı alım satım projeleri ve Hristiyan
dünyasının çoğu ile İslam dünyasının bir kısmını saran geniş bağlantı ağları
ile büyük ölçekli bir işkolu olarak düzenlenmişti. Floransalı tüccarların tüm
önemli yabancı kentlerde, özellikle İngiltere, Fransa ve Flanders’te acente ve
şubeleri vardı. Doğu’dan, yeniden ihraç etmek üzere Avrupa için vazgeçilmez
olan baharat ve ilaç ile inci, değerli taşlar, kürk vs. gibi lüks maddeleri (5)
ithal ettiler. Dahası, İtalya içinde, Roma’nın ve Napoli’nin (tahıl ihracatı)
ticareti neredeyse tamamen Floransa’nın ellerindeydi (6). Ticaret konusunda
olduğu gibi finans alanında da uzmanlaştılar ve altın dolaşımına geçtiler. Sabit
altın miktarları sayesinde Floransa florini (7) – 1252’de Ghibelline
aristokrasisine karşı 1 yıl önce kazandıkları zaferi ve ilk demokratik
anayasayı kutlamak amacıyla üst orta sınıf yürürlüğe sokmuştu – dünya pazarında
uluslararası para birimi olarak, değeri inip çıkan gümüş madeni paraların
yerini almıştı.
Floransa endüstrisi, özellikle de
kumaş endüstrisi ve onunla bağlantılı uluslararası ticaret, kuşkusuz tüm geç Orta Çağ erken kapitalist
karakterinin en önemli girişimiydi (8). Floransa’da, tüm Hristiyan dünyasında başka
herhangi bir yerden daha büyük bir hesap gücü ve mantıklı ileri görüşlülük,
ticaret koşulları konusunda daha derin bilgi vardı (9).
Bu yargıyı yine de diğer olgular
ışığında düzeltmek gereklidir. Bu üretim sisteminin temelinin her açıdan
mantıklı biçimde düzenlenmediği anımsanmalıdır. Dahası, Floransa tekstil
endüstrisi lüks olmaya yönelikti. Bu, apre işlemleri bitirilen ithal kumaş
endüstri kolu olan Calimala loncası için beklenir bir durumdu ancak aynı
zamanda gerçek kumaş atkılama endüstrisi ile ilgili olarak da büyük ölçüde
geçerliydi. Günlük kullanım için iyi kumaş 14. yüzyıl üretiminin büyük kısmını
oluştursa da öncelik en iyi kalite, en iyi boyayla boyanmış yün kumaşa
verilmekteydi. Onu iyi kalite ipekli kumaş izlemekteydi. Floransa’da 14.
yüzyılın ilk kırk yılında atölyelerin yoğunluğu, yüzyılın başında elde edilen ürünün 100000 parça kumaştan 70-80000’e düşmesine neden olsa da, o zamana kadar
çoğunlukla İspanya veya Kuzey Afrika yünü yerine en kaliteli ithal İngiliz yünü
(10) kullanımı nedeniyle değerin iki katından fazla artması anlamlıdır. Bir
parça giysinin değeri başlangıcında 6 florin iken yüzyılın ortasında yaklaşık
16 florindi. Doğu, yabancı hükümdarlıklar ve Avrupa aristokrasisi ile iş
anlaşmaları dışında, pazar her yerde bu lüks ürünleri alabilecek olan orta
sınıfın en zengin kesimiyle sınırlıydı. Calimala’nın ürettiği kaliteli kumaşın
fiyatı aslında parça başı 30 florindi (11). Bu lüks mallardan büyük karlar elde
edildi ancak daha sonra göreceğimiz gibi bunlar ancak işçi ücretlerini çok
düşük tutarak olanaklı duruma getirildi. Malların yüksek riski karşılayacak
fiyata satılması, büyük kar getirmesi, dahası dünya pazarında rekabet edebilmesi
için bu zorunluydu. Pahalı hammadde uzak bölgelerden getirilmek durumundaydı ve
taşıma ücretleri yüksekti (12). Dahası, feodal müşterilerle iş ilişkisinin
riskleri her zaman çok büyüktü. Birçok olguda da karın belli bir yüzdesi,
kilisenin faiz yasağının kaçınılmaz olarak bozulmasını karşılamak için dini
amaçlara ayrılmıştı. Tüm bu etkenler endüstri ve ticaretin orantılı ve sürekli
gelişimini bir ölçüde engellemiştir.
Dünyanın en büyük sanayici ve
tüccarları olan Floransa yurttaşları başlıca bankerlerdi de (13). Floransa
şirketlerinin dünyaya yayılmış ticaret ofislerinin aynı zamanda döviz takas
eden bankalardı. Üretim, ticaret, faizcilik hep aynı ellerdeydi. Floransa üst
orta sınıfının dünyayı saran eşsiz gücü bu bileşime dayanıyordu. Bunun sonucunda
büyük şirketlerin iş sermayesi artabildi ve riskler orantılı olarak
dağıtılabildi. Şirketler aristokrat ailelerden büyük miktarda taşınmaz mal
alarak zenginliklerini daha da artırdılar (14). Böylece saygınlıklarını, kredi
elde etme ve aynı zamanda sermayelerini tek güvenli yola yatırma yetilerini de
artırdılar.
Floransa’lı bankerler parasal
ilişkilerini en büyük yabancı devletlerle yürüttüler ve onların çok gereksinim
duyduğu nakit parayı sağladılar. Çok daha önemlisi, Papalık Devleti’nin
bankacılık işlerindeki denetimini, Sienalıları yerlerinden ederek, 13. Yüzyılın
ortasından başlayarak artacak biçimde ve en sonunda neredeyse tam olarak elde
ettiler. Bu tekel Avignon “tutsaklığı” döneminde kısmen gevşemiş olsa da 15.
yüzyıl sonuna dek sürdü. Papalar, Floransalı bankerlere Sienalılardan daha
fazla güvendiler çünkü Floransalılar aynı zamanda sanayici ve tüccardılar,
Floransa yaşamının siyaset de içinde olmak üzere her alanını denetimleri
altında tutuyorlardı (15). Bu bankaların en önemlileri 13. yüzyılın sonunda
Curia (*) ile çalışan Scali, Mozzi, Spini, Cerchi; 14. yüzyılın ilk yarısında
Bardi ve Peruzzi; ikinci yarısında Floransalı bankerlerin Curia üzerinde
etkileri azaldığında Alberti idi. Papalık, yeni ve çeşitli alanlardaki çok
sayıda işletmesi ile dolaylı olarak modern Avrupa bankacılığını yarattı. Tüm
Avrupa din adamlarının yıllık olarak ödemek zorunda olduğu Papalık vergilerinin
toplanması büyük Floransa bankalarının gelirlerinin onda birini oluşturuyordu
ve bu bankaların zenginliklerinin gerçek kaynağıydı (16). Buna ek olarak,
Floransalı bankerler acenteleri aracılığıyla farklı ülkelerde farklı para
birimleri ile Curia’ya ödenen vergileri tek para birimine dönüştürdüler,
paranın taşınması işlemini halen kullanılan kambiyo senetleri ile gerçekleştirdiler
ve kilise vergileri karşılığı avans ödemeleri yaptılar (17). Bu farklı
işlemlerin tümü önemli miktarda sermaye ve yaygın bağlantı gerektirdi. Curia,
kendi payına, parasal ekonominin genişlemesi yönünde çok katkıda bulundu çünkü
vergilendirme yolu ile Avrupa arazi rantının büyük kısmını eline geçirdi ve bu
parayı İtalya’da yükselen kapitalizme kattı. Papalık, büyük ölçekte bir dünya
gücü siyasetini sürdürebilmek, Avrupa prenslikleri üzerindeki etkisini
güçlendirmek ve hepsinden önemlisi İtalya’daki konumunu sağlamlaştırmak için
geniş finansal kaynaklara gereksinim duydu: özellikle 13. yüzyıl boyunca
Papalık Devletini yeniden canlandırarak ve İmparator’la savaşında zaferler
kazanarak siyasi gücünü genişletti (18). Papa VIII. Boniface döneminde bir tür zirveye
ulaşan ve bir dereceye kadar Avignon Papaları yönetiminde de süren bu parasal
siyasetin uygulanmasında Papalık, dönemin en çağdaş ve merkezi yönetim birimi
olan yüksek ordu görevlilerinin geçimi için ek kaynaklara gereksinim duydu. O
dönemde finans sistemi tamamıyle kapitalist çizgilere göre orantısal olarak
düzenlenmişti (19). Floransalı bankerlerin Papalık ile alım satım işlemleri,
avansları, kredileri ve borçları hiç risk taşımıyordu çünkü kilise vergileri
kalıcı güvence sağlıyordu. Kilise de uygulamada, kendi kuramsal faiz yasağını karlı
görmedi. 13. yüzyıldan bu yana gizli biçimde faiz ödeniyodu. Floransalı bankerlerin
parasal işlemleri, yeni bankacılık işlemleri ve yeni ekonomik sistemin kendisi
doğal olarak faiz alımına dayanıyordu. Kuramsal olarak yasak olmuş olsa da gerçekte
bankerler ve tüccarlar, Kilise’nin göz yummasıyla, hem onunla hem de
diğerleriyle alım satım işlemlerinde yasaktan kurtulmanın sayısız yolunu
bulmuşlardı (20). Floransa’da yıllık ortalama faiz oranı yüzde 15-25 idi, yüzde
30-60 seyrek değildi. Kimi durumlarda oran yüzde 100’e, dahası yüzde 200’e
ulaşıyordu (21).
Floransalı bankerlerin Curia ve
dahası yurtdışındaki (22) sayısız kilise yüksek görevlisi ile iş ilişkileri,
Napoli, Fransa ve İngiltere kralları gibi yabancı seküler yöneticiler ile
olduğundan daha az risk taşıyordu. Büyük Floransa bankaları (13. yüzyılın son
döneminde Fransa’da Guidi, İngiltere’de Frescobaldi ve Pulci; 14. yüzyılın ilk
yarısında bu iki ülkede büyük etkisi süren Bardi ve Peruzzi, Napoli’de en etkili
Acciaiuoli) saygın yöneticilerin iyi niyetlerine tam olarak güvenmek
zorundaydılar. Dolayısıyla, birçok açıdan feodal olan Devlet yönetiminde her
krizde onların insafına kalmışlardı. Ortaçağ prenslerinin papalık gibi düzenli
gelir kaynakları yoktu (23). En büyük maddi giderleri (24) olan sık savaşlara
para sağlamanın başlıca yolları olağanüstü savaş vergileri, paranın değerini
düşürmek, makam satışı ve prenslik arazilerinin devri idi (25). Dolayısıyla
bankerler olası her yolla kendilerini korumaya çalışmış, risk ögesini
prenslerden olabildiğince tekel elde etmek için kullanmışlardır. Dahası,
borçlunun iflası her zaman olası olduğundan prenslerle ilişkide risk daha da
fazlaydı. Prensler Kilise’nin kesin olarak asla yapmadığını yapmakta hiç
ikilemde kalmıyordu: iflas ettiler, bunu da kilisenin faiz yasağına bağladılar
(26). Doğallıkla, buna bağlı olarak faiz oranları Kilise’ye göre daha yüksekti.
1339’da III . Edward’ın Fransa seferininin
maddi giderlerini en büyük iki Floransa bankası, Bardi ve Peruzzi karşıladı. Bu
iki banka yüzyılın başında İngiltere’nin tüm finans yönetimini denetliyordu ve
her ikisinin de bu ülkede büyük yatırımları vardı (27). Seferin başarısızlığı,
ülkenin yoksullaşması, kralın borçlarını ödeyememesi (1,365,000 florin), iki
şirketin Londra şubelerinin iflasına neden oldu. Buna bağlı olarak 1343-46’da
bankaların kendilerinin kapanmasına da yol açtı (28). Orta sınıfların büyük
kesiminin Bardi ve Peruzzi’de faiz getiren vadeli hesapları olduğundan,
bankaların borç toplamı varlıklarını fazlasıyla aştığı için Floransa ekonomik
bir yıkıma uğradı ve bu durumun düzelmesi çok zaman aldı. Neredeyse tüm kentin
iflası feodal veya yarı feodal devletlerdeki kriz ve buna bağlı olarak prensin
borcunu ödeyememesinden kaynaklandı. Floransa’nın zenginliğinin büyük oranda
birkaç bankanın ticaret ve bankacılık etkinliğine dayalı olması nedeniyle ancak
bu nedenler bu sonuca yol açtı. Floransa kapitalizminin ana özelliklerinden
birini biz kesinlikle burada görürüz.
Tüccar ve bankerlerin Avrupa’nın
tüm büyük kentlerinde etkili olan lonca örgütü Floransa’da çok erken bir
tarihte ortaya çıktı. Başka yerlerde olduğu gibi, profesyonel temelde biraraya
gelen kümeler, bir tür devlet içinde devlet, “buyruklara” dayalı feodal Devlet
ile kapitalist kent Devlet arasında bir geçiş oluşturdu. Temsil ettikleri
mesleklerin ekonomik çıkarlarını korumayı ve aynı zamanda kendi burjuva
tabakası için siyasi özgürlük ve güç kazanmayı amaçladılar. 13. yüzyıldaki ilk
devrimci dönemlerinde, kapitalist genişlemenin düşmanı yerleşik toprak sahibi
feodal aristokrasiye karşı aşağı konumdaydılar. Kesin amaçları Devlet’in
denetimini onlardan alıp yeni burjuva, kapitalist sınıfa devretmekti.
Bu savaşımda İmparator’a sadık
Ghibelline feodal lordluğuna karşı çıkan Floransalı büyük tüccar ve bankerlerden
oluşan Guelfa Partisi, ekonomik çıkarları nedeniyle Papalık’a doğal olarak
bağlıydı. Bu bağlılık kısmen, Papalık’ın hemen hiç değişmez dostları olan
Fransa kralları, Napoli (29) ve Güney Fransa’yı yöneten Anjou ailesi ve
ilişkili Fransız kraliyet aileleri ile yakın ekonomik ve siyasi ilişkilerinin
oluşmasının nedenidir. Bu siyasi ve ekonomik dostluğu en önemli müşterileriyle
sürdürmek Floransa burjuvazisinin özellikle üst tabakalarının bir ilkesiydi.
Burjuvazinin aristokrasiyle devrimci sürtüşmesi 13. yüzyılın ikinci yarısında
belirleyici evresine ulaştı. 1251’den sonra artık loncalar kelimenin tam
anlamıyla savaş örgütlerine, aynı anda askeri ve mesleki kuruluşlara
dönüşmüştü. Dahası, 13. yüzyılda üst orta sınıf bilinci içtenlikle cumhuriyetçi
ve burjuvaydı. Yaşadığı toprağa inatla sarılan bir aristokrasiye gerçek anlamda
karşıydı. Üst orta sınıf, ekonomik gücü dolayısıyla bu savaşımda burjuvazinin
orta ve alt tabakalarının desteğini aldı. Dönemin en zengin ve en önemli
loncası Calimala’nın önderliğinde aristokrasinin sert direnci karşısında adım
adım başarıya ulaştılar (30). 1266’da zengin burjuvaziyi temsil eden ve
esnaflardan daha önce örgütlenmiş olan (31) tüccar ve bankerlerden oluşan büyük
loncaların yedisi, aristokratlarla eşit haklar kazandı. 1282 yasasıyla birlikte
yalnızca loncalardan birine üye olan aristokratlar siyasi hak elde ediyordu.
Loncalarda örgütlü üst orta sınıf ile dayanıştıkları orta tabaka bir dereceye
kadar olmak üzere, 1293’teki Ordinamenti di Giustizia olarak bilinen
belirleyici yasa ile son ve mutlak bir zafer kazandı. Loncalar siyasi gücü ele
geçirdi.
Buna bağlı olarak loncalar
ekonomik ve toplumsal güçleri düzenlediler ve büyük ölçüde otonomi ile (ayrı
yargı, güvenlik gücü, bağımsız finans yönetimi, anayasayı genişletme hakkı,
büyük kent binalarını denetleme) toplum yönetiminin bir parçası olarak işlev
gördüler. Hepsinden öte artık siyasi anayasanın garantörü durumundaydılar. Ordinamenti
di Giustizia, aristokrasiye karşı ağır hükümler içermekteydi. Örneğin,
loncasının meslek dalında yalnızca etkin olarak uğraşanlar siyasi haklar elde
edebiliyordu. Dahası, o dönemde birçok üst düzey görev onlara yasaklanmıştı.
Burjuvazi yanında yer almayan, direnmeye çalışan veya yurttaşlarına şiddet
uygulayan Ghibelline lordları gibi aristokratlara en sert cezalar (ölüm veya
mala el koyma) veriliyordu (32). Bu acil önlemlerin uygulanması özel
yetkililere, özellikle Guelfa partisine (33) bırakılmıştı. Bu partiyi daha 1267
yılında Papa ile birlikte, Papa’nın Toscana Papazı olarak atadığı, Fransa kralının
kardeşi olan, Anjou ailesinden Napoli kralı Charles örgütlemişti. Floransa
yurttaşlığının tam hakları anayasada, 21 loncadan birinin tam ayrıcalıklı etkin
üyeleri ile sınırlandırılmıştı. Bu koşul, daha sonra göreceğimiz gibi loncalara
tam üye olmayan alt sınıflara, çok sayıda usta ve onların emrinde çalışanlara
yönelikti. Gerçekte daha 1295 gibi erken bir dönemde ve 14. yüzyıl boyunca
aristokrasinin görece zararsız olduğu süreçte onlara karşı alınan kararlar
belirgin derecede hoşgörülüydü. Üst burjuvazi bakış açısını hızlıca
düzeltiyordu çünkü artık gerçek tehlike alt sınıflar ve işçilerden geliyordu.
Gelişmenin asıl niteliğini
özetleyecek olursak, 13. yüzyıl tarihi esas olarak üst orta sınıfın bir yandan
dayanıştığı alt sınıf ile diğer yandan da feodal aristokrasi ile yarışıdır. 14.
yüzyılda kent yaşamı ekonomik olarak çok geliştiğinde üst orta sınıfın savaşımı
işçilere ve artık ekonomik yönden önemi kalmamış, devrilmiş aristokrasiye
karşıdır.
Burjuvazinin örgütlendiği
loncaların kendi aralarında eşit hakları yoktu. Kentin zenginliğini temsil eden
daha büyük 7 lonca; daha önce sözü edilen 4 lonca - kumaş bitiriciler (34)
(Calimala), kumaş üreticiler (Lana), ipek üreticiler (Seta) ve bankerler
(Cambio) - ile birlikte kürkçüler loncası, doktorlar ve eczacılar loncası
(kısmen entelektüel kısmen geleneksel bir kuruluş) ve son olarak yargıç ve
noterler loncası entelektüel bir bütün oluşturdular. Yasayı yorumlayan bu
sonuncular, zenginlerin mal ilişkilerinde çok önemli rol oynadılar. Yargıçlar
kentin aristokrat ailelerinden gelmekteydi. Noterler, o kadar yüksek toplumsal
bir konumdan gelmese de üst orta sınıfla çok yakın bağlantı içindeydiler. Diğer
büyük loncaların başkan yardımcılarının noter olması onların önemini gösterir.
İlk sözü edilen 4 büyük lonca en önemlileriydi. 14. yüzyıl başında Calimala’nın
ekonomik düşüşüne karşın loncanın aristokratik aileleri, toplumsal konumlarını
ve siyasi etkilerini bir dereceye kadar korumuşlardı. Büyük loncalar yargıda ve
kentin yönetiminde diğer alanlarda küçük loncalara göre daha etkiliydiler.
1293’teki Ordinamenti’yi izleyen demokrasinin ilk 2 yılından sonra
1343’ün sonuna kadar kentin yönetimi tam anlamıyla ellerindeydi. Kentin en
yüksek yöneticileri, birlikte Signoria’yı (Yönetim [Ç.N.]) oluşturan
Gonfalionere ve 6 (daha sonra 8) Başrahip’in tamamı en büyük loncaların üyeleri
arasından seçiliyordu. Bunlar genellikle birçok mecliste de karar verici gücü
kullanırlardı. Siyasi gücün açıkça ve ilke tanımadan kullanımı ile tüm yönetimi
ele geçirmek herşeyden önemliydi. Herşeye karşın uygulamada gerçek güç,
Calimala, Lana, veya diğerlerinden birinin değil, bu büyük loncalardan çok
zengin ailelerin oluşturduğu birkaç küme elindeydi (35). Kenti yöneten bu
birkaç ailenin siyasi amacı özetle yeni pazarlar kazanmak için yayılmak, en
önemli iletişim yollarını korumak ve doğal olarak dış rekabeti sonlandırmaktı.
Bu amaçları gözeten finansal ve toplumsal iç siyasetleriyle ilgili daha sonra
söz edeceğiz.
Büyük loncalarda örgütlenmiş
zengin burjuvazi, ekonomik ve siyasi alanlarda (36) doğduğu andan başlayarak
gerektiği sürece, ama özellikle 13. yüzyılda, aristokrasiyle savaştı ancak
düşmanının daha yüksek toplumsal konumunu da kabul etti. Gerçekte saldırıları
bu sınıfın yalnızca belli kısımlarına yönelikti. En başlangıcından beri, aristokrasinin
belli üyeleri Guelfa partisine üyeydi (37). Guelfa partisi aristokrasiye değil,
yalnızca üst burjuvaziyi desteklemeyen aristokratlara
saldırdı. 14. yüzyıl boyunca kentin
zengin aristokratik aileleri politik gücü, toplumsal saygınlıkları nedeniyle –
artık ekonomik olarak zararsız olan – aristokratik sınıfla kendi isteğiyle paylaştı.
Örneğin, 1327’de Consiglio del Popolo
(Capitano del Popolo başkanlığında) ve Cosiglio
del Comune olarak (Podesta
başkanlığında) iki yeni meclis kurulacağında ikincisinin üyelerinin yarısı
aristokratik kökenliydi. İki sınıf arasında evlilikler ve mülkiyet çıkarlarının
birleşmesi gelenekselleşti. Birçok aristokrat kente taşındığından ve - üst orta sınıfın çok önem verdiği bir unsur
olan - ticarete atıldığından, yalnızca birkaç büyük aile toplumsal ve siyasi
bağımsızlığını sürdürdü. Öyle ki büyük burjuvazi, onların yerine toprak sahibi
oldu. Kırda yılın dört ayını geçirdikleri konutları oldu. Aristokratların
alışkanlıklarını ve gönençli yaşam tarzlarını taklit etmeye çalıştılar. Bir
güvenlik duygusu ile (38) ve belli bir ideolojik bağımsızlıktan yoksun
olduklarından feodal dönemin rütbe ve ünvanlarını bile sürdürdüler (39). Buna
karşın şövalyelik ünvanını Commune sunuyordu. Yurttaş, halkın şövalyesi
oluyordu (Cavaliere del Popolo) (40). Böyle durumlarda yarışmalar
düzenlendi, 14. yüzyılın başından başlayarak her fırsatta Piazza di S. Croce’de
(S. Croce Meydanı) düzenlenen bu yarışmalara orta sınıf istekle katıldı.
Kendileri için soyağacı oluşturmaya ve herhangi bir uygun gerekçeyle arma elde
etmeye çalıştılar (41). Feodal gelenekleri bu taklit tutkusu 14. yüzyıl boyunca
sürekli arttı. Püritence basit yaşayan zengin kentlilerin özel yaşamı, 13.
yüzyılda ve dahası 14. yüzyılın ilk birkaç onyılında burjuvazinin “kahramanlık”
çağı ile birlikte belirgin olarak değişti (42). Kentte, gerçekten, -
başlangıçta aristokrasi ve onun taklitçilerine yönelik - lüksü sınırlandırmayı
öngören birçok yasa yayınlanmıştı. Oysa zenginler kendilerini, daha aşağı
toplumsal konumdakilere göre daha kolay kurtarabilirlerdi ve uygulamada bu
yasaların ana etkisi, lüks ve gösteriş anlamında demokratik eşitliği engellemiş
olmasıydı (43).
Daha küçük 14 lonca, farklı
bağımsız esnaf ve kasap, ayakkabı yapımcısı, tabakçı, duvar ustası, yağ
tüccarı, manifaturacı, çilingir, silah yapımcısı, deri işçisi, marangoz, hancı,
nalbant, şarap tüccarı ve fırıncı gibi küçük dükkan sahiplerini örgütlüyordu.
Üyeleri yalnızca yerel gereksinim için çalıştılar. Ekonomik olarak sürekli
varolma savaşımı veriyorlardı ve gerekli sermayeyi büyük zorlukla ve yüksek
faiz ödeyerek ancak sağlayabiliyorlardı.
14. yüzyılın başında siyasi yaşamda söz hakları yoktu çünkü aristokrasiye karşı
savaşımda yardımlarına artık gereksinim yoktu. Bu yüzyılın ilk birkaç onyılında
üst burjuvazi onları olabildiğince baskıladı ve daha sonra tam egemenliği
altına aldı. Buna karşın, izleyen kırklı yıllarda bu loncaların gücünün
siyasette yine de kararlı bir biçimde artmasına birçok etken yardımcı oldu.
Floransa yüzyılın ikinci yarısında - ilk yarıda olduğu gibi - artık ekonomik
gücünün zirvesinde değildi. Büyük loncalar, birçok şans dönüşü nedeniyle
genellikle kendilerini korumaya çalışıyordu. Bardi, Peruzzi ve Acciaiuoli - tüm
eski finansörler - iflas etmişti. Fransa ile ticaret ve banka işlemleri
durgundu. Lucca’nın ele geçirilmesi için korkunç bir savaş vardı. 1348 veba
salgınında nüfusun azalması sonucu ücretlerin artması nedeniyle üretim
maliyetleri geçici olarak artmıştı (44).
Üst ve küçük burjuvazinin
kırklardan doksanlara kadar süren çatışmasında orta tabakanın tutumu koşullara
göre değişmiş, sıklıkla belirleyici olmuştur. Üst orta sınıfın belli
kesimlerinin çıkarları küçük burjuvaziye, eski ailelerin oligarşisine olduğu
kadar keskin biçimde karşı değildi kesinlikle. Bu kesimler büyük loncalarda, küçük
işgücü çalıştıran meslekler ile aydınlar ve orta küme loncalar olarak bilinen,
ilk başta büyük loncalarla, daha sonra ise daha küçük loncalarla eş
derecelendirilen 5 loncanın üyelerinden oluşuyordu. Bu geçiş tabakalarında
ayırım çizgileri çok keskin olmadığından ana toplumsal kümeler kendilerini
farklı bileşimlerde ayarlayabiliyorlardı (45). Genel düzenleme, üst
burjuvazinin aristokratlarla alt orta sınıfa karşı yaptığı bir anlaşmaya
göreydi. Ancak kimi zaman üst burjuvazi küçük burjuvaziyi, yeniden tehlikeli
olma belirtisi gösterdiği durumlarda aristokratlara karşı kullandı. Diğer kimi
durumlarda alt orta sınıf, üst orta sınıfa karşı ortak bir antikapitalist
cephede aristokratlarla birleşti (46). Burjuvazi içindeki toplumsal ve siyasi
çıkar çatışması, diğer bir deyişle bir yanda orta ve küçük burjuvazi
arasındaki, bunların üstünde ise oligarşi ile sürtüşme, artık olağan bir
uygulama olan devlet kredi (Monti) spekülasyonları ile daha da
şiddetlendi (47). Bu krediler ekonomik genişleme amacıyla sunuldu ve savaş
giderlerini karşılamak için giderek daha fazla kullanılmaya başlandı. Bu
senetlerin faizleri alt sınıflardan en ağır olmak üzere dolaylı vergilendirme
ile yükseldi. Doğrudan vergilendirmenin sermaye birikimine zararlı olduğu
düşünülüyordu. Senetlerin kendileri orta sınıfın geniş kesimleri için çok
riskli bir yatırımdı ama Devlet ilişkilerinin yürütülmesinde etkisi olan ve
kredi faiz oranlarını yükseltebilen büyük loncaların spekülatif
sermayedarlarının büyük ilgisini topluyordu.
Bu dönem, 14. Yüzyılın ikinci
yarısında toplumsal çatışmaların karmaşıklığı yalnızca büyük ve küçük
loncaların, yani üst orta sınıf ile küçük burjuvazi ayrımıyla açıklanmaz.
Ekonomik ve toplumsal yapıda büyük loncalarda (a), özellikle karşıtlıkların en
keskin olduğu üç tekstil loncasında (Calimala, Lana, Seta) (48) kendilerine yer
bulmak isteyen patronlar ve onlar için çalışanlar (sottoposti)
arasındaki karşıtlıkları da değerlendirmeliyiz.
Floransa’da en önemli ve
sermayesi en yüksek olan (49) yün endüstrisinde o dönemde, yalnızca girişimciler
(sanayiciler, tüccarlar) loncaların etkin üyeleriydiler ve üyelik haklarından
yararlanabiliyorlardı. Astlarının hemen hiç hakkı yoktu (50). Nüfusun daha
büyük kısmını oluştursalar da loncalarının ilişkilerinde etkin görev almaları
tamamen engellenmişti. Buna bağlı olarak anayasal tüm siyasi haklarından yoksun
bırakılmışlardı (51). Bu gerçek, Floransa “demokrasisi”ni değerlendirirken
sürekli akılda tutulmalıdır. Bu keskin durum Avrupa ile paralel değildi. Başka
hiçbir yerde kapitalist üst orta sınıf bu kadar gelişmiş ve güçlü değildi.
Dolayısıyla başka hiçbir yerde yün endüstrisinin büyük tüccar ve sanayicileri
böylesi bir ekonomik ve siyasi güç elde edememişti. Flanders ve Fransa’da,
Almanya ve İngiltere’de kumaş işçilerinin çok daha fazla hakkı vardı.
Floransa yün loncası, örgütlü üst
tabakası dışında gerçek bir birlik değildi. İki ya da üç yüz işletmenin sahibi,
uygulamada da bunların en zenginleri (52), üretim sürecindeki kısıtlanmamış
güçlerine dayanarak lonca örgütünü oligarşik biçimde tam bir otorite ile
yönetiyorlardı. Patron ve işçiler arasında her noktada aşılmaz bir uçurum
vardı. İşçiler arasında - sottoposti dell’arte di lana, olarak
adlandırılıyorlardı - üretimin birçok farklı sürece bölünmesi çok sayıda
uzmanlaşmış esnaf yarattı. Ama bunlar, kabaca söyleyecek olursak iki bölüme
ayrılabilirdi. Özellikle, kendi aletleri ve boyahaneleri olan, önceleri çıraklar çalıştıran küçük bağımsız ustalar iken artık girişimci için esnaf olarak çalışan boya ustalarından oluşan ekonomik ve toplumsal
üst bir küme vardı (53). Lana’da bağımsız zanaatçıları ticari ögeye ekonomik
bağımlı duruma indirgemek için güçlü bir eğilim olduğundan varoluş savaşımı tüm
küçük işletmeler için geçerli olduğu gibi olabildiğince zordu. Buna karşın boya
ustaları loncada ve siyasi yaşamda bir kısım sınırlı hakları korumayı başardılar (54). İkinci ve
çok daha büyük kısım daha alt düzeyde esnaf, çoğunluğu (ciompi olarak bilinen) atölyelerde çalışan yün tarakçıları olan
esas yün işçileri ile yerel endüstride çalışan eğirici ve dokumacılardan
oluşuyordu. Hiçbirinin kendi üretim aleti yoktu. Üretim sürecindeki rolleri ve
yaşam standartları onları toplumun proleter sınıfı yapıyordu. Hiçbir hakları
yoktu, ekonomik ve siyasi anlamda eziliyorlardı, birleşmelerine bile izin verilmiyordu
(55). Her ayrıntısı dikkatlice hazırlanmış bir sistem, işçilerin daha yüksek
ücretler için savaşabilmesini olanaksız kılarken patronun ücretleri düşük ve
üretilen metayı ucuz tutmasına izin veriyordu (56). Ücretler, çalışma saatleri,
çalışma koşulları ve yöntemlerine kendi isteğine bağlı ve tek yanlı olarak
patron karar verirdi (57). Patron değil ama işçi, sözleşmeyi bozmama
teminatıyla bağlıydı. O tamamen, patronun görevlendirdiği lonca yöneticilerinin
insafına bağlıydı (58). Temyiz hakkı olmayan mahkemelerde lonca temsilcisi olan
üyeler patron sınıfından seçiliyordu. Yargıçlar tam da işçilerin yakınmalarını
iletemeyecekleri kişilerdi.
Dolayısıyla lonca köken olarak
mesleki bir örgütlenmeydi. Kent nüfusunu, etkin yurttaşlık hakkı olanlar ve
olmayanlar olarak iki büyük sınıfa bölmek ve ikinci sınıfı kalıcı olarak
boyunduruk altında tutmak için kullanılıyordu. İşçilere uygulanan baskı ve üst
orta sınıfın belirlediği ekonomik siyaset yalnızca lonca ve Devlet tek bir
otoriteyi temsil ettiği için etkin bir biçimde sürdürülebilirdi. Bir yanda
loncalar işçinin yurttaşlık haklarını otomatik olarak elinden almak amacına
hizmet etti; diğer yandan patron zararına olacak biçimde her ücretlinin
ekonomik açıdan gelişimi, Devlete ve yasalarına saldırı olarak değerlendirildi.
Yün loncasının kararları – bu konuya daha sonra geri döneceğiz - Kilise’nin ek desteği ile yerine getirildi.
Bu ekonomik ve toplumsal çatışma
zemininde şimdi 14. yüzyılın kırklı yıllarında Floransa tarihindeki ana
olaylara bakalım.
1342’de Atina dükü, bir Fransız
aile üyesi, bir paralı ordu komutanı ve maceracı olan Brienne kontu, Bardi,
Peruzzi ve Acciaiuoli ailelerinin de isteği ile Floransa’ya çağrıldı ve
yönetici konumuna getirildi. Bu eylemin amacı dükün Napoli kralı ile dostluğunu
kullanarak teminatlarını geri isteyen ve İngiliz finans felaketiyle zaten
sarsılmış olan büyük Floransa bankalarının en sonunda tam yıkımına yol açma
noktasında olan Napolili kreditörlerle Floransa’nın iyi ilişkisini yeniden kurmaktı.
Bu umutlar boşa çıktı. Konumunu korumaya çalışan dük, yalnızca aristokratların
değil alt kesimin, sottopostinin bile
desteğini almaya çalıştı. Küçük
loncaların ayrıcalıklı üyelerini yönetime getirdi, boyacılara lonca kurma hakkı
verdi, dahası ciompiye sembol verdi
(59). Bu ödünler, işçileri daha yüksek ücretler isteme konusunda
cesaretlendirdi. En sonunda üst orta sınıf ve henüz yeterince susturulamamış
aristokrasi – resmi olarak bu ikinciye
ait olan ama iki küme arasında bağlantıyı kuran Bardi – 1343’te dükü düşürdüler.
Ordinamenti di Giustizia’nın katılığı,
kısmen aristokrasi lehine artık azalmıştı, birçoğunun görev almasına izin
veriliyordu. Büyük bankalar bunu, diktatöryal bir yönetime giriş olarak
planlamışlardı. Bunu iflastan kurtulmanın tek yolu olarak görmüşlerdi. Buna
karşın konumları o kadar zayıflamıştı ki Bardi sarayının yakıldığı bir halk ayaklanmasına
direnemeyeceklerdi ve sonuç olarak iflas daha uzun süre ertelenemeyecekti. Tüm
bunlar küçük loncaların siyasi gücünü artırdı ve 1343’ten sonra mahkeme üyeliklerinin
ve diğer önemli Devlet görevlerinin üçte birini elinde tutan çok güçlü bir
azınlık oluşturdular. İzleyen onyıllarda onları, kendi loncalarını kurma
hakkını yitiren ve artık daha yüksek ücretler için savaşan boyacılar, büyük
loncaların tüm sottopostileri ve
birleşme hakkı için savaşım gösteren yün ticaretinin alt tabakaya ait işçileri
de destek vermişti.
14. yüzyılın kırklı ve doksanlı
yılları arasındaki bu görece demokratik dönem, bu dönemin hem öncesi hem de
sonrasındaki üst orta sınıf oligarşi yönetimine karşıt olarak, çağın
koşullarına göre üst veya küçük burjuvaziden etkilenen orta sınıf burjuvaların yönetici
olduğu bir dönem olarak
değerlendirilebilir.
Bu yıllarda, Ordinamenti di Giustizia’nın hükümlerini her zaman baltalamış olan en
üst burjuva ailelerin örgütü güçlü Guelfa Partisi, küçük loncaların Devlet
görevlerinde yer almalarını kısıtlamak için tüm gücünü kullandı (60) ve hoşnutsuzluk
gösteren üst orta sınıf üyelerine karşı da savaşıma girdi (61). Buna karşın
Guelfa Partisi bile küçük loncaların tüm etkisini yok edemedi. Bu etki yine de,
burjuvazinin orta kesiminin etkisi gibi, yalnızca birçok üst orta sınıf ailenin,
en öncelikli olarak Alberti, onlarla finansal olarak ilişkide olan Ricci ve
Medici ailelerinin desteği ve dahası doğrudan yönlendirmesi ile başarılı oldu. Alberti
ve Medici aileleri, Floransa’da o dönemde en önemli banka ve ticaretevi sahibi
olan Strozzi ailesi ile birlikte anılıyordu. Bu aileler, özel bir demokrasi
sevgisi ile değil Guelfa Partisi’nin büyük aileleri, özellikle Albizzi ile
çıkar çatışmaları nedeniyle hareket ediyordu. Burjuvazinin orta ve alt
kesimlerinin siyasi gücünün somut kanıtlarını 1374-78 yılları arasındaki Papa’ya
karşı yürütülen ve harcamalarını Floransa’nın karşıladığı savaşta, ardından da
tüm İtalya’yı başa çıkılmaz Fransız elçiler aracılığıyla yönetmelerinde
buluruz. Floransa için çok önemli olan tahıl sorununu merkez alan çatışma (62),
doğal olarak ekonomik olarak zarar gören burjuvazinin oligarşik üst kesimi olan
Guelfa Partisi’ne karşıydı. Gerçekte bu dönemde üst orta sınıfın belirgin
ekonomik güçlükleri üretilen kumaşta kendini açıkça gösteriyordu: 1373’te
yıllık üretim 30000 parçaya, 1378’te Papa’ya karşı savaş ve ciompi ayaklanması sonrası 24000’den
daha aza düşmüştü.
Bu ayaklanma kısmen büyük ticari
kayıplar ve savaş yüzünden üst orta sınıfın konumundaki zayıflama sayesinde
ortaya çıkabilmişti ve İtalya’da kent-devletleri devrinde gözlenen
ayaklanmaların en büyük ve en şiddetlilerinden biriydi. Bir işçi ayaklanması,
Guelfa Partisi’nin kışkırtıcı uyarılarıyla 40’lı yıllardan sonra sürekli
büyüyen Floransa küçük burjuvazisi ve demokratik sol hareketinin doruğuydu. 1378
yılı yazında birkaç aylık süreçte, güç dengeleri görünüşü değerlendirilene dek,
sarkaç aşırı sağdan (Guelfa Partisi en üst tabaka) aşırı sola kadar sallandı. 1293
Ordinamenti ruhunun yeniden uyanışı
ile tüm kesimler Guelfa Partisi
oligarşisine karşı birleştiler. Daha sonra, amacına ulaşan üst orta sınıfın alt
kesimi sözünden döndü. Kısa bir süre sonra, devletten daha büyük pay güvencesi
alan küçük loncalar da savaşımdan çekildiler. Az zaman sonra, kendi loncalarını
kurma hakkı kazanan 4000 boya ustası ve
gömlek yapımcısı – küçük ustalar ve tekstil endüstrisinde yüksek becerili,
işçiler - örnek alarak onları izledi. Bundan böyle, ücret belirleme pazarlığı
yapabilen örgütlü parti yetkileri vardı. Bu, artık onların onayı olmadan ücret
belirlenemeyeceği anlamına geliyordu. Daha sonraki amaçları yönetimde görev
almak, örneğin, kendi kümelerinden öncelikli olanları yönetime atama idi. Fazla
ekonomik deneyimleri, siyasi bağımsızlıkları olmayan, toplumsal yaşamda üst
sınıfları taklit etme eğilimi (pahalı giyinme, şövalyelik) bulunan (63) bu
kesimler de Salvestro de’ Medici ve Benedetto degli Alberti gibi birkaç
aristokratın her temel konuda kendilerini yönlendirmesine izin verdiler. Ama
1378’te artık ciompi, 9000 yün
işçisinden oluşan en alt küme de kendi loncasını kurma hakkı kazanmıştı. Üç
yeni lonca, belediyedeki yönetim kadrolarının üçte birini elde etti. Diğer üçte
iki küçük ve büyük loncalar arasında eşit olarak paylaşıldı. 1343 sol hareketi
açısından bu büyük bir ilerlemeyi gösteriyordu. Artık yalnızca küçük loncalar
değil, küçük zanaat ustaları, nitelikli olan ve nitelikli olmayan işçilerin
yeni kurduğu loncalar da yönetimde görev alabiliyorlardı. Dahası, ciompi, birçok radikal önlem için baskı
yapıyordu. Ancak uygulamada diğer partiler bunları genellikle baltalıyordu. Lana
oligarşisi, ayaklanmayı bastırmak için fabrika lokavları aracılığıyla açlık
tehditini etkin biçimde kullandı. Ciompi
güç kullanarak işi sürdürmeye çalıştığında da (64) toplumun diğer tüm kesimleri
onlara karşı bir cephe oluşturdu (65). Esnaf, işçi ve birçok farklı ara küme
arasındaki büyük ekonomik farklılıklar aralarındaki bu çatışmaları doğurdu ve ciompinin yenilgisine neden oldu.
Dolayısıyla, sarkaç yalnızca
birkaç ay süren sola kayma sürecinden sonra hızlıca şiddetli bir biçimde aşırı
sağa kaydı ve orada kaldı. Ciompi, kazandığı
kendi loncasını kurma hakkından, 1 aydan kısa bir süre içinde yoksun bırakıldı.
Onların üzerindeki tabaka da bu aşamadan sonra teslim olmaya zorlandı.
Küçük loncaların ve yeni kurulan en
alt iki yeni loncanın büyük loncalara güç üstünlüğü kurduğu 1378’den 1382’ye
kadar geçen 4 yılda bir tür demokratik ara dönem kuruldu. Üst orta sınıfın
bireysel üyeleri (Medici, Alberti) küçük loncaları yönetmeyi sürdürdü. İlk
taslakları ciompi döneminde öne
sürülen kimi önemli ekonomik önlemler uygulamaya kondu veya yeni loncaların
baskısı ile kuramsal olarak üzerinde uzlaşıya varıldı. Yeni işçi loncaları ücretlerde
artış, sabit en yüksek ücret yerine sabit en düşük ücret ve daha iyi çalışma
koşulları istedi. Onların genel ekonomik önlemleri dolaysız vergilendirme
getirilmesi (66) ve Devlet kredi sistemi ile onunla ilişkili dolaylı
vergilendirmenin denetlenmesini amaçlamaktaydı (67). Yeni yönetici kesimin
bakış açısına göre istekler demokratik olmasına karşın, birçok isteği küçük
burjuvazinin doğasında olan tutuculuk aynı zamanda zorla kabul ettirmişti. Tüm
amaçları kapitalist endüstrinin gelişimini denetim altına almaktı. Uygulamada askeri
yükümlülükler ve zorunlu kıldıkları paralı askerlerden oluşan ordulara yönelik
ekonomik açılıma – büyük loncaların yol gösterici ilkesi – karşıydılar. Dış
siyasette küçük burjuvazi gerçek bir barış arzusuyla hareket ediyordu.
İngiliz condottiere (askeri lider [Ç.N.]) Sir John Hawkwood’un (“Acuto”
olarak bilinir) (68) paralı ordusunun yardımını alan Lana’nın üst tabakası 1382’de
en küçük iki loncayı ortadan kaldırmayı başardı (69). Bu görece küçük ve
yalıtılmış, nitelikli işçi kümesi uzun dönemde sermayenin büyük ve köklü gücüne
dayanamadı (70). Bundan yararlanarak yönetim bürolarını büyük loncalar lehine
bölüştüler ve küçük loncaları azınlık durumuna düşürdüler. Bu küçük loncaların
güçleri 1378 öncesine göre daha büyük olsa da etkileri hızla azaldı. Gönençleri
büyük loncalara bağımlı olan bir kısmı, önceki savaşım güçlerini tamamen
yitirdiler (71). 1387’de yönetim bürolarında küçük loncaların oranı üçte birden
dörtte bire düştü. Boya ustaları ve diğer yün işçileri ilk önce, bağımsız
olmamalarından kaynaklanan karakteristik bir adım olarak aristokrasi ile
işbirliği kurmak istedi. Ancak daha sonra küçük loncalara yöneldiler. 1383’te ciompi haklarını yeniden kazanmak için çaresizce
bir çaba daha gösterdi (72). 1393’te üst orta sınıf ve 1396’da onların sağ
oligarşik kanadı, üstünlüğü kesin olarak bir kez daha ele geçirir. Dolayısıyla,
bu sınıfın 1343’te ilk kez kırılan tartışmasız egemenliği tam anlamıyla geri
kazanılmıştı.
Yeni durumu değerlendirmeden önce
burjuvazinin yerleşik feodal aristokrasiyi zayıflattığı Floransa çevresi kırsal
alanda köylülüğün durumunu kısaca tanımlamamız gerekir. Artık her yurttaş
toprak edinebildiği ve Floransalı kapitalistler kırsal kesimin büyük kısmını
güvenceli bir yatırım olarak yavaş yavaş satın aldığı için toprak sahibi ve
köylü arasındaki yasal ilişkiler zorunlu olarak önceki feodal biçimden
değişmeliydi. İlk “serbestleştirme” burjuva anayasasının çıktığı yıl olan
1289’da gerçekleşti. İkincisi, burjuvazinin gücünün doruğunda olduğu 1415’te
yer aldı. Sözleşmeli kiracılık sisteminde değişiklik serfliğin derecesine göre
değil bütünsel olarak tek tipti (73). Tüm tarım sistemi ve daha yoğun toprağı
sürme artık endüstri ve ticaretin çıkarları doğrultusunda sürdürülüyordu.
Kentin burjuvaları gıda fiyatlarını sabitlemişti (74). Mülksüz kırsal nüfus tam
olarak kente bağımlıydı (75). Köylülerin feodal yükümlülüklerden
“özgürleştirilmesiyle”, kentsel orta sınıf, endüstri için yeni bir iş gücü
kaynağı açığa çıkardı. Kırsal kesim ve Floransa’ya bağlı tüm küçük kasaba
nüfusunun siyasal hakları yoktu.
Ciompi ayaklanması bastırıldığında, özellikle 1393’ten sonra, üst
orta sınıf bir karşı tepki ortaya koydu. Oysa genel ekonomik koşullardan dolayı
bu sınıf zayıflamıştı. Yine de ilk bakışta 15. yüzyılın ilk önyıllarında
konumları avantajlıydı. Floransa’nın artık Doğu ile ticaretini çok arttıran,
denize çıkış yolu vardı. Floransa burjuvazisi, bir başka kısa süreli gönenç
dönemi yaşıyor ve ayrıca siyasi yaşamda kendilerini üstün duyumsuyordu. Oysa bu
iyi olma durumu yalnızca görünüşteydi. Daha yakından incelendiğinde, Floransa
kapitalist yapısında çürümüşlüğün yanıltmaz belirtileri açığa çıkıyordu.
Floransa’nın can damarı yün endüstrisi ciddi olarak tehdit altındaydı. Diğer
Avrupa ülkelerine ihracat, Flemenk rekabeti nedeniyle güçlük içindeydi. Bunun
yanında, İtalya’nın kendisinin yanısıra özellikle Kuzey İtalya ile Fransa,
Almanya ve İngiltere’nin yükselen ulusal endüstri ve ticareti de belli bir
tehlike taşıyordu. Kimi ülkelerde, dahası İtalya’nın diğer kısımlarında, Floransa’dan
kumaş ithal etmek yasaklanmıştı. Dolayısıyla Floransa endüstrisi için Pazar
sürekli daralmaktaydı. Özellikle 1420’den sonra kumaş manifaktürü durmadan
geriledi. Ortalama yıllık üretim 20000 parçaya ve 1380’de 279 olan atölye
sayısı 1427’de 180’e düştü. En azından iç pazarı yitirmemek için koruyucu
gümrük vergileri getirildi (1393, 1426). Ciompi
ayaklanması sonrası pek çok işçinin diğer İtalyan kentlerine kaçması da
Floransa üretimi üzerinde zarar verici etkide bulunmuştu. Yün endüstrisi için
daha büyük felaket, yüksek sosyetede yün yerine ipek ve sırma işlemeli kumaş
yeni modasıydı. Bu, ipek endüstrisine yaradı. Önemli teknik yeniliklerin
getirildiği altın ve gümüş sırma işleme manifaktürü (76), Floransa’da ipek
endüstrisini önder konuma getirdi. İpek kumaş manifaktürünün giderek artan
üstünlüğünün, Floransa tekstil üretimini daha belirgin biçimde lüks
endüstrisine dönüştürdüğünü belirlemek önemlidir.
Benzer biçimde, 14. yüzyılın
ortalarından beri, bankacılık sektörü de düşüşteydi. En büyük müşteriler –
Fransa, İngiltere ve Napoli yöneticileri, kimi zaman Papa bile - Floransalı bankerlere bağımlılıklarından
kendilerini kurtarmak için rakip şirketlerde yardım aldılar. Dahası, İtalya
dışı en güçlü ülkelerin direnci ve bununla bağlantılı Papalık bölünmüşlüğü
yüzünden, Curia’nın mali durumu bile artık tüm Avrupa ekonomisini 14. yüzyılın
ilk üç çeyreğinde yaptığı gibi kapsayamıyordu (77). Kentli kapitalistlerin
aşırı toprak satın alması sermayenin ticaret yaşamından kaçışı olarak
değerlendirilmelidir (78). Floransalılar artık gelirini taşınmaz mal veya
Devlet kredilerinden elde ettiği rantiye yaşamını
seçmeye başlamışlardı. Floransa kapitalizmi giderek durgunlaşmaya başlamıştı çünkü
büyük ticaretin başında gelen birkaç aileye bağımlıydı. Orta sınıfın çoğu yok oldu.
Yaşam standardı düşük olan ezilen zanaatkarın gelişme olanağı yoktu. İşçi
sınıfını, aristokratik üst orta sınıf boyunduruğu altına almıştı. İpek loncası
örgütlenmesi 14. yüzyılda yün loncasının izlediği, sottopostinin tam boyunduruk altına alındığı kapitalist evrimin
aynısını izliyordu (79). İşveren sınıfı, Lana loncasının 1415 veya 1428’deki
(80) tüzüklerinde kesin biçimde dayatılan tam otoritesini bir daha elde
edemedi. Bu bakış açısıyla, üst orta sınıf kendini gücünün doruğunda olarak
görmekte haklıydı. Gerçekten de ipek endüstrisinin belli yanları, ihracat,
dahası bankacılık (81), henüz memnun ediciydi. Oysa genel olarak, özellikle
1420’den sonra birçok alanda ekonomik
gerileme ve belirsizlik giderek daha belirginleşmişti.
Sermaye artan biçimde birkaç ailenin elinde biriktiği için zenginliğin dağılımında
eşitsizlik – ortaçağ kent yaşamının her zamanki özelliği - Floransa’da daha
belirginleşerek büyüdü. Dolayısıyla, siyası gücü elinde tutan çevreler zorunlu olarak daha
ayrıcalıklı duruma geldiler. 1393’te orta kesimler ve 1396’da üst kesimlerin
orta kanadı siyasi olarak güçten düştüler. Siyasi güç bundan dolayı, merkezde
bir çekirdek gibi bulunan Albizzi ailesini çevrelemiş en üst oligarşide
sınırlanmıştı (82). 15. yüzyılın ilk birkaç onyılında Albizzi ailesi, Lana
üyeleri ve büyük toprak sahipleri, ticaret ve bankacılıkla uğraşan büyük Uzzano
ailesi ve Floransa’nın en zengin bankerleri (83) olan Strozzi ailesi ile
birlikte ana siyasi gücü ellerinde tuttular ve kendilerine bağlı olanlar üzerinden
bu gücü uyguladılar. Ne pahasına olursa olsun kendi dar çevreleri dışından
büyük kapitalist güçlerin yükselmesini önlemeye ve herhangi rakip bir siyasi
gücün gelişmesini engellemeye çalıştılar. En zengin loncaların üyesi bu birkaç
aile gerçekte kentin iç ve dış siyasetine, yönetimde görece daha geniş görev
aldığı Atina Dük’ünden önceki dönem, erken 14. yüzyılda ilk üstünlük
dönemlerine göre daha ayrıcalıklı biçimde egemendi. 1393’te yeniden kurulan
Guelfa Partisi kurumu bile çok zayıflamıştı. Önde gelen tüccar aileler ise
loncalara daha sıkı bağlandılar (84). 14. yüzyıldan beri loncaların kendi
askeri güçleri yoktu. Ciompi
ayaklanmasından sonra yönetici tabaka condottieri
komutasında paralı askerler kiraladı. Bu askerlerin sayıları yalnızca savaş
için değil alt sınıfları egemenlik altında tutmak için artırıldı. Barış
zamanında (özellikle 1393’ten sonra) küçük loncaları basit bir işlem ile zengin
tüccarların oğullarını bunlara kaydederek ve daha sonra bunların liderliklerine
getirerek denetim altına aldılar (85). Büyük loncalar görünüşte güçlüydüler ama
bu bile etkiliydi. Çünkü yüzeyel bir bakışla Floransa siyasi bakımdan artık her
zamankinden güçlüydü, tüm İtalyan sisteminde ve Kilise’nin bölünmesinin (86)
sonlanma çabalarında lider rolü oynuyordu. Tüm bunlar büyük loncalara,
özellikle de Lana’ya bağlanır.
Bu yıllardaki askeri girişimler
bağlamında, ekonomik gerekçeler en büyük önemde olsa bile saygınlık çok önemli
bir rol oynuyordu (örneğin, Lucca’ya karşı savaş, 1429-33) (87). Floransa’nın
toprakları her zamanınkinden genişti. Arezzo 1384’te (88), Pisa 1406’da,
Cortona 1410’da ve Leghorn 1421’de ele geçirilmişti. Böylelikle, üst orta
sınıfın en önemli amacı, yeni ticaret yollarının açılması başarıya ulaşmıştı.
Pisa’nın ele geçirilmesine, vergilerin yükselmesinden korkan ve deniz ticaret
yollarının açılması ile değil iç ticaretle daha çok ilgilenen küçük burjuvazi
(89) etkisiz biçimde karşı çıkmıştı. Bu işgal, Floransa üst orta sınıfının
rakipleriyle 2 yüzyıldır sürdürdüğü savaşımı sonlandırdı. Pisa, Arno nehrinin
denize döküldüğü yere egemendi ve Floransa ticaret yolunun doğal çıkış yeriydi.
Leghorn’un ele geçirilmesi bir ticaret filosu oluşturulması, Floransa ürünleri,
yün ve ipek kumaşın kolaylıkla ihraç edilebilmesi ve daha da önemlisi, ipek
endüstrisi için hammaddenin Doğu’dan getirtilmesi olanağı sağladı. Levant
(Mısır) ile ticari bağlantılar, dolayısıyla artık çok yakındı ve bunları
yönetmek için deniz konsülü olarak adlandırılan özel görevliler atanmıştı.
Floransa bir deniz gücü olarak çok gecikmiş olduğu için, yalnızca birçok geçici
başarı elde etti. Bunlar ise, sağlam yün endüstrisinin lüks ticareti lehine
zayıflaması biçiminde kendini gösteren
yavaş dönüşümü yalnızca güçlendirdi. Önceki kararlı ve ılımlı ortam
yerini huzursuzluk ve dengesizliğe bırakma eğilimindeydi. Kendini beğenmişlik
bunun dışa vuran görünümüydü. Deniz bile fethedilmiş inancı baskın geldi. İç ve
dışta zafer kazanmış üst orta sınıf, kendini beğenmişliğini her yolla gösterdi.
Tüm Devlet kararlarında bu zafer duygularıyla hareket ettiler.
İşçilerin ve küçük burjuvazinin
kesin olarak saf dışı bırakılmasından sonra cumhuriyetin bu altın çağı, siyasi
gücün aristokratlar, gerçek yönetici olan birkaç aristokrat-burjuva aile ve
büyük loncalardaki geriye kalan zengin burjuvaziyi temsil eden popolani arasındaki
çatışmaya sınırlanmasına tanıklık etti. Popolaninin doğal olarak olabildiğince desteklediği
küçük loncalar zayıflıyordu. 1393’ten sonra, özellikle geç Albizzi döneminde
1420’lerden sonra, yönetici klik, kimi konsüllerin direncine karşın arzu
ettiğini yapabiliyordu. Yönetimin tabanını daraltmak için oligarşik tepki, Signoria
aracılığıyla halka “sorma” yönteminin eskiye oranla daha yoğun kullanımına
neden oldu. Palazzo della signoria (Vecchio Sarayı, Eski Saray olarak da
bilinir [Ç.N.])’nın çanı halkı askerlerle çevrili büyük meydana çağırırdı.
Ardından bu “parlamento”ya Balia
(Yönetici [Ç.N]) olarak bilinen belli sayıda yurttaşa yasaları değiştirmek için
yetki vermek isteyip istemediği “sorulurdu”. Korkutulmuş meclis doğal olarak
herşeyi onaylardı. Ardından komisyon accopiatori
olarak bilinen bir seçici komite
atardı. Onların gücü sıklıkla yasama konsüllerinin askıya alındığı yıllar
boyunca geçerli olurdu. Yönetimlerinin sürekliliğini sağlamak için, Signoria ve
diğer yönetim katlarına kura ile seçilme hakkı olanların tümünün isimlerini
içermesi gereken oy torbalarında yalnızca kendi kliklerinden olanların isimleri
buluınurdu. Yönetimi daha iyi denetim altına almak için önceki kısa yönetim
süresini bozmak için çok farklı önlemler getirildi. Yargıçları seçme özgürlüğü
de kaldırıldı. Yasal olarak yönetimde görev alma hakkı olan büyük çoğunluk için
bu, eskiye göre hayal olmuştu. Yurttaşlık hakları yönetici sınıf lehine
azaltılıyordu. 1421’den sonra örneğin, vergilerini 30 yıl boyunca düzenli
ödememiş olanlar yönetimde görev alamıyordu. Aristokratların memuriyet görev
süresi kısıtlamaları tüzüklerde yer aldı. Yine de 1393’te yasal memuriyet hakkı
birçok aristokratik aileye verildi ve genel olarak aristokratların yönetimde
görev alma yolundaki engeller, yoksul sınıfların yolundakilere göre daha kolay
aşıldı. Dahası, bu kısıtlamalar yalnızca, siyasi karşıtlara ve ekonomik açıdan
daha zayıf olanlara karşı alınan önlemlerin üzerini örtmek amacıyla eskiye
oranla daha fazla kullanılıyordu. Yönetici sınıfın aristokrasiye desteğinin
giderek arttığı açıktı.
Politik ve ekonomik önlemler
doğal olarak el ele gider. Vergiler zenginler için olabildiğince kolay biçimde,
kitleler için olabildiğince zor düşmüştür. Çalışan nüfusu etkileyen tüketim
malları üzerindeki vergiler çok yüksekti. 1427’de Milano’ya askeri yenilginin
sonucunda, alt sınıfların uzun zamandır istediği ve daha eşit yansıyacak bir
vergilendirme getireceğini umduğu, catasto
olarak bilinen (90) doğrudan servet vergisi getiren bir yasa en sonunda
kabul edilse de uygulamada bu da yönetim halkasından olmayanlara karşı bir
silaha dönüştü. Bu, Floransa’nın çıkarı için küçük toplulukların kanını akıtan
aynı genel siyasetin bir parçasıydı.
Aristokratlarla halkın yaşam
tarzı ve toplumsal ilişkileri o güne kadar 14. yüzyıl burjuva yalınlığından çok
şey yitirmişti. Ciompi ayaklanmasını
izleyen tepki ile siyasi saygınlık elde etmiş aileler artık 14. yüzyılın ilk
yarısında güçlü olduğu dönemdekiler gibi öyle katıksız burjuva değildi. Yeni
gelenlerin çoğu ticaretle uğraşıyor ve kentte kalıcı olarak yerleşmiş olsa da
köken olarak aristokrattı. Daha önceden aristokrasiyle bağlantıları bulunan bu
üst orta sınıf ailelerin çoğu artık çok kolay ve hızlı biçimde
aristokratlaşıyordu. Bu güçlü aristokratlaşma eğiliminin temel nedeni üst orta
sınıfın ekonomik konumunun giderek artan dengesizliği ve bunun sonucunda kesin
bir gerileme, ekonomik güvenirliğin yitimi ve önceki dönemin burjuva
yalınlığının küçümsenmesiydi. Taşınmaz mal elde etme, av ve turnuvalar için
kırsal yaşamı yeğ tutma artıyordu. Kısaca, feodal yaşam tarzı ve geleneklerinin
artmış lüks ve eşlik eden daha az risk ile neredeyse sonradan görme biçimde
taklidiydi bu. Üst orta sınıf için büyük önem taşıyan liman kenti Pisa’nın
işgali gibi bir olayı bile Guelfa Partisi bir şövalyelik eğlencesi, S. Croce
meydanı’nda bir turnuva ile kutladı (91). Şövalyelik ünvanı 14. yüzyıla göre
daha az veriliyordu. Yönetici oligarşik klik bu ayırımın saygınlığını korumak
istiyordu. Dolayısıyla, onu üst orta sınıfın en zengin kesiminin üyelerine
ayırdı (92).
Artık Floransa tarihine dönelim.
Aristokratların ayıcalıklı kesimi tanımlamış olduğumuz siyasi ve ekonomik
önlemleri kalıcı olarak koruyamadılar. Tüm konumları zarar görmüştü, halk,
küçük burjuvazi ve işçiler üzerinde kazanmış oldukları zaferlerin bedelini
kendi güçsüzleşmeleri ve siyasi güçlerinin yitimi ile ödemişlerdi. Eşit
derecede güçsüzleşmiş iki karşıcılın savaşımı zorunlu olarak, ikisinden de daha
güçlü olan, Medici olarak bilinen üçüncü bir gücün zaferi ile sonlandı. Medici
ailesi Floransa’nın en büyük tüccar ailelerinden biriydi ve kısa zamanda
İtalya’nın en büyük banker ailesi olacaktı. Medici ailesi diğer büyük aileler
gibi kazançlı tüm iş alanlarını birleştirdiler – bankacılık, ticaret ve üretim
(yün ve ipek kumaş). Uğraşlarının kendine özgü bir yönü diğer dalların her
birinde ağır bastı. Medici ailesi esas olarak bankacılık (ailenin gerçek
yükselişi Cosimo’nun babası Giovanni’nin Curia ile finansal ilşkilerinden
kaynaklanır) ve ticaretle uğraştı. Bruges’te özellikle baharat ithalatçısı,
İngiltere’de yün ve kumaş ihracatçısı idiler ve bunun gibi. Ayrıca, büyük
ölçekte toprak satın aldılar (93). Medici köken olarak oligarşik tepkiden bu
yana kenti siyasi denetimi altında tutan Lana’nın kalburüstü ailelerinden
değildi ama klikler arasında riske girmeden zekice hareket edip aynı zamanda
krediler vererek kendilerini alt sınıflar arasında sevilir kıldılar (94). Halkla
ve küçük loncalarla 14. yüzyılda açıkça, 1393’teki tepkiden sonra daha gizlice,
dayanışma içine girdiler. Demokratik karşıcıllarla yalnızca yükselişte
olduklarında açıkça birleştiler- Salvestro de’ Medici ciompinin yükselişinden çıkar sağlayanlardan biriydi. Karşıcıllar
güçlükle karşılaştığında duymazdan gelmeyi her zaman başardılar. Küçük loncalar
bunu 1393’te oligarşik tepki döneminde Vieri de’ Medici’ye kendilerine önderlik
etmesi için başvurduklarında keşfettiler. Dikkatli siyasetleri sayesinde
Medici, çok açıkça küçük loncaların yanını tutan ve sonuçta tamamı sürgüne
gönderilen Alberti ailesinin yazgısından kurtulmayı başardı. Palla Strozzi’den
sonra Floransa’nın en zengin kişisi Giovanni de’ Medici, özellikle materyalist
Papa XXIII. John’un bankeri olarak çok etkin iş yaptı. Constance Konsülü’nde
(1414-18), John’un görevden alınmasından sonra onun yerine geçen V. Martin’in
saray bankeri oldu. Daha az zengin sınıflarla bağlantıları onu barış partisi
(**) önderi yaptı. Giovanni’nin 1427’de doğrudan servet vergisi getirme çabası
çok kuşkulu olsa da (95), bunun için kendisine güven duyuluyordu ve alt
sınıflar arasında Medici’ye duyulan sevgi çok artmıştı. Ölümünden sonra (1429),
babasının işletme ve siyasetini oğlu Cosimo sürdürdü. Papa’nın bankeri olarak
kaldı ve Basle Konsülünde (1431) büyük çıkarlar elde etti.
Medici’nin gerçek büyüklüğü ancak
şimdi diğer aileler (iflastan kurtulan tek büyük bankacılık ailesi Strozzi
dışında) düşerken ortaya çıkmıştı. Çünkü, görmüş olduğumuz gibi, Floransa’da
sermayenin gücü, krizlere dayanabilen ve aynı zamanda krizleri rekabeti ortadan
kaldırmada kullanabilen birkaç büyük ailede yoğunlaşma eğilimindeydi. Aristokratlar,
Lana’nın Rinaldo degli Albizzi’nin önderlik ettiği tüccar oligarkları, ilk
başta Cosimo de’ Medici’yi sürgüne göndermeyi başardılar (1433) (96). Ancak
Cosimo’nun ayrılışı ve bankacılık işletmesini Venedik’e taşıması, Floransa’yı
ekonomik bunalıma sürükledi. 1434’te Papa’nın yardımıyla Albizzi kliği
aristokratlarına karşı zafer kazanmış olan Cosimo geri çağrıldı ve yeni yakın iş
arkadaşları, yeni aristokratlarla kenti yönetmeye başladı. İç politikası,
özellikle vergi sistemi ile, onunla uzlaşmayı kabul etmeyen rakiplerini nasıl
ortadan kaldırdığı, Floransa yün endüstrisi ve dolayısıyla Floransa
burjuvazisinin kaçınılmaz düşüşünün hızlanmasına nasıl katkıda bulunduğu burada
anlatılamaz (97). Floransa burjuvazisinin parlak dönemi artık sona ermişti.
NOTLAR:
* Curia: Dini konuların
tartışıldığı meclis anlamına gelir. Metinde Roma Katolik Kilisesi için
kullanılmaktadır (Ç.N.).
** 1420’de Floransa’da iki parti,
Barış Bartisi ve Savaş Partisi vardı.
a- Bu sorunun bu kitabın planı
dışında daha eksiksiz ele alınması
uygundur. Ancak büyük loncaların örgütlenmesi ve yönetim yöntemleri üst orta
sınıfın düşünce yapısı üzerine çok aydınlatıcıdır. Bununla ilişkili olgular
kesinlikle çok iyi bilinmemektedir. Sunulan materyal, özellikle Doren’in
araştırmaları sonucunda ortaya çıkanlar, çok geniş ve karmaşıktır. Burada birkaç
tipik örnekle yalnızca genel karakteristikleri verilebilir.
1- Floransa ekonomik ve toplumsal
tarihinin bu yorumu, olguları ve yorumları açısından, esas olarak R. Davidsohn
ve A. Doren’in çalışmalarına dayanmaktadır. Bakınız: Davidsohn Geschichte von Florenz (Berlin
1896-1927); Doren Entwicklung und
Organisation der Florentiner Zünfte im 13. und 14. Jahrhundert (Leipzig
1897); Die Florentiner Wollentuch-Industrie
vom 14. bis zum 16. Jahrhundert (Stuttgart, 1901); Das Florentiner Zunftwesen vom 14. bis zum 16. Jahrhundert
(Stuttgart, 1908); Italienische
Wirtschaftsgesichte (Jena, 1934). Bu kitapları sürekli kullandığım için her
zaman özel gönderme yapmadım. Birçok özel çalışmadan da yararlandım, en
önemlilerinden bir kısmını dipnotlarda belirttim.
2- Kent halkının askerlik uğraşı
azaldıkça keten talebi yün lehine azaldı. Bakınız: M. Weber, general Economic History (İng. Çeviri,
Londra, 1931).
3- Bu toplam, Calimala
endüstrisinin ithal ettiği yüksek kumaş miktarına eklenmelidir. Bugünün
terimleriyle florinin yaklaşık değerini bile hesaplamak olanaksızdır. Yalnızca,
o dönem ve günümüzde geçerli olan ücretlerin bir karşılaştırması olguya ışık
tutabilir. İngiltere’de 14. yüzyılın başında florin resmi olarak üç şilin
değerinde kabul ediliyordu.
4- Bunlar devrin önemli tüccar ve
tarihçisi Giovanni Villani’nin verdiği rakamlardır. R. Davidsohn (op.cit; Blüte und Niedergang der florentiner Tuch-Industrie” Zeitschr. für die ges Staats-Wissenschaften, 1928) ve A. Doren (Florentiner Wollentuch-Industrie) bu rakamları kabul etmiştir. G. Hermes,
onların abarttığını düşünmektedir (“Der Kapitalismus in der Florentiner
Wollen-Industrie”, Zeitschr. für die ges
Staats-Wissenschaften, 1916). Yine de Hermes ile Davidsohn ve Doren
uyuşmazlığının sonucu üst uca yuvarlanmış olsa bile, Villani’nin rakamlarının
güvenirliğini doğrular. Almanya’nın en büyük kenti Köln, 1372’de yalnızca 12000
parça giysi üretmiştir. Çok önemli Strasbourg kentinde üretim yaklaşık 1800-2000’di.
5- Haçlı Seferleri İtalyan
tüccarlara Doğu ile yakın ticari ilişkiler sağladı. O zamana dek Bizanslılar
tek aracıydı. Daha ayrıntılı bir yorum için bakınız: L. Brentano, Die Anfänge des modernen Kapitalismus
(Munich, 1916), ve J. Strieder Studien
zur Geschichte kapitalistischer Organisationsformen (Munich, 1925).
6- Floransa iç bölgelerinde kenti
beslemek için yeterli tahıl üretilmiyordu. Napoli’nin tahıl ihracı ve Angevin
yöneticileriyle iyi ilişkilerin sürdürülmesinin böylesine önemli olmasının bir
nedeni budur.
7- Üstte not 3’e bakınız.
8- “Kapitalist örgütlenme en
yüksek gelişimine tüm Orta Çağ boyunca Floransa kumaş endüstrisinde ulaştı”
(Doren, Florentiner Wollentuch-Industrie).
9- Floransa’da iş yaşamının
ussallaştırılması, basit tarzda defter tutmanın erken dönemde uygulanması
sayesindedir.
10- Örneğin 1315’te Floransalı
acenteler 200 İngiliz manastırının tüm yününü ileriki yıllar için satın
almıştı.
11- Bu olağanüstü yüksek ücretler
yüksek olasılıkla Lana’nın neredeyse Calimala’nın yerine geçmesinin nedenidir.
12- A. Sapori, Una Compagnia di Calimala ai primi del
Trecento (Floransa, 1932), taşıma ücretleri ve karı daha düşük belirtir.
13- “Tuscans (Toskanalı)”, 13. ve
14. yüzyılda tüccar için kullanılan genel bir isim olmuştu. 1338’de Mercato Nuovo’da
(Yeni Pazar-Floransa kent merkezinde üstü kapalı pazar) yaklaşık 80 bureaux de change (döviz bürosu) bulunuyordu.
14. yüzyılın ilk bölümünde yalnızca Peruzzi ailesinin Londra’dan Kıbrıs’a kadar
16 acentesi vardı.
14- İlk başta tüccarlar, hala
değiş tokuşa dayalı bir yaşam sürdüren feodal lordlara, süregiden para
gereksinimlerini karşılamak üzere kredi vererek yardım ettiler. Daha sonra,
taşınmaz mallarını ipotek aldılar, en sonunda da tamamen ele geçirdiler.
15- Dolayısıyla, Floransalı
bankerler, Floransalı aristokratlara, yalnızca birkaç aileden oluşan Sienalı
bankerlerin, küçük burjuva ve Ghibellin Siena’ya sunabildiğine göre daha
güvenilir seçenekler sunabildiler. 13. yüzyılın ilk yarısında Curia için hala
esas bankerler olan Sienalıların yerini, bu yüzyılın ikinci yarısında giderek
artan biçimde Floransalılar aldı. Bakınız: G. Schneider, Die finanziellen Beziehungen der Florentiner Bankiers zur Kirche
1285-1304 (Leipzig, 1899).
16- Floransalı bankerler, ilk
önce Papalık vergi toplayıcısı olarak
girdikleri birçok ülkede, para gereksinimi duyan seküler güçlerle, özellikle
prenslerle de gerekli iş bağlantılarını kurmayı başardılar.
17- M. Meltzing, Das Bankhaus der Medici und seine Vorläufer (Jena,
1906).
18- Tamamen Papalık’ın siyasi
amaçları, özellikle de İmparator’a karşı savaşında kullanılan kilise vergileri,
Curia’nın daha önceki Haçlı Seferleri vergileri dışında, örfi hukuk olarak
gelişti. Böylelikle, paranın Haçlı Seferleri için kullanılma kurgusu 13.
yüzyılın sonuna kadar sürdü. Bakınız: C. Bauer, “Die Epochen der Papstfinanz” (Hist. Zeistschr. 128, 1928).
19- Papalık’ın Avignon’a taşınması
ve büyük Avrupa Devletleri’nin önceki kilise vergilerine karşı çıkması ile düzen
çöktü. Yine de her memuriyet dönemi değişikliğinde –özellikle XXII. John döneminde - maaşlı rahibin ödediği vergi bunun yerini aldı. Bu yeni
vergilendirme yöntemi öncülüne göre daha az karlı ve düzenliydi.
20- Buna karşın %15 faize
Kilise’nin onayıyla yasal olarak izin veriliyordu. Bakınız: A. Sapori,
“L’interesse del danaro a Firenze nel Trecento” (Archivio Storico Italiano, Ser. VII .
Vol. X, 1928).
21- O dönemden bir Floransa
atasözü: “Venticinque per cento e niente, cinquanta per cento passa tempo,
cento per cento è buon guadagno” (“Yüzde 25 hiçbir şeydir, %50 zaman kaybı,
%100 iyi kazanç” [Ç.N.]).
22- Zorunluluk durumunda Curia,
onları borçlarını ödemeye zorladı.
23- Örneğin 13. yüzyılın son
çeyreğinde Papalık’ın kilise vergisinin toplamı, Fransa kralının gelirinin üç
katından fazlaydı.
24- Kimi zaman da feodal güçlere
boyun eğdirmek ve bürokratik kent hizmetlerini düzenlemek için paraya
gereksinim duydular.
25- R. Ehrenberg, Capital and Finance in the Age of
Renaissance (İng. Çev., Londra, 1928).
26- Dahası, yurtdışındaki
Floransalı tüccarlar sürekli olarak sınırdışı edilme ve hapse atılma tehlikesi
ile karşı karşıyaydılar.
27- Bardi ailesinin ortalama
yıllık karı yaklaşık %20 (1310-20 yılları arasında %25’in üzerinde) ve Peruzzi
ailesininki yaklaşık %16 idi. Bankalar, prenslerin saraylarına inci ve değerli
taşlar göndererek ayrıca kar ettiler. Örneğin İngiliz sarayının görkemi
yalnızca Floransalı tefeciler sayesinde olanaklıydı.
28- Ek nedenler için bakınız: A. Sapori, La Crisi delle compagnie mercantili dei
Bardi e dei Peruzzi (Floransa, 1926).
29- Ayrıca bakınız: not 6.
30- Bu savaşımın ayrıntılı
değerlendirmesi için bakınız: G. Salvemini, Magnati
e Popolani (Floransa, 1899).
31- Floransa’nın tüm büyük
tüccarlarının aslen üye olduğu Calimala, 12. yüzyıl başı gibi erken bir dönemde
örgütlenmişti. Diğer büyük loncaların çoğu 13. yüzyılın ilk yarısında kuruldu. Orta
büyüklükte 5 lonca 1282’de, 9 küçük lonca 1287’de örgütlendi.
32- Babalar ve oğullar, dahası en
uzak akrabalar, diğerlerinin eylemlerinden sorumlu tutuldular.
33- Guelfa Partisi’nin gücü büyük
oranda, el konulmuş, Ghibelline mülklerinin üçte birine dayanıyordu.
34- 12. yüzyılda bunlara aslında
basitçe Mercatanti (Tüccarlar; Ç.N.)
deniyor olması anlamlıdır; onlar gerçekte tüccardılar.
35- Kısaca le famiglie (aileler; Ç.N.) olarak bilinirlerdi.
36- 1317 gibi geç bir dönemde
Lana tüzüğü üyelerine aristokratlara güvence sağlamayı yasakladı.
37- 1355’te Guelfa Partisi
tüzüğünde şunu bildirdi: “Bir kentin şerefi şövalye sayısıdır; onlar azalırsa
onur da azalır”.
38- Ordinamenti di Giustizia’da devrimci burjuvazi kendine gururla
“pleb (alt tabaka)” diyordu.
39- Örneğin Podesta ve Capitano del
Popolo’nun en üst düzeyde kadrolarında görev almak için Floransa’ya
çağrılan yabancılar şövalye ünvanı taşımak zorundaydılar. Aynı zamanda da Guelfa’dan
olmak durumundaydılar.
40- Yabancı bir prens veya
Toscana’lı feodal bir lorddan bile şövalyelik ünvanı almak en gözde
geleneklerden biriydi. Bu, o kişi Guelfa Partisi’ne üye ise oldukça hogörülür
birşeydi çünkü bu esas olarak Ghibelline aristokrasisine karşı oluşturulmuş
olsa da daha sonra bu karşı durum yalnızca sözde kaldı. Floransalı tüccarlar
yabancı prensliklerden şövalyelik dışında konsül, kraliyet tüccarı gibi başka
ünvanlar da aldılar. Ayrıca özellikle Napoli krallığından yurtluk ve feodal
mülkler elde ettiler. Boccaccio (Corbaccio)
ve Sacchetti’nin, şövalye olmaya ve turnuvalara katılmaya çalışan tüccar ve
burjuva entelektüellerle ilgili ironik belirlemeleriyle karşılaştırınız.
41- Sacchetti kırsal kesimde bir
şatoda kale kumandanı olarak birkaç ay veya hafta görev yapan bir kentlinin
kendine bir arma yaptığını alaycı biçimde belirtir.
42- Örneğin 1330’a kadar, ama o
yıldan sonra değil, yöneticiler hizmet süreleri boyunca hasır üzerinde uyuyarak
vb. tamamen yalıtılmış ve konforsuz bir yaşam sürmek durumunda kaldılar.
43- İlişkili olgular için
bakınız: Davidsohn a.g.e. Örneğin
1338’de bir hastabakıcı veya hizmetçinin yere değen bir elbise giyemeyeceğini
bildiren bir hüküm kabul edildi. İç pazardaki satıcılar gibi küçük burjuvazinin
de lüks yasalarının iptali konusunda ekonomik çıkarları vardı.
44- N. Rodolico, Il Popolo
Minuto (Bologna, 1899).
45- G. Scamarella, Firenze allo scoppio del Tumulto dei Ciompi
(Pisa, 1914).
46- Küçük burjuvazi ve
aristokrasinin bu dayanışması özellikle Siena’da alışıldıktı.
47- Devlet kredi sistemi
Floransa’da çok gelişmişti. Prenslerin, vadesi geldiğinde anaparayla birlikte
ödenecek zorunlu borçlanması sistemine karşıt olarak Floransa epeyce erken bir
dönemde faiz yüklemeli zorunlu ve gönüllü borçlanma sistemini getirmişti.
Kentin finans yönetiminde özel bir önem taşıyan Monte Comune Enstitüsü’nde tüm
devlet borçları 1343’te en son birleştirilmişti. Bakınız: B. Barbadoro, Le finanze della repubblica fiorentina (Floransa,
1929).
48- Bu, küçük loncalardan biri
olan ve işçi sayısı büyük tekstil loncalarındaki kadar çok olmayan
manifaturacılar loncası için de geçerlidir.
49- Doren’e ek olarak ayrıca
bakınız: G. Bonolis, “Sull’ Industria della Lana in Firenze” (Archivio Storico italiano, XXXII, 1903).
50- Diğer yandan, küçük loncalarda,
tüm hakları olan üye sayısı, olmayanları sayıca aşmıştı.
51- Yerleşik 90000 kişinin 4000’den
biraz fazlasının siyasi hakları vardı. Davidsohn’un kestirimine göre 1378’de
14000 kişi yün endüstrisinde çalışıyordu (veba salgınından sonra nüfusta çok
keskin bir düşüş olmuştu). Bunların 13000’inin bu hakları yoktu.
52- Yalnızca yılda 100 parça
giysi üretenler konsüllük için seçilebilirdi (Yün loncasının 1338’deki tüzüğü).
53- Kendisi dokuma tezgahında
çalışmış hiç kimse Lana’da gerçek bir usta olarak kabul görmezdi.
54- Calimala ve Seta’nın boya
ustalarını kapsayan bu görece gönençli kesim, Floransa’da ekonomik ve toplumsal
ilerleme şansı olan tek kesimdi.
55- Devlet’in kendisi (Statuto del Podesta 1322-25) ve yün
loncasının tüzüğü (1317, 1338, 1355) sottoposti’nin
dini nedenlerle veya cenazelerde bile biraraya gelmesini yasakladı. On işçiden
fazlasının toplanması yasa dışıydı. Tüzüğe karşı gelen loncadan atılırdı ve iş
bulamazdı. Yine de yüzyılın ortalarında demokratik hareket döneminde yün
işçilerinin kimi dini ve toplumsal örgütleri ortaya çıktı ama bunlar sıkı
biçimde denetlendiler. Bakınız N. Rodolico, “14. Yüzyıl Floransasında Toplantı
Hakkı Savaşımı” (History, 1922).
56- “Kentin endüstriye dayanan
ekonomik üstünlüğü ancak ucuz proleter emeğin sömürüsüyle sağlanabilirdi”
(Doren, Florentiner Wollentuch-Industrie).
57- İşçi ücretleri yalnızca, çok
fazla madeni para basıldığı için değeri sürekli düşen gümüş para ile
ödeniyordu. İşçiler düşük ücret alıyorlardı ve yılın büyük kısmında işsiz
kalıyorlardı. 1330’da yoksul insan sayısının inanılmaz çokluğunu, 90000 olan
nüfusun, Davisohn’un kestirimine göre, dilenmeye utananlar ile hastanede bakıma
gereksinim duyanlar dışında, 17000’inin dilenerek yaşadığı olgusundan anlarız.
58- Örneğin yün loncası, Floransa
dışından atanan, ev işçilerine verilen cezayı uygulayan özel bir icra memuru (Uffiziale forestiere) olarak görev yapan bir noterlik oluşturdu. İhanet ettiği
kuşkusu duyulan bir işçiyi loncanın özel zindanına hapsetme ve dahası işkence
uygulama hakkı vardı. Calimala, Seta, Cambio ve Linaioli (manifaturacılar)’nin
de benzer görevlileri vardı. Patrona hala bağlı olan işçiler zorla atölyelerine
getirilirdi. Bakınız: R. Pöhlman, Wirtschaftspolitik
der Florentiner Renaissance (Leipzig, 1878).
59- Dük ayrıca, ilkesel olarak
yönelik olduğu zengin olmayan kesimler arasında popüler olan, lüks yasalarını kaldırdı. Bunun sonucunda, bu
kesimler de, Fransa’dan gelip yönetime geçen dükten sonra seçkinlerin
benimsedikleri gibi, Fransız modasına uygun giyinmeye başladılar. Dük popülaritesini
artırmak için turnuvalar da düzenledi.
60- 1346’da çok sayıda esnaf
Floransa’ya göç ettiğinde doğal olarak küçük loncalara kayıt yaptırdılar. Guelfa
Partisi, Guelf olduklarını kanıtlayamayacakları için Floransa’da doğmamış ya da
babası Floransalı olmayan hiç kimsenin atölye açamamasına yönelik (sözde neden VII .
Henry’nin İtalya’ya ilerlemesiydi) bir
yasa çıkarmayı başardı. Alt kesimleri gücün dışında tutmak için artık
Ghibelline olarak adlandırılıyordu. Üst orta sınıftaki bu dönüşümü, devrimci
düşünce tarzından kaynak alan isimlerin kullanımındaki bu tersyüz oluştan daha
iyi hiçbir şey gösteremezdi.
61- Kulağa ironik gelebilir,
aristokrasiye çok yakın bir örgütten gelen, yönetici kliğin beğenmediği
yurttaşlar, Guelfa Partisi’nden, Ghibelline veya grandi (büyük sermayedar) olma,
tüm atölye çalıştırma haklarınına yönelik bir yasaklama uyarısı, bir ammonizione (uyarı) aldılar. Bu
özellikle İmparator V. Charles’ın İtalya’ya gelişi bahanesiyle, 1357’den sonra
yaygındı.
62- Floransalı bankerlerin bu
dönemde Papalık’ın mali durumu üzerinde özel bir etkilerinin bulunmaması ve bu
konuda diğerleriyle aynı konumda bulunması anlamlıdır. Papa kentte birr
yasaklama kararı hazırladı ve Floransalı tüccarların tüm Avrupa ülkelerinden
çıkarılmasını emretti. Daha sonra Guelfa Partisi, Papalık’ın otoritesini doğal
olarak destekleyen Sienalı St. Catherine’in savaşa karşı vaaz vermemesini ve
söylevlerinde Parti’nin orta ve küçük burjuvaziyi sürekli zayıflatmasına
yarayan ammonizioneyi desteklemesini
sağladılar. Papalık’ın parasal işleriyle ilgilenen Alberti ailesi en sonunda
bir anlaşmayla savaşı sonlandırmayı başardı. Ayrıca “Dini Duygular” bölümüne
bakınız.
63- Küçük burjuvazi ve dahası işçilerin
şövalyelik geleneklerine yapışan tutumları, bağımsız olmayışlarının
karakteristiğidir. Zafer kutlamalarında çoğunluğu zengin ama bir kısmı küçük
burjuva 64 yurttaş, küçük loncaların isteği üzerine (aralarında Medici ve
Alberti aileleri de vardı) şövalye ilan edildiler. İşçi ayaklanması sona
erdikten sonra, bu kendilerinden alaylı bir biçimde söz edilen “ciompi şövalyeleri”nin 31’ine,
konumlarını yasal duruma getirmek için Signoria’nın varlığında şövalye meclisi yine
Cavalieri del Popolo ünvanı verdi.
64- Rodolico, La Demokrazia fiorentina nel suo tramonto (Bologna,
1905).
65- Ciompi’lerin çoğu küçük burjuvaların yönettiği Siena’ya kaçtı.
66- Bu aynı zamanda kişisel
mülkleri de kapsıyordu.
67- Bu yaklaşımla, Devlet
kredilerinde faiz oranını düşürmek ve dahası anaparayı borçluya geri ödemek
amaçlanmıştı.
68- J. Temple-Loader ve G.
Marcotti, Sir John Hawkwood (Londra,
1899).
69- Condottieri’ler her zaman, kişisel sevgiden dolayı aristokrasinin
veya yüksek ödenti beklentisiyle üst orta sınıfın yanında olurlardı.
70- 14. Yüzyılın sonunda,
özellikle 80’lerde Flanders, Hollanda ve aşağı Ren bölgesinde ayaklanmaların
başarısız olmasıyla çok sayıda dokumacının Flanders ve Almanya’dan göç etmesi
sonucu, ciompi ayaklanmasının bastırılması sonrası Floransa’da ücretler
daha da düşmüştü. Floransalı kadınlar iş pazarından tamamen dışlanmışlardı. Bu
yabancı işçiler birleşme haklarından yoksun bırakılabiliyorlardı ve Floransalı
işçilere göre daha kolay sömürülebiliyorlardı. Bakınız: A. Doren, Deutsche
Handwerken und Handwerkerbruderschaften in mittelalterlichen Italien (Berlin,
1903).
71- Küçük loncaların kendilerini
işçilerden, özellikle niteliksiz işçilerden ne kadar uzak duyumsadıklarını, küçük
loncalardan biri olan hancıların 1379’da ileri sürdüğü, ciompi ayaklanmasının bastırıldığı günü dini ve ulusal tatil olarak
kabul etme önerisiyle görürüz. Bakınız Rodolico, a.g.e.
72- 1385’te Floransa Devleti’nin
yardımıyla Siena’daki küçük burjuva yönetimi de devrilmişti. Floransalı işçiler
burada sığınak bulmuşlar ve kenti, Floransa’da güç kazanma çabaları için bir üs
yapmışlardı.
73- Dahası, kentlilerin köylüleri
koruma zorunluluğu yoktu. Değişen koşulların ayrıntıları için bakınız Brentano,
a.g.e. ve Pöhlmann, a.g.e.
74- Daha önce görmüş olduğumuz
gibi, Floransa kırsal kesimi kenti beslemeye yeterli tahıl üretmiyordu.
75- Örgütlenme ve grev yapma çabaları
olduğu zaman ciompi ayaklanması
döneminde kentteki işçilerle birleşmesinler diye köylülere belirli ödünler verildi.
76- İpek manifaktüründe
geliştirilmiş yöntemleri özellikle yerlisi oldukları Lucca kentinden sürülmüş,
Floransa’ya 1314’te gelmiş ve tüm Floransa ipek endüstrisine büyük güç katmış
Guelfa ustaları getirdi.
77- Constance Konsülü’nden
(1414-1418 yılları arasında toplanmış olan, Roma Katolik Kilisesi’nin tanıdığı
Papalık’ın bölünmüşlüğünü ortadan kaldıran ekümenik konsül; Ç.N.) sonra Papa
finansal bakımdan Papalık Devleti’ne bağlanmak zorunda kaldı.
78- Örneğin 1427’de, Floransa’nın
en zengin ailesi Strozzi, toprak için 53000 florin, devlet kredisi için 45000
florin yatırdı ancak ticaret semayesi yalnızca 15000 florin tutarındaydı.
79- P. Pieri, Intorno alla Storia dell’Arte della Seta a
Firenze (Bologna, 1927).
80- Örneğin 1427 tüzüğü, işçinin
sözleşmesini sonlandırmadan 4 ay önce bildirmesi gerektiğini bildirir, ancak
işveren için böyle bir zorunluluk yoktur.
81- 1422’de Floransa Mercato
Nuovo’da 72 tane döviz bürosu vardı ve günlük dolaşımdaki paranın tutarı
yaklaşık 2 milyon florindi.
82- Ayrıntılı bir yorum için
bakınız: A. Rado, Maso degli Albizzi (Floransa,
1926).
83- 1427 catasto (kadastro [Ç.N.]) vergi bildirimine göre Floransa nüfusunun
toplam geliri 620000 florinin 101400’ü Palla Strozzi’ye (1372-1462 [Ç.N.])
aitti.
84- Üst ticari mahkeme Mercanzia yalnızca
5 büyük ticaret loncasının üyelerinden oluşurdu. Artık giderek belirginleşen
biçimde tek tek loncalara karşı Devlet gücünün bir organı ve özellikle küçük loncalara karşı bir tür
Yüksek Mahkeme olmuştu.
85- Çabaları küçük lonca sayısını
azaltmak ve bu yolla onların güçlerinin son artıklarını yok etmeye yönelikti. Giovanni
de Medici’nin direnci nedeniyle bu girişim başarısız oldu.
86- Bakınız bölüm “Dini
Duyguların Tarihi”.
87- Lucca’ya karşı savaş, yine de
kısmen tahıl için savaş olarak değerlendirilmelidir.
88- Arezzo kentinin denetimi
serbest taşımayı emniyete aldığı için bu kent Floransa ticareti için önemliydi.
89- Ph. Monnier, Le Quattrocento (Paris, 1901).
90- Taşınmaz mal ve kişisel
mülkler vergi yükümlülüğü kapsamındaydı ama yaşam giderleri dışarda
tutulmaktaydı. Bakınız H. Sieveking, “Die kapitalistische Entwicklung in den
italienischen Städten des Mittenalters” (Vierteljahrschr.
für Sozial-und Wirtschaftsgesch., VII ,
1909).
91- Turnuva daha sonra, her yıl
Pisa’nın işgal gününde yapıldı, St. Dionysius Festivali.
92- G. Salvemini, La Dignita cavalleresca (Floransa,
1896).
93- Cosimo de’ Medici ve kardeşi
Lorenzo’ya, Giovanni’den 39000 florin değerinde taşınmaz mülk ve 140000 florin
değerinde kredi yatırımı ve ticaret sermayesi miras kalmıştı.
94- Örneğin, Albizzi kliğinin
etkisiyle geçen, ödemesi gecikmiş vergi borcu bulunanların yönetimden
dışlanmasını amaçlayan yasayı, desteklerini bekledikleri ya da arzu
ettiklerinin vergi borçlarını vadesi geldiğinde ceplerinden ödeyerek kendi
lehlerine döndürdüler.
95- B. Dami, Giovanni Bicci dei Medici (Floransa, 1899).
96- Suçlamada ileri sürülen bir
nokta, 55 yıl önce Medici ailesinin ciompi
ayaklanmasıyla ilişkisi olduğuydu. Yönetici kliğin önderi Rinaldo degli
Albizzi’nin kendini yönetimde tutabilmek için aristokrasiyle açık dayanışma
önerisinde bulunması – bu dönemde üst burjuvazinin aristokrasiye eğilimi
açısından tipik - belirtmeye değer. Daha
önce Cosimo’nun kendisi bu desteği beklemişti.
97- Kapitalizmin ve onunla
ilişkili biçimsel demokrasinin tüm İtalya’da gerileyişi 15. yüzyılın ikinci
yarısında daha belirgin duruma gelmişti. “Tiranların” yönetimi Floransa da
teslim olduğunda bu dönemde genelleşmişti. Bu yönetim biçimi İtalya’nın farklı
kısımlarında çok değişkenlik gösterdi. Aydınlanmış mutlakiyet ile katıksız condottieri yönetimi arasında çok derece
farkı vardı. Az ya da çok kapitalist yapılar ile sıklıkla gücü elinde tutan bir
yöneticinin var olduğu aşırı feodal yöntemlerin farklı bileşimleri
bulunmaktaydı. Floransa’da Cosimo ile başlayan Medici yönetimi de bu farklı
ögelerin sürekli değişen karışımını sergiledi.