27 Aralık 2015 Pazar

FLORANSA RESİM SANATI VE TOPLUMSAL ARKA PLAN

I. TEMELLER. 14. VE ERKEN 15. YÜZYILLAR
1. EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASİ TARİH


Bu bölümün amacı Floransa’nın olağanüstü ekonomik önemini, toplumsal yapısının gelişimini, ekonomik ve siyasi tarihinde toplumsal altyapıya dayalı başlıca olayları ana hatlarıyla belirtmektir (1).
Floransa’nın büyük ekonomik gücü özellikle erken bir dönemde ortaya çıkmadı. Esas olarak 12. yüzyılda büyüdü ve 13.-14. yüzyıllar boyunca İtalya veya gerçekten Avrupa’nın herhangi bir yerine koşut olmayacak biçimde gelişti. Temelleri üç boyutluydu: tekstil endüstrisi, tekstil ve diğer ürünlerin ticareti ile finans. Floransa’nın bu son derece gelişmiş ekonomik düzeni, kesin bir para ekonomisinin ve kapitalizmin erken biçimlerinin tüm Avrupa’da ortaya çıkışı ile yayılmasında birincil etkendi.
Fransa ve Flanders’ten ithal edilen kumaş apre işlemlerini (kumaş perdahı ve boyama) bitiren, Floransa’nın büyümesi ve ekonomik gücünün bağımlı olduğu tekstil endüstrisinin iki kolundan biri olan Calimala loncası, rekabet ve Fransa’nın saldırgan ticaret politikası ile yerinden olana kadar yalnızca 12. ve 13. yüzyıllarda gelirini artırdı. İkincisi, Lana loncası, İngiltere ve daha az oranda Fransa ve Flanders’ten ithal edilen kumaşın atkılamasını yapardı. Tüm manifaktür işlemi Floransa’da gerçekleşirdi. Ortaçağ Avrupa burjuvası için yün en önemli malzemeydi. Dolayısıyla kentlerin zenginliği genel olarak ona bağlıydı (2). Oysa hiçbir kentte kumaş atkılama endüstrisi Floransa’daki kadar hızlı gelişmedi. En yüksek noktasına 13. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın ortalarına kadarki dönemde ulaştı, 14. yüzyıl boyunca kumaş apre endüstrisini neredeyse tamamen yerinden etti. Seta loncası veya ipek endüstrisi, yalnızca 14. yüzyılda önem kazandı ama 15. yüzyılda çok daha büyük bir rol oynadı.
Tüm bu endüstrilerde müşteriye malı satan artık işin ustası değil kapitalist girişimciydi. İlk önce İtalyan kentlerinde, özellikle Floransa’da ortaya çıkan bu değişiklik tüm Avrupa’da büyük etki yarattı. Yeni girişimci yalnızca üretim sürecini yönetti ve bitmiş ürünü pazarladı. Esas manifaktürle ilgilenmedi. Yine de tüm kararları kendisi aldı, çalıştırdıklarına en küçük özgürlük tanımadı. Hammaddenin önden satın alınmasından itibaren tüm üretim süreci boyunca bu denetim Floransa yün ve ipek endüstrisini daha eski apre endüstrisinden ayırdı.
1300 yılında Floransa’da kumaş endüstrisi ile uğraşan 300 firma vardı. Birçok daha küçük işletme, yüksek hammadde fiyatının çok büyük anapara gerektirmesi nedeniyle birleşti. 1338 yılında firma sayısı yaklaşık 200’e düştü. Bu tarihte bu firmalar yıllık yaklaşık 70-80000 parça giysiyi yaklaşık 1200000 florin (3) karşılığında sattılar. Avrupa’nın en büyük kentlerinden biri olan 90000 nüfuslu Floransa’da 30000 işçi çalıştırdılar (4).
Üretim süreci ise orantısız dağıtılmıştı. Üretim işinin bölümlenmesinde uyumlu bir destek planı yoktu. Bu basitçe tarihsel koşulların rastlantısal sonucuydu. Malzeme bir çalışma alanından diğerine yirmi kez geçirilmekteydi. Bu da doğal olarak çok fazla zaman ve enerji yitimine neden olmaktaydı. Gerçekte işçilerin yalnızca üçte biri girişimcinin atölyesinde çalışıyor ve yalnızca yünün temizlik ve tarama  işleminin hazırlığını yürütüyorlardı. Üretimin diğer aşamalarını evde çalışanlar (örgü ve atkılama) ya da özel atölyeler (boyama) gerçekleştiriyordu.  Floransa yün atkılama yöntemi tamamen el emeği idi, ancak bu el emeği, işin bölümlenmesi ve özelleşmesi ile yöntemin o dönemde hiçbir yerde bilinmeyen incelikleri bakımından yüksek bir gelişim aşamasındaydı. Bu incelikli üretim yöntemi, özellikle erken dönemde, 13. yüzyılın ortalarında Floransa’da kurulan ve manastırlarında ücretli işçi çalıştıran Benedictine tarikatının kollarından biri olan Humiliate keşişlerinden dolayı idi.
Floransalı fabrika sahipleri ithal edilen birçok diğer malın işlenmesi yanısıra ürünlerinde bir ticaret tekeli oluşturdular. Dışsatım için üretim Floransa endüstrisi için en önemli yandı ve Floransa tekstil dışsatım ticareti dünyayı ele geçirdi. Ticaret, üretimden farklı olarak, büyük yurtdışı alım satım projeleri ve Hristiyan dünyasının çoğu ile İslam dünyasının bir kısmını saran geniş bağlantı ağları ile büyük ölçekli bir işkolu olarak düzenlenmişti. Floransalı tüccarların tüm önemli yabancı kentlerde, özellikle İngiltere, Fransa ve Flanders’te acente ve şubeleri vardı. Doğu’dan, yeniden ihraç etmek üzere Avrupa için vazgeçilmez olan baharat ve ilaç ile inci, değerli taşlar, kürk vs. gibi lüks maddeleri (5) ithal ettiler. Dahası, İtalya içinde, Roma’nın ve Napoli’nin (tahıl ihracatı) ticareti neredeyse tamamen Floransa’nın ellerindeydi (6). Ticaret konusunda olduğu gibi finans alanında da uzmanlaştılar ve altın dolaşımına geçtiler. Sabit altın miktarları sayesinde Floransa florini (7) – 1252’de Ghibelline aristokrasisine karşı 1 yıl önce kazandıkları zaferi ve ilk demokratik anayasayı kutlamak amacıyla üst orta sınıf yürürlüğe sokmuştu – dünya pazarında uluslararası para birimi olarak, değeri inip çıkan gümüş madeni paraların yerini almıştı.
Floransa endüstrisi, özellikle de kumaş endüstrisi ve onunla bağlantılı uluslararası ticaret,  kuşkusuz tüm geç Orta Çağ erken kapitalist karakterinin en önemli girişimiydi (8). Floransa’da, tüm Hristiyan dünyasında başka herhangi bir yerden daha büyük bir hesap gücü ve mantıklı ileri görüşlülük, ticaret koşulları konusunda daha derin bilgi vardı (9).
Bu yargıyı yine de diğer olgular ışığında düzeltmek gereklidir. Bu üretim sisteminin temelinin her açıdan mantıklı biçimde düzenlenmediği anımsanmalıdır. Dahası, Floransa tekstil endüstrisi lüks olmaya yönelikti. Bu, apre işlemleri bitirilen ithal kumaş endüstri kolu olan Calimala loncası için beklenir bir durumdu ancak aynı zamanda gerçek kumaş atkılama endüstrisi ile ilgili olarak da büyük ölçüde geçerliydi. Günlük kullanım için iyi kumaş 14. yüzyıl üretiminin büyük kısmını oluştursa da öncelik en iyi kalite, en iyi boyayla boyanmış yün kumaşa verilmekteydi. Onu iyi kalite ipekli kumaş izlemekteydi. Floransa’da 14. yüzyılın ilk kırk yılında atölyelerin yoğunluğu, yüzyılın başında elde edilen ürünün 100000 parça kumaştan 70-80000’e düşmesine neden olsa da, o zamana kadar çoğunlukla İspanya veya Kuzey Afrika yünü yerine en kaliteli ithal İngiliz yünü (10) kullanımı nedeniyle değerin iki katından fazla artması anlamlıdır. Bir parça giysinin değeri başlangıcında 6 florin iken yüzyılın ortasında yaklaşık 16 florindi. Doğu, yabancı hükümdarlıklar ve Avrupa aristokrasisi ile iş anlaşmaları dışında, pazar her yerde bu lüks ürünleri alabilecek olan orta sınıfın en zengin kesimiyle sınırlıydı. Calimala’nın ürettiği kaliteli kumaşın fiyatı aslında parça başı 30 florindi (11). Bu lüks mallardan büyük karlar elde edildi ancak daha sonra göreceğimiz gibi bunlar ancak işçi ücretlerini çok düşük tutarak olanaklı duruma getirildi. Malların yüksek riski karşılayacak fiyata satılması, büyük kar getirmesi, dahası dünya pazarında rekabet edebilmesi için bu zorunluydu. Pahalı hammadde uzak bölgelerden getirilmek durumundaydı ve taşıma ücretleri yüksekti (12). Dahası, feodal müşterilerle iş ilişkisinin riskleri her zaman çok büyüktü. Birçok olguda da karın belli bir yüzdesi, kilisenin faiz yasağının kaçınılmaz olarak bozulmasını karşılamak için dini amaçlara ayrılmıştı. Tüm bu etkenler endüstri ve ticaretin orantılı ve sürekli gelişimini bir ölçüde engellemiştir.
Dünyanın en büyük sanayici ve tüccarları olan Floransa yurttaşları başlıca bankerlerdi de (13). Floransa şirketlerinin dünyaya yayılmış ticaret ofislerinin aynı zamanda döviz takas eden bankalardı. Üretim, ticaret, faizcilik hep aynı ellerdeydi. Floransa üst orta sınıfının dünyayı saran eşsiz gücü bu bileşime dayanıyordu. Bunun sonucunda büyük şirketlerin iş sermayesi artabildi ve riskler orantılı olarak dağıtılabildi. Şirketler aristokrat ailelerden büyük miktarda taşınmaz mal alarak zenginliklerini daha da artırdılar (14). Böylece saygınlıklarını, kredi elde etme ve aynı zamanda sermayelerini tek güvenli yola yatırma yetilerini de artırdılar.
Floransa’lı bankerler parasal ilişkilerini en büyük yabancı devletlerle yürüttüler ve onların çok gereksinim duyduğu nakit parayı sağladılar. Çok daha önemlisi, Papalık Devleti’nin bankacılık işlerindeki denetimini, Sienalıları yerlerinden ederek, 13. Yüzyılın ortasından başlayarak artacak biçimde ve en sonunda neredeyse tam olarak elde ettiler. Bu tekel Avignon “tutsaklığı” döneminde kısmen gevşemiş olsa da 15. yüzyıl sonuna dek sürdü. Papalar, Floransalı bankerlere Sienalılardan daha fazla güvendiler çünkü Floransalılar aynı zamanda sanayici ve tüccardılar, Floransa yaşamının siyaset de içinde olmak üzere her alanını denetimleri altında tutuyorlardı (15). Bu bankaların en önemlileri 13. yüzyılın sonunda Curia (*) ile çalışan Scali, Mozzi, Spini, Cerchi; 14. yüzyılın ilk yarısında Bardi ve Peruzzi; ikinci yarısında Floransalı bankerlerin Curia üzerinde etkileri azaldığında Alberti idi. Papalık, yeni ve çeşitli alanlardaki çok sayıda işletmesi ile dolaylı olarak modern Avrupa bankacılığını yarattı. Tüm Avrupa din adamlarının yıllık olarak ödemek zorunda olduğu Papalık vergilerinin toplanması büyük Floransa bankalarının gelirlerinin onda birini oluşturuyordu ve bu bankaların zenginliklerinin gerçek kaynağıydı (16). Buna ek olarak, Floransalı bankerler acenteleri aracılığıyla farklı ülkelerde farklı para birimleri ile Curia’ya ödenen vergileri tek para birimine dönüştürdüler, paranın taşınması işlemini halen kullanılan kambiyo senetleri ile gerçekleştirdiler ve kilise vergileri karşılığı avans ödemeleri yaptılar (17). Bu farklı işlemlerin tümü önemli miktarda sermaye ve yaygın bağlantı gerektirdi. Curia, kendi payına, parasal ekonominin genişlemesi yönünde çok katkıda bulundu çünkü vergilendirme yolu ile Avrupa arazi rantının büyük kısmını eline geçirdi ve bu parayı İtalya’da yükselen kapitalizme kattı. Papalık, büyük ölçekte bir dünya gücü siyasetini sürdürebilmek, Avrupa prenslikleri üzerindeki etkisini güçlendirmek ve hepsinden önemlisi İtalya’daki konumunu sağlamlaştırmak için geniş finansal kaynaklara gereksinim duydu: özellikle 13. yüzyıl boyunca Papalık Devletini yeniden canlandırarak ve İmparator’la savaşında zaferler kazanarak siyasi gücünü genişletti (18).  Papa VIII. Boniface döneminde bir tür zirveye ulaşan ve bir dereceye kadar Avignon Papaları yönetiminde de süren bu parasal siyasetin uygulanmasında Papalık, dönemin en çağdaş ve merkezi yönetim birimi olan yüksek ordu görevlilerinin geçimi için ek kaynaklara gereksinim duydu. O dönemde finans sistemi tamamıyle kapitalist çizgilere göre orantısal olarak düzenlenmişti (19). Floransalı bankerlerin Papalık ile alım satım işlemleri, avansları, kredileri ve borçları hiç risk taşımıyordu çünkü kilise vergileri kalıcı güvence sağlıyordu. Kilise de uygulamada, kendi kuramsal faiz yasağını karlı görmedi. 13. yüzyıldan bu yana gizli biçimde faiz ödeniyodu. Floransalı bankerlerin parasal işlemleri, yeni bankacılık işlemleri ve yeni ekonomik sistemin kendisi doğal olarak faiz alımına dayanıyordu. Kuramsal olarak yasak olmuş olsa da gerçekte bankerler ve tüccarlar, Kilise’nin göz yummasıyla, hem onunla hem de diğerleriyle alım satım işlemlerinde yasaktan kurtulmanın sayısız yolunu bulmuşlardı (20). Floransa’da yıllık ortalama faiz oranı yüzde 15-25 idi, yüzde 30-60 seyrek değildi. Kimi durumlarda oran yüzde 100’e, dahası yüzde 200’e ulaşıyordu (21).
Floransalı bankerlerin Curia ve dahası yurtdışındaki (22) sayısız kilise yüksek görevlisi ile iş ilişkileri, Napoli, Fransa ve İngiltere kralları gibi yabancı seküler yöneticiler ile olduğundan daha az risk taşıyordu. Büyük Floransa bankaları (13. yüzyılın son döneminde Fransa’da Guidi, İngiltere’de Frescobaldi ve Pulci; 14. yüzyılın ilk yarısında bu iki ülkede büyük etkisi süren Bardi ve Peruzzi, Napoli’de en etkili Acciaiuoli) saygın yöneticilerin iyi niyetlerine tam olarak güvenmek zorundaydılar. Dolayısıyla, birçok açıdan feodal olan Devlet yönetiminde her krizde onların insafına kalmışlardı. Ortaçağ prenslerinin papalık gibi düzenli gelir kaynakları yoktu (23). En büyük maddi giderleri (24) olan sık savaşlara para sağlamanın başlıca yolları olağanüstü savaş vergileri, paranın değerini düşürmek, makam satışı ve prenslik arazilerinin devri idi (25). Dolayısıyla bankerler olası her yolla kendilerini korumaya çalışmış, risk ögesini prenslerden olabildiğince tekel elde etmek için kullanmışlardır. Dahası, borçlunun iflası her zaman olası olduğundan prenslerle ilişkide risk daha da fazlaydı. Prensler Kilise’nin kesin olarak asla yapmadığını yapmakta hiç ikilemde kalmıyordu: iflas ettiler, bunu da kilisenin faiz yasağına bağladılar (26). Doğallıkla, buna bağlı olarak faiz oranları Kilise’ye göre daha yüksekti. 1339’da III. Edward’ın Fransa seferininin maddi giderlerini en büyük iki Floransa bankası, Bardi ve Peruzzi karşıladı. Bu iki banka yüzyılın başında İngiltere’nin tüm finans yönetimini denetliyordu ve her ikisinin de bu ülkede büyük yatırımları vardı (27). Seferin başarısızlığı, ülkenin yoksullaşması, kralın borçlarını ödeyememesi (1,365,000 florin), iki şirketin Londra şubelerinin iflasına neden oldu. Buna bağlı olarak 1343-46’da bankaların kendilerinin kapanmasına da yol açtı (28). Orta sınıfların büyük kesiminin Bardi ve Peruzzi’de faiz getiren vadeli hesapları olduğundan, bankaların borç toplamı varlıklarını fazlasıyla aştığı için Floransa ekonomik bir yıkıma uğradı ve bu durumun düzelmesi çok zaman aldı. Neredeyse tüm kentin iflası feodal veya yarı feodal devletlerdeki kriz ve buna bağlı olarak prensin borcunu ödeyememesinden kaynaklandı. Floransa’nın zenginliğinin büyük oranda birkaç bankanın ticaret ve bankacılık etkinliğine dayalı olması nedeniyle ancak bu nedenler bu sonuca yol açtı. Floransa kapitalizminin ana özelliklerinden birini biz kesinlikle burada görürüz.
Tüccar ve bankerlerin Avrupa’nın tüm büyük kentlerinde etkili olan lonca örgütü Floransa’da çok erken bir tarihte ortaya çıktı. Başka yerlerde olduğu gibi, profesyonel temelde biraraya gelen kümeler, bir tür devlet içinde devlet, “buyruklara” dayalı feodal Devlet ile kapitalist kent Devlet arasında bir geçiş oluşturdu. Temsil ettikleri mesleklerin ekonomik çıkarlarını korumayı ve aynı zamanda kendi burjuva tabakası için siyasi özgürlük ve güç kazanmayı amaçladılar. 13. yüzyıldaki ilk devrimci dönemlerinde, kapitalist genişlemenin düşmanı yerleşik toprak sahibi feodal aristokrasiye karşı aşağı konumdaydılar. Kesin amaçları Devlet’in denetimini onlardan alıp yeni burjuva, kapitalist sınıfa devretmekti.
Bu savaşımda İmparator’a sadık Ghibelline feodal lordluğuna karşı çıkan Floransalı büyük tüccar ve bankerlerden oluşan Guelfa Partisi, ekonomik çıkarları nedeniyle Papalık’a doğal olarak bağlıydı. Bu bağlılık kısmen, Papalık’ın hemen hiç değişmez dostları olan Fransa kralları, Napoli (29) ve Güney Fransa’yı yöneten Anjou ailesi ve ilişkili Fransız kraliyet aileleri ile yakın ekonomik ve siyasi ilişkilerinin oluşmasının nedenidir. Bu siyasi ve ekonomik dostluğu en önemli müşterileriyle sürdürmek Floransa burjuvazisinin özellikle üst tabakalarının bir ilkesiydi. Burjuvazinin aristokrasiyle devrimci sürtüşmesi 13. yüzyılın ikinci yarısında belirleyici evresine ulaştı. 1251’den sonra artık loncalar kelimenin tam anlamıyla savaş örgütlerine, aynı anda askeri ve mesleki kuruluşlara dönüşmüştü. Dahası, 13. yüzyılda üst orta sınıf bilinci içtenlikle cumhuriyetçi ve burjuvaydı. Yaşadığı toprağa inatla sarılan bir aristokrasiye gerçek anlamda karşıydı. Üst orta sınıf, ekonomik gücü dolayısıyla bu savaşımda burjuvazinin orta ve alt tabakalarının desteğini aldı. Dönemin en zengin ve en önemli loncası Calimala’nın önderliğinde aristokrasinin sert direnci karşısında adım adım başarıya ulaştılar (30). 1266’da zengin burjuvaziyi temsil eden ve esnaflardan daha önce örgütlenmiş olan (31) tüccar ve bankerlerden oluşan büyük loncaların yedisi, aristokratlarla eşit haklar kazandı. 1282 yasasıyla birlikte yalnızca loncalardan birine üye olan aristokratlar siyasi hak elde ediyordu. Loncalarda örgütlü üst orta sınıf ile dayanıştıkları orta tabaka bir dereceye kadar olmak üzere, 1293’teki Ordinamenti di Giustizia olarak bilinen belirleyici yasa ile son ve mutlak bir zafer kazandı. Loncalar siyasi gücü ele geçirdi.
Buna bağlı olarak loncalar ekonomik ve toplumsal güçleri düzenlediler ve büyük ölçüde otonomi ile (ayrı yargı, güvenlik gücü, bağımsız finans yönetimi, anayasayı genişletme hakkı, büyük kent binalarını denetleme) toplum yönetiminin bir parçası olarak işlev gördüler. Hepsinden öte artık siyasi anayasanın garantörü durumundaydılar. Ordinamenti di Giustizia, aristokrasiye karşı ağır hükümler içermekteydi. Örneğin, loncasının meslek dalında yalnızca etkin olarak uğraşanlar siyasi haklar elde edebiliyordu. Dahası, o dönemde birçok üst düzey görev onlara yasaklanmıştı. Burjuvazi yanında yer almayan, direnmeye çalışan veya yurttaşlarına şiddet uygulayan Ghibelline lordları gibi aristokratlara en sert cezalar (ölüm veya mala el koyma) veriliyordu (32). Bu acil önlemlerin uygulanması özel yetkililere, özellikle Guelfa partisine (33) bırakılmıştı. Bu partiyi daha 1267 yılında Papa ile birlikte, Papa’nın Toscana Papazı olarak atadığı, Fransa kralının kardeşi olan, Anjou ailesinden Napoli kralı Charles örgütlemişti. Floransa yurttaşlığının tam hakları anayasada, 21 loncadan birinin tam ayrıcalıklı etkin üyeleri ile sınırlandırılmıştı. Bu koşul, daha sonra göreceğimiz gibi loncalara tam üye olmayan alt sınıflara, çok sayıda usta ve onların emrinde çalışanlara yönelikti. Gerçekte daha 1295 gibi erken bir dönemde ve 14. yüzyıl boyunca aristokrasinin görece zararsız olduğu süreçte onlara karşı alınan kararlar belirgin derecede hoşgörülüydü. Üst burjuvazi bakış açısını hızlıca düzeltiyordu çünkü artık gerçek tehlike alt sınıflar ve işçilerden geliyordu.
Gelişmenin asıl niteliğini özetleyecek olursak, 13. yüzyıl tarihi esas olarak üst orta sınıfın bir yandan dayanıştığı alt sınıf ile diğer yandan da feodal aristokrasi ile yarışıdır. 14. yüzyılda kent yaşamı ekonomik olarak çok geliştiğinde üst orta sınıfın savaşımı işçilere ve artık ekonomik yönden önemi kalmamış, devrilmiş aristokrasiye karşıdır.
Burjuvazinin örgütlendiği loncaların kendi aralarında eşit hakları yoktu. Kentin zenginliğini temsil eden daha büyük 7 lonca; daha önce sözü edilen 4 lonca - kumaş bitiriciler (34) (Calimala), kumaş üreticiler (Lana), ipek üreticiler (Seta) ve bankerler (Cambio) - ile birlikte kürkçüler loncası, doktorlar ve eczacılar loncası (kısmen entelektüel kısmen geleneksel bir kuruluş) ve son olarak yargıç ve noterler loncası entelektüel bir bütün oluşturdular. Yasayı yorumlayan bu sonuncular, zenginlerin mal ilişkilerinde çok önemli rol oynadılar. Yargıçlar kentin aristokrat ailelerinden gelmekteydi. Noterler, o kadar yüksek toplumsal bir konumdan gelmese de üst orta sınıfla çok yakın bağlantı içindeydiler. Diğer büyük loncaların başkan yardımcılarının noter olması onların önemini gösterir. İlk sözü edilen 4 büyük lonca en önemlileriydi. 14. yüzyıl başında Calimala’nın ekonomik düşüşüne karşın loncanın aristokratik aileleri, toplumsal konumlarını ve siyasi etkilerini bir dereceye kadar korumuşlardı. Büyük loncalar yargıda ve kentin yönetiminde diğer alanlarda küçük loncalara göre daha etkiliydiler. 1293’teki Ordinamenti’yi izleyen demokrasinin ilk 2 yılından sonra 1343’ün sonuna kadar kentin yönetimi tam anlamıyla ellerindeydi. Kentin en yüksek yöneticileri, birlikte Signoria’yı (Yönetim [Ç.N.]) oluşturan Gonfalionere ve 6 (daha sonra 8) Başrahip’in tamamı en büyük loncaların üyeleri arasından seçiliyordu. Bunlar genellikle birçok mecliste de karar verici gücü kullanırlardı. Siyasi gücün açıkça ve ilke tanımadan kullanımı ile tüm yönetimi ele geçirmek herşeyden önemliydi. Herşeye karşın uygulamada gerçek güç, Calimala, Lana, veya diğerlerinden birinin değil, bu büyük loncalardan çok zengin ailelerin oluşturduğu birkaç küme elindeydi (35). Kenti yöneten bu birkaç ailenin siyasi amacı özetle yeni pazarlar kazanmak için yayılmak, en önemli iletişim yollarını korumak ve doğal olarak dış rekabeti sonlandırmaktı. Bu amaçları gözeten finansal ve toplumsal iç siyasetleriyle ilgili daha sonra söz edeceğiz.
Büyük loncalarda örgütlenmiş zengin burjuvazi, ekonomik ve siyasi alanlarda (36) doğduğu andan başlayarak gerektiği sürece, ama özellikle 13. yüzyılda, aristokrasiyle savaştı ancak düşmanının daha yüksek toplumsal konumunu da kabul etti. Gerçekte saldırıları bu sınıfın yalnızca belli kısımlarına yönelikti. En başlangıcından beri, aristokrasinin belli üyeleri Guelfa partisine üyeydi (37). Guelfa partisi aristokrasiye değil, yalnızca üst burjuvaziyi desteklemeyen  aristokratlara saldırdı. 14.  yüzyıl boyunca kentin zengin aristokratik aileleri politik gücü, toplumsal saygınlıkları nedeniyle – artık ekonomik olarak zararsız olan – aristokratik sınıfla kendi isteğiyle paylaştı. Örneğin, 1327’de Consiglio del Popolo (Capitano del Popolo başkanlığında) ve Cosiglio del Comune olarak (Podesta başkanlığında) iki yeni meclis kurulacağında ikincisinin üyelerinin yarısı aristokratik kökenliydi. İki sınıf arasında evlilikler ve mülkiyet çıkarlarının birleşmesi gelenekselleşti. Birçok aristokrat kente taşındığından ve  - üst orta sınıfın çok önem verdiği bir unsur olan - ticarete atıldığından, yalnızca birkaç büyük aile toplumsal ve siyasi bağımsızlığını sürdürdü. Öyle ki büyük burjuvazi, onların yerine toprak sahibi oldu. Kırda yılın dört ayını geçirdikleri konutları oldu. Aristokratların alışkanlıklarını ve gönençli yaşam tarzlarını taklit etmeye çalıştılar. Bir güvenlik duygusu ile (38) ve belli bir ideolojik bağımsızlıktan yoksun olduklarından feodal dönemin rütbe ve ünvanlarını bile sürdürdüler (39). Buna karşın şövalyelik ünvanını Commune sunuyordu. Yurttaş, halkın şövalyesi oluyordu (Cavaliere del Popolo) (40). Böyle durumlarda yarışmalar düzenlendi, 14. yüzyılın başından başlayarak her fırsatta Piazza di S. Croce’de (S. Croce Meydanı) düzenlenen bu yarışmalara orta sınıf istekle katıldı. Kendileri için soyağacı oluşturmaya ve herhangi bir uygun gerekçeyle arma elde etmeye çalıştılar (41). Feodal gelenekleri bu taklit tutkusu 14. yüzyıl boyunca sürekli arttı. Püritence basit yaşayan zengin kentlilerin özel yaşamı, 13. yüzyılda ve dahası 14. yüzyılın ilk birkaç onyılında burjuvazinin “kahramanlık” çağı ile birlikte belirgin olarak değişti (42). Kentte, gerçekten, - başlangıçta aristokrasi ve onun taklitçilerine yönelik - lüksü sınırlandırmayı öngören birçok yasa yayınlanmıştı. Oysa zenginler kendilerini, daha aşağı toplumsal konumdakilere göre daha kolay kurtarabilirlerdi ve uygulamada bu yasaların ana etkisi, lüks ve gösteriş anlamında demokratik eşitliği engellemiş olmasıydı (43).
Daha küçük 14 lonca, farklı bağımsız esnaf ve kasap, ayakkabı yapımcısı, tabakçı, duvar ustası, yağ tüccarı, manifaturacı, çilingir, silah yapımcısı, deri işçisi, marangoz, hancı, nalbant, şarap tüccarı ve fırıncı gibi küçük dükkan sahiplerini örgütlüyordu. Üyeleri yalnızca yerel gereksinim için çalıştılar. Ekonomik olarak sürekli varolma savaşımı veriyorlardı ve gerekli sermayeyi büyük zorlukla ve yüksek faiz ödeyerek ancak  sağlayabiliyorlardı. 14. yüzyılın başında siyasi yaşamda söz hakları yoktu çünkü aristokrasiye karşı savaşımda yardımlarına artık gereksinim yoktu. Bu yüzyılın ilk birkaç onyılında üst burjuvazi onları olabildiğince baskıladı ve daha sonra tam egemenliği altına aldı. Buna karşın, izleyen kırklı yıllarda bu loncaların gücünün siyasette yine de kararlı bir biçimde artmasına birçok etken yardımcı oldu. Floransa yüzyılın ikinci yarısında - ilk yarıda olduğu gibi - artık ekonomik gücünün zirvesinde değildi. Büyük loncalar, birçok şans dönüşü nedeniyle genellikle kendilerini korumaya çalışıyordu. Bardi, Peruzzi ve Acciaiuoli - tüm eski finansörler - iflas etmişti. Fransa ile ticaret ve banka işlemleri durgundu. Lucca’nın ele geçirilmesi için korkunç bir savaş vardı. 1348 veba salgınında nüfusun azalması sonucu ücretlerin artması nedeniyle üretim maliyetleri geçici olarak artmıştı (44).
Üst ve küçük burjuvazinin kırklardan doksanlara kadar süren çatışmasında orta tabakanın tutumu koşullara göre değişmiş, sıklıkla belirleyici olmuştur. Üst orta sınıfın belli kesimlerinin çıkarları küçük burjuvaziye, eski ailelerin oligarşisine olduğu kadar keskin biçimde karşı değildi kesinlikle. Bu kesimler büyük loncalarda, küçük işgücü çalıştıran meslekler ile aydınlar ve orta küme loncalar olarak bilinen, ilk başta büyük loncalarla, daha sonra ise daha küçük loncalarla eş derecelendirilen 5 loncanın üyelerinden oluşuyordu. Bu geçiş tabakalarında ayırım çizgileri çok keskin olmadığından ana toplumsal kümeler kendilerini farklı bileşimlerde ayarlayabiliyorlardı (45). Genel düzenleme, üst burjuvazinin aristokratlarla alt orta sınıfa karşı yaptığı bir anlaşmaya göreydi. Ancak kimi zaman üst burjuvazi küçük burjuvaziyi, yeniden tehlikeli olma belirtisi gösterdiği durumlarda aristokratlara karşı kullandı. Diğer kimi durumlarda alt orta sınıf, üst orta sınıfa karşı ortak bir antikapitalist cephede aristokratlarla birleşti (46). Burjuvazi içindeki toplumsal ve siyasi çıkar çatışması, diğer bir deyişle bir yanda orta ve küçük burjuvazi arasındaki, bunların üstünde ise oligarşi ile sürtüşme, artık olağan bir uygulama olan devlet kredi (Monti) spekülasyonları ile daha da şiddetlendi (47). Bu krediler ekonomik genişleme amacıyla sunuldu ve savaş giderlerini karşılamak için giderek daha fazla kullanılmaya başlandı. Bu senetlerin faizleri alt sınıflardan en ağır olmak üzere dolaylı vergilendirme ile yükseldi. Doğrudan vergilendirmenin sermaye birikimine zararlı olduğu düşünülüyordu. Senetlerin kendileri orta sınıfın geniş kesimleri için çok riskli bir yatırımdı ama Devlet ilişkilerinin yürütülmesinde etkisi olan ve kredi faiz oranlarını yükseltebilen büyük loncaların spekülatif sermayedarlarının büyük ilgisini topluyordu. 
Bu dönem, 14. Yüzyılın ikinci yarısında toplumsal çatışmaların karmaşıklığı yalnızca büyük ve küçük loncaların, yani üst orta sınıf ile küçük burjuvazi ayrımıyla açıklanmaz. Ekonomik ve toplumsal yapıda büyük loncalarda (a), özellikle karşıtlıkların en keskin olduğu üç tekstil loncasında (Calimala, Lana, Seta) (48) kendilerine yer bulmak isteyen patronlar ve onlar için çalışanlar (sottoposti) arasındaki karşıtlıkları da değerlendirmeliyiz.
Floransa’da en önemli ve sermayesi en yüksek olan (49) yün endüstrisinde o dönemde, yalnızca girişimciler (sanayiciler, tüccarlar) loncaların etkin üyeleriydiler ve üyelik haklarından yararlanabiliyorlardı. Astlarının hemen hiç hakkı yoktu (50). Nüfusun daha büyük kısmını oluştursalar da loncalarının ilişkilerinde etkin görev almaları tamamen engellenmişti. Buna bağlı olarak anayasal tüm siyasi haklarından yoksun bırakılmışlardı (51). Bu gerçek, Floransa “demokrasisi”ni değerlendirirken sürekli akılda tutulmalıdır. Bu keskin durum Avrupa ile paralel değildi. Başka hiçbir yerde kapitalist üst orta sınıf bu kadar gelişmiş ve güçlü değildi. Dolayısıyla başka hiçbir yerde yün endüstrisinin büyük tüccar ve sanayicileri böylesi bir ekonomik ve siyasi güç elde edememişti. Flanders ve Fransa’da, Almanya ve İngiltere’de kumaş işçilerinin çok daha fazla hakkı vardı. 
Floransa yün loncası, örgütlü üst tabakası dışında gerçek bir birlik değildi. İki ya da üç yüz işletmenin sahibi, uygulamada da bunların en zenginleri (52), üretim sürecindeki kısıtlanmamış güçlerine dayanarak lonca örgütünü oligarşik biçimde tam bir otorite ile yönetiyorlardı. Patron ve işçiler arasında her noktada aşılmaz bir uçurum vardı. İşçiler arasında - sottoposti dell’arte di lana, olarak adlandırılıyorlardı - üretimin birçok farklı sürece bölünmesi çok sayıda uzmanlaşmış esnaf yarattı. Ama bunlar, kabaca söyleyecek olursak iki bölüme ayrılabilirdi. Özellikle, kendi aletleri ve boyahaneleri olan, önceleri çıraklar çalıştıran küçük bağımsız ustalar iken artık girişimci için esnaf olarak çalışan boya ustalarından oluşan ekonomik ve toplumsal üst bir küme vardı (53). Lana’da bağımsız zanaatçıları ticari ögeye ekonomik bağımlı duruma indirgemek için güçlü bir eğilim olduğundan varoluş savaşımı tüm küçük işletmeler için geçerli olduğu gibi olabildiğince zordu. Buna karşın boya ustaları loncada ve siyasi yaşamda bir kısım sınırlı  hakları korumayı başardılar (54). İkinci ve çok daha büyük kısım daha alt düzeyde esnaf, çoğunluğu (ciompi olarak bilinen) atölyelerde çalışan yün tarakçıları olan esas yün işçileri ile yerel endüstride çalışan eğirici ve dokumacılardan oluşuyordu. Hiçbirinin kendi üretim aleti yoktu. Üretim sürecindeki rolleri ve yaşam standartları onları toplumun proleter sınıfı yapıyordu. Hiçbir hakları yoktu, ekonomik ve siyasi anlamda eziliyorlardı, birleşmelerine bile izin verilmiyordu (55). Her ayrıntısı dikkatlice hazırlanmış bir sistem, işçilerin daha yüksek ücretler için savaşabilmesini olanaksız kılarken patronun ücretleri düşük ve üretilen metayı ucuz tutmasına izin veriyordu (56). Ücretler, çalışma saatleri, çalışma koşulları ve yöntemlerine kendi isteğine bağlı ve tek yanlı olarak patron karar verirdi (57). Patron değil ama işçi, sözleşmeyi bozmama teminatıyla bağlıydı. O tamamen, patronun görevlendirdiği lonca yöneticilerinin insafına bağlıydı (58). Temyiz hakkı olmayan mahkemelerde lonca temsilcisi olan üyeler patron sınıfından seçiliyordu. Yargıçlar tam da işçilerin yakınmalarını iletemeyecekleri kişilerdi.
Dolayısıyla lonca köken olarak mesleki bir örgütlenmeydi. Kent nüfusunu, etkin yurttaşlık hakkı olanlar ve olmayanlar olarak iki büyük sınıfa bölmek ve ikinci sınıfı kalıcı olarak boyunduruk altında tutmak için kullanılıyordu. İşçilere uygulanan baskı ve üst orta sınıfın belirlediği ekonomik siyaset yalnızca lonca ve Devlet tek bir otoriteyi temsil ettiği için etkin bir biçimde sürdürülebilirdi. Bir yanda loncalar işçinin yurttaşlık haklarını otomatik olarak elinden almak amacına hizmet etti; diğer yandan patron zararına olacak biçimde her ücretlinin ekonomik açıdan gelişimi, Devlete ve yasalarına saldırı olarak değerlendirildi. Yün loncasının kararları – bu konuya daha sonra geri döneceğiz  - Kilise’nin ek desteği ile yerine getirildi.
Bu ekonomik ve toplumsal çatışma zemininde şimdi 14. yüzyılın kırklı yıllarında Floransa tarihindeki ana olaylara bakalım.
1342’de Atina dükü, bir Fransız aile üyesi, bir paralı ordu komutanı ve maceracı olan Brienne kontu, Bardi, Peruzzi ve Acciaiuoli ailelerinin de isteği ile Floransa’ya çağrıldı ve yönetici konumuna getirildi. Bu eylemin amacı dükün Napoli kralı ile dostluğunu kullanarak teminatlarını geri isteyen ve İngiliz finans felaketiyle zaten sarsılmış olan büyük Floransa bankalarının en sonunda tam yıkımına yol açma noktasında olan Napolili kreditörlerle Floransa’nın iyi ilişkisini yeniden kurmaktı. Bu umutlar boşa çıktı. Konumunu korumaya çalışan dük, yalnızca aristokratların değil alt kesimin, sottopostinin bile desteğini almaya çalıştı.  Küçük loncaların ayrıcalıklı üyelerini yönetime getirdi, boyacılara lonca kurma hakkı verdi, dahası ciompiye sembol verdi (59). Bu ödünler, işçileri daha yüksek ücretler isteme konusunda cesaretlendirdi. En sonunda üst orta sınıf ve henüz yeterince susturulamamış aristokrasi – resmi  olarak bu ikinciye ait olan ama iki küme arasında bağlantıyı kuran Bardi – 1343’te dükü düşürdüler. Ordinamenti di Giustizia’nın katılığı, kısmen aristokrasi lehine artık azalmıştı, birçoğunun görev almasına izin veriliyordu. Büyük bankalar bunu, diktatöryal bir yönetime giriş olarak planlamışlardı. Bunu iflastan kurtulmanın tek yolu olarak görmüşlerdi. Buna karşın konumları o kadar zayıflamıştı ki Bardi sarayının yakıldığı bir halk ayaklanmasına direnemeyeceklerdi ve sonuç olarak iflas daha uzun süre ertelenemeyecekti. Tüm bunlar küçük loncaların siyasi gücünü artırdı ve 1343’ten sonra mahkeme üyeliklerinin ve diğer önemli Devlet görevlerinin üçte birini elinde tutan çok güçlü bir azınlık oluşturdular. İzleyen onyıllarda onları, kendi loncalarını kurma hakkını yitiren ve artık daha yüksek ücretler için savaşan boyacılar, büyük loncaların tüm sottopostileri ve birleşme hakkı için savaşım gösteren yün ticaretinin alt tabakaya ait işçileri de destek vermişti.
14. yüzyılın kırklı ve doksanlı yılları arasındaki bu görece demokratik dönem, bu dönemin hem öncesi hem de sonrasındaki üst orta sınıf oligarşi yönetimine karşıt olarak, çağın koşullarına göre üst veya küçük burjuvaziden etkilenen orta sınıf burjuvaların yönetici olduğu  bir dönem olarak değerlendirilebilir.
Bu yıllarda, Ordinamenti di Giustizia’nın hükümlerini her zaman baltalamış olan en üst burjuva ailelerin örgütü güçlü Guelfa Partisi, küçük loncaların Devlet görevlerinde yer almalarını kısıtlamak için tüm gücünü kullandı (60) ve hoşnutsuzluk gösteren üst orta sınıf üyelerine karşı da savaşıma girdi (61). Buna karşın Guelfa Partisi bile küçük loncaların tüm etkisini yok edemedi. Bu etki yine de, burjuvazinin orta kesiminin etkisi gibi, yalnızca birçok üst orta sınıf ailenin, en öncelikli olarak Alberti, onlarla finansal olarak ilişkide olan Ricci ve Medici ailelerinin desteği ve dahası doğrudan yönlendirmesi ile başarılı oldu. Alberti ve Medici aileleri, Floransa’da o dönemde en önemli banka ve ticaretevi sahibi olan Strozzi ailesi ile birlikte anılıyordu. Bu aileler, özel bir demokrasi sevgisi ile değil Guelfa Partisi’nin büyük aileleri, özellikle Albizzi ile çıkar çatışmaları nedeniyle hareket ediyordu. Burjuvazinin orta ve alt kesimlerinin siyasi gücünün somut kanıtlarını 1374-78 yılları arasındaki Papa’ya karşı yürütülen ve harcamalarını Floransa’nın karşıladığı savaşta, ardından da tüm İtalya’yı başa çıkılmaz Fransız elçiler aracılığıyla yönetmelerinde buluruz. Floransa için çok önemli olan tahıl sorununu merkez alan çatışma (62), doğal olarak ekonomik olarak zarar gören burjuvazinin oligarşik üst kesimi olan Guelfa Partisi’ne karşıydı. Gerçekte bu dönemde üst orta sınıfın belirgin ekonomik güçlükleri üretilen kumaşta kendini açıkça gösteriyordu: 1373’te yıllık üretim 30000 parçaya, 1378’te Papa’ya karşı savaş ve ciompi ayaklanması sonrası 24000’den daha aza düşmüştü.
Bu ayaklanma kısmen büyük ticari kayıplar ve savaş yüzünden üst orta sınıfın konumundaki zayıflama sayesinde ortaya çıkabilmişti ve İtalya’da kent-devletleri devrinde gözlenen ayaklanmaların en büyük ve en şiddetlilerinden biriydi. Bir işçi ayaklanması, Guelfa Partisi’nin kışkırtıcı uyarılarıyla 40’lı yıllardan sonra sürekli büyüyen Floransa küçük burjuvazisi ve demokratik sol hareketinin doruğuydu. 1378 yılı yazında birkaç aylık süreçte, güç dengeleri görünüşü değerlendirilene dek, sarkaç aşırı sağdan (Guelfa Partisi en üst tabaka) aşırı sola kadar sallandı. 1293 Ordinamenti ruhunun yeniden uyanışı ile tüm kesimler  Guelfa Partisi oligarşisine karşı birleştiler. Daha sonra, amacına ulaşan üst orta sınıfın alt kesimi sözünden döndü. Kısa bir süre sonra, devletten daha büyük pay güvencesi alan küçük loncalar da savaşımdan çekildiler. Az zaman sonra, kendi loncalarını kurma hakkı kazanan  4000 boya ustası ve gömlek yapımcısı – küçük ustalar ve tekstil endüstrisinde yüksek becerili, işçiler - örnek alarak onları izledi. Bundan böyle, ücret belirleme pazarlığı yapabilen örgütlü parti yetkileri vardı. Bu, artık onların onayı olmadan ücret belirlenemeyeceği anlamına geliyordu. Daha sonraki amaçları yönetimde görev almak, örneğin, kendi kümelerinden öncelikli olanları yönetime atama idi. Fazla ekonomik deneyimleri, siyasi bağımsızlıkları olmayan, toplumsal yaşamda üst sınıfları taklit etme eğilimi (pahalı giyinme, şövalyelik) bulunan (63) bu kesimler de Salvestro de’ Medici ve Benedetto degli Alberti gibi birkaç aristokratın her temel konuda kendilerini yönlendirmesine izin verdiler. Ama 1378’te artık ciompi, 9000 yün işçisinden oluşan en alt küme de kendi loncasını kurma hakkı kazanmıştı. Üç yeni lonca, belediyedeki yönetim kadrolarının üçte birini elde etti. Diğer üçte iki küçük ve büyük loncalar arasında eşit olarak paylaşıldı. 1343 sol hareketi açısından bu büyük bir ilerlemeyi gösteriyordu. Artık yalnızca küçük loncalar değil, küçük zanaat ustaları, nitelikli olan ve nitelikli olmayan işçilerin yeni kurduğu loncalar da yönetimde görev alabiliyorlardı. Dahası, ciompi, birçok radikal önlem için baskı yapıyordu. Ancak uygulamada diğer partiler bunları genellikle baltalıyordu. Lana oligarşisi, ayaklanmayı bastırmak için fabrika lokavları aracılığıyla açlık tehditini etkin biçimde kullandı. Ciompi güç kullanarak işi sürdürmeye çalıştığında da (64) toplumun diğer tüm kesimleri onlara karşı bir cephe oluşturdu (65). Esnaf, işçi ve birçok farklı ara küme arasındaki büyük ekonomik farklılıklar aralarındaki bu çatışmaları doğurdu ve ciompinin yenilgisine neden oldu.
Dolayısıyla, sarkaç yalnızca birkaç ay süren sola kayma sürecinden sonra hızlıca şiddetli bir biçimde aşırı sağa kaydı ve orada kaldı. Ciompi, kazandığı kendi loncasını kurma hakkından, 1 aydan kısa bir süre içinde yoksun bırakıldı. Onların üzerindeki tabaka da bu aşamadan sonra teslim olmaya zorlandı.
Küçük loncaların ve yeni kurulan en alt iki yeni loncanın büyük loncalara güç üstünlüğü kurduğu 1378’den 1382’ye kadar geçen 4 yılda bir tür demokratik ara dönem kuruldu. Üst orta sınıfın bireysel üyeleri (Medici, Alberti) küçük loncaları yönetmeyi sürdürdü. İlk taslakları ciompi döneminde öne sürülen kimi önemli ekonomik önlemler uygulamaya kondu veya yeni loncaların baskısı ile kuramsal olarak üzerinde uzlaşıya varıldı. Yeni işçi loncaları ücretlerde artış, sabit en yüksek ücret yerine sabit en düşük ücret ve daha iyi çalışma koşulları istedi. Onların genel ekonomik önlemleri dolaysız vergilendirme getirilmesi (66) ve Devlet kredi sistemi ile onunla ilişkili dolaylı vergilendirmenin denetlenmesini amaçlamaktaydı (67). Yeni yönetici kesimin bakış açısına göre istekler demokratik olmasına karşın, birçok isteği küçük burjuvazinin doğasında olan tutuculuk aynı zamanda zorla kabul ettirmişti. Tüm amaçları kapitalist endüstrinin gelişimini denetim altına almaktı. Uygulamada askeri yükümlülükler ve zorunlu kıldıkları paralı askerlerden oluşan ordulara yönelik ekonomik açılıma – büyük loncaların yol gösterici ilkesi – karşıydılar. Dış siyasette küçük burjuvazi gerçek bir barış arzusuyla hareket ediyordu.
İngiliz condottiere (askeri lider [Ç.N.]) Sir John Hawkwood’un (“Acuto” olarak bilinir) (68) paralı ordusunun yardımını alan Lana’nın üst tabakası 1382’de en küçük iki loncayı ortadan kaldırmayı başardı (69). Bu görece küçük ve yalıtılmış, nitelikli işçi kümesi uzun dönemde sermayenin büyük ve köklü gücüne dayanamadı (70). Bundan yararlanarak yönetim bürolarını büyük loncalar lehine bölüştüler ve küçük loncaları azınlık durumuna düşürdüler. Bu küçük loncaların güçleri 1378 öncesine göre daha büyük olsa da etkileri hızla azaldı. Gönençleri büyük loncalara bağımlı olan bir kısmı, önceki savaşım güçlerini tamamen yitirdiler (71). 1387’de yönetim bürolarında küçük loncaların oranı üçte birden dörtte bire düştü. Boya ustaları ve diğer yün işçileri ilk önce, bağımsız olmamalarından kaynaklanan karakteristik bir adım olarak aristokrasi ile işbirliği kurmak istedi. Ancak daha sonra küçük loncalara yöneldiler. 1383’te ciompi haklarını yeniden kazanmak için çaresizce bir çaba daha gösterdi (72). 1393’te üst orta sınıf ve 1396’da onların sağ oligarşik kanadı, üstünlüğü kesin olarak bir kez daha ele geçirir. Dolayısıyla, bu sınıfın 1343’te ilk kez kırılan tartışmasız egemenliği tam anlamıyla geri kazanılmıştı.
Yeni durumu değerlendirmeden önce burjuvazinin yerleşik feodal aristokrasiyi zayıflattığı Floransa çevresi kırsal alanda köylülüğün durumunu kısaca tanımlamamız gerekir. Artık her yurttaş toprak edinebildiği ve Floransalı kapitalistler kırsal kesimin büyük kısmını güvenceli bir yatırım olarak yavaş yavaş satın aldığı için toprak sahibi ve köylü arasındaki yasal ilişkiler zorunlu olarak önceki feodal biçimden değişmeliydi. İlk “serbestleştirme” burjuva anayasasının çıktığı yıl olan 1289’da gerçekleşti. İkincisi, burjuvazinin gücünün doruğunda olduğu 1415’te yer aldı. Sözleşmeli kiracılık sisteminde değişiklik serfliğin derecesine göre değil bütünsel olarak tek tipti (73). Tüm tarım sistemi ve daha yoğun toprağı sürme artık endüstri ve ticaretin çıkarları doğrultusunda sürdürülüyordu. Kentin burjuvaları gıda fiyatlarını sabitlemişti (74). Mülksüz kırsal nüfus tam olarak kente bağımlıydı (75). Köylülerin feodal yükümlülüklerden “özgürleştirilmesiyle”, kentsel orta sınıf, endüstri için yeni bir iş gücü kaynağı açığa çıkardı. Kırsal kesim ve Floransa’ya bağlı tüm küçük kasaba nüfusunun siyasal hakları yoktu.
Ciompi ayaklanması bastırıldığında, özellikle 1393’ten sonra, üst orta sınıf bir karşı tepki ortaya koydu. Oysa genel ekonomik koşullardan dolayı bu sınıf zayıflamıştı. Yine de ilk bakışta 15. yüzyılın ilk önyıllarında konumları avantajlıydı. Floransa’nın artık Doğu ile ticaretini çok arttıran, denize çıkış yolu vardı. Floransa burjuvazisi, bir başka kısa süreli gönenç dönemi yaşıyor ve ayrıca siyasi yaşamda kendilerini üstün duyumsuyordu. Oysa bu iyi olma durumu yalnızca görünüşteydi. Daha yakından incelendiğinde, Floransa kapitalist yapısında çürümüşlüğün yanıltmaz belirtileri açığa çıkıyordu. Floransa’nın can damarı yün endüstrisi ciddi olarak tehdit altındaydı. Diğer Avrupa ülkelerine ihracat, Flemenk rekabeti nedeniyle güçlük içindeydi. Bunun yanında, İtalya’nın kendisinin yanısıra özellikle Kuzey İtalya ile Fransa, Almanya ve İngiltere’nin yükselen ulusal endüstri ve ticareti de belli bir tehlike taşıyordu. Kimi ülkelerde, dahası İtalya’nın diğer kısımlarında, Floransa’dan kumaş ithal etmek yasaklanmıştı. Dolayısıyla Floransa endüstrisi için Pazar sürekli daralmaktaydı. Özellikle 1420’den sonra kumaş manifaktürü durmadan geriledi. Ortalama yıllık üretim 20000 parçaya ve 1380’de 279 olan atölye sayısı 1427’de 180’e düştü. En azından iç pazarı yitirmemek için koruyucu gümrük vergileri getirildi (1393, 1426). Ciompi ayaklanması sonrası pek çok işçinin diğer İtalyan kentlerine kaçması da Floransa üretimi üzerinde zarar verici etkide bulunmuştu. Yün endüstrisi için daha büyük felaket, yüksek sosyetede yün yerine ipek ve sırma işlemeli kumaş yeni modasıydı. Bu, ipek endüstrisine yaradı. Önemli teknik yeniliklerin getirildiği altın ve gümüş sırma işleme manifaktürü (76), Floransa’da ipek endüstrisini önder konuma getirdi. İpek kumaş manifaktürünün giderek artan üstünlüğünün, Floransa tekstil üretimini daha belirgin biçimde lüks endüstrisine dönüştürdüğünü belirlemek önemlidir.
Benzer biçimde, 14. yüzyılın ortalarından beri, bankacılık sektörü de düşüşteydi. En büyük müşteriler – Fransa, İngiltere ve Napoli yöneticileri, kimi zaman Papa bile -  Floransalı bankerlere bağımlılıklarından kendilerini kurtarmak için rakip şirketlerde yardım aldılar. Dahası, İtalya dışı en güçlü ülkelerin direnci ve bununla bağlantılı Papalık bölünmüşlüğü yüzünden, Curia’nın mali durumu bile artık tüm Avrupa ekonomisini 14. yüzyılın ilk üç çeyreğinde yaptığı gibi kapsayamıyordu (77). Kentli kapitalistlerin aşırı toprak satın alması sermayenin ticaret yaşamından kaçışı olarak değerlendirilmelidir (78). Floransalılar artık gelirini taşınmaz mal veya Devlet kredilerinden elde ettiği rantiye yaşamını seçmeye başlamışlardı. Floransa kapitalizmi giderek durgunlaşmaya başlamıştı çünkü büyük ticaretin başında gelen birkaç aileye bağımlıydı. Orta sınıfın çoğu yok oldu. Yaşam standardı düşük olan ezilen zanaatkarın gelişme olanağı yoktu. İşçi sınıfını, aristokratik üst orta sınıf boyunduruğu altına almıştı. İpek loncası örgütlenmesi 14. yüzyılda yün loncasının izlediği, sottopostinin tam boyunduruk altına alındığı kapitalist evrimin aynısını izliyordu (79). İşveren sınıfı, Lana loncasının 1415 veya 1428’deki (80) tüzüklerinde kesin biçimde dayatılan tam otoritesini bir daha elde edemedi. Bu bakış açısıyla, üst orta sınıf kendini gücünün doruğunda olarak görmekte haklıydı. Gerçekten de ipek endüstrisinin belli yanları, ihracat, dahası bankacılık (81), henüz memnun ediciydi. Oysa genel olarak, özellikle 1420’den sonra birçok alanda  ekonomik gerileme ve belirsizlik giderek daha belirginleşmişti.
Sermaye artan biçimde birkaç ailenin elinde biriktiği için zenginliğin dağılımında eşitsizlik – ortaçağ kent yaşamının her zamanki özelliği - Floransa’da daha belirginleşerek büyüdü. Dolayısıyla, siyası gücü elinde tutan çevreler zorunlu olarak daha ayrıcalıklı duruma geldiler. 1393’te orta kesimler ve 1396’da üst kesimlerin orta kanadı siyasi olarak güçten düştüler. Siyasi güç bundan dolayı, merkezde bir çekirdek gibi bulunan Albizzi ailesini çevrelemiş en üst oligarşide sınırlanmıştı (82). 15. yüzyılın ilk birkaç onyılında Albizzi ailesi, Lana üyeleri ve büyük toprak sahipleri, ticaret ve bankacılıkla uğraşan büyük Uzzano ailesi ve Floransa’nın en zengin bankerleri (83) olan Strozzi ailesi ile birlikte ana siyasi gücü ellerinde tuttular ve kendilerine bağlı olanlar üzerinden bu gücü uyguladılar. Ne pahasına olursa olsun kendi dar çevreleri dışından büyük kapitalist güçlerin yükselmesini önlemeye ve herhangi rakip bir siyasi gücün gelişmesini engellemeye çalıştılar. En zengin loncaların üyesi bu birkaç aile gerçekte kentin iç ve dış siyasetine, yönetimde görece daha geniş görev aldığı Atina Dük’ünden önceki dönem, erken 14. yüzyılda ilk üstünlük dönemlerine göre daha ayrıcalıklı biçimde egemendi. 1393’te yeniden kurulan Guelfa Partisi kurumu bile çok zayıflamıştı. Önde gelen tüccar aileler ise loncalara daha sıkı bağlandılar (84). 14. yüzyıldan beri loncaların kendi askeri güçleri yoktu. Ciompi ayaklanmasından sonra yönetici tabaka condottieri komutasında paralı askerler kiraladı. Bu askerlerin sayıları yalnızca savaş için değil alt sınıfları egemenlik altında tutmak için artırıldı. Barış zamanında (özellikle 1393’ten sonra) küçük loncaları basit bir işlem ile zengin tüccarların oğullarını bunlara kaydederek ve daha sonra bunların liderliklerine getirerek denetim altına aldılar (85). Büyük loncalar görünüşte güçlüydüler ama bu bile etkiliydi. Çünkü yüzeyel bir bakışla Floransa siyasi bakımdan artık her zamankinden güçlüydü, tüm İtalyan sisteminde ve Kilise’nin bölünmesinin (86) sonlanma çabalarında lider rolü oynuyordu. Tüm bunlar büyük loncalara, özellikle de Lana’ya bağlanır.
Bu yıllardaki askeri girişimler bağlamında, ekonomik gerekçeler en büyük önemde olsa bile saygınlık çok önemli bir rol oynuyordu (örneğin, Lucca’ya karşı savaş, 1429-33) (87). Floransa’nın toprakları her zamanınkinden genişti. Arezzo 1384’te (88), Pisa 1406’da, Cortona 1410’da ve Leghorn 1421’de ele geçirilmişti. Böylelikle, üst orta sınıfın en önemli amacı, yeni ticaret yollarının açılması başarıya ulaşmıştı. Pisa’nın ele geçirilmesine, vergilerin yükselmesinden korkan ve deniz ticaret yollarının açılması ile değil iç ticaretle daha çok ilgilenen küçük burjuvazi (89) etkisiz biçimde karşı çıkmıştı. Bu işgal, Floransa üst orta sınıfının rakipleriyle 2 yüzyıldır sürdürdüğü savaşımı sonlandırdı. Pisa, Arno nehrinin denize döküldüğü yere egemendi ve Floransa ticaret yolunun doğal çıkış yeriydi. Leghorn’un ele geçirilmesi bir ticaret filosu oluşturulması, Floransa ürünleri, yün ve ipek kumaşın kolaylıkla ihraç edilebilmesi ve daha da önemlisi, ipek endüstrisi için hammaddenin Doğu’dan getirtilmesi olanağı sağladı. Levant (Mısır) ile ticari bağlantılar, dolayısıyla artık çok yakındı ve bunları yönetmek için deniz konsülü olarak adlandırılan özel görevliler atanmıştı. Floransa bir deniz gücü olarak çok gecikmiş olduğu için, yalnızca birçok geçici başarı elde etti. Bunlar ise, sağlam yün endüstrisinin lüks ticareti lehine zayıflaması biçiminde kendini gösteren  yavaş dönüşümü yalnızca güçlendirdi. Önceki kararlı ve ılımlı ortam yerini huzursuzluk ve dengesizliğe bırakma eğilimindeydi. Kendini beğenmişlik bunun dışa vuran görünümüydü. Deniz bile fethedilmiş inancı baskın geldi. İç ve dışta zafer kazanmış üst orta sınıf, kendini beğenmişliğini her yolla gösterdi. Tüm Devlet kararlarında bu zafer duygularıyla hareket ettiler.
İşçilerin ve küçük burjuvazinin kesin olarak saf dışı bırakılmasından sonra cumhuriyetin bu altın çağı, siyasi gücün aristokratlar, gerçek yönetici olan birkaç aristokrat-burjuva aile ve büyük loncalardaki geriye kalan zengin burjuvaziyi temsil eden popolani arasındaki çatışmaya sınırlanmasına tanıklık etti. Popolaninin doğal olarak olabildiğince desteklediği küçük loncalar zayıflıyordu. 1393’ten sonra, özellikle geç Albizzi döneminde 1420’lerden sonra, yönetici klik, kimi konsüllerin direncine karşın arzu ettiğini yapabiliyordu. Yönetimin tabanını daraltmak için oligarşik tepki, Signoria aracılığıyla halka “sorma” yönteminin eskiye oranla daha yoğun kullanımına neden oldu. Palazzo della signoria (Vecchio Sarayı, Eski Saray olarak da bilinir [Ç.N.])’nın çanı halkı askerlerle çevrili büyük meydana çağırırdı. Ardından bu “parlamento”ya Balia (Yönetici [Ç.N]) olarak bilinen belli sayıda yurttaşa yasaları değiştirmek için yetki vermek isteyip istemediği “sorulurdu”. Korkutulmuş meclis doğal olarak herşeyi onaylardı. Ardından komisyon accopiatori olarak bilinen bir seçici komite atardı. Onların gücü sıklıkla yasama konsüllerinin askıya alındığı yıllar boyunca geçerli olurdu. Yönetimlerinin sürekliliğini sağlamak için, Signoria ve diğer yönetim katlarına kura ile seçilme hakkı olanların tümünün isimlerini içermesi gereken oy torbalarında yalnızca kendi kliklerinden olanların isimleri buluınurdu. Yönetimi daha iyi denetim altına almak için önceki kısa yönetim süresini bozmak için çok farklı önlemler getirildi. Yargıçları seçme özgürlüğü de kaldırıldı. Yasal olarak yönetimde görev alma hakkı olan büyük çoğunluk için bu, eskiye göre hayal olmuştu. Yurttaşlık hakları yönetici sınıf lehine azaltılıyordu. 1421’den sonra örneğin, vergilerini 30 yıl boyunca düzenli ödememiş olanlar yönetimde görev alamıyordu. Aristokratların memuriyet görev süresi kısıtlamaları tüzüklerde yer aldı. Yine de 1393’te yasal memuriyet hakkı birçok aristokratik aileye verildi ve genel olarak aristokratların yönetimde görev alma yolundaki engeller, yoksul sınıfların yolundakilere göre daha kolay aşıldı. Dahası, bu kısıtlamalar yalnızca, siyasi karşıtlara ve ekonomik açıdan daha zayıf olanlara karşı alınan önlemlerin üzerini örtmek amacıyla eskiye oranla daha fazla kullanılıyordu. Yönetici sınıfın aristokrasiye desteğinin giderek arttığı açıktı.
Politik ve ekonomik önlemler doğal olarak el ele gider. Vergiler zenginler için olabildiğince kolay biçimde, kitleler için olabildiğince zor düşmüştür. Çalışan nüfusu etkileyen tüketim malları üzerindeki vergiler çok yüksekti. 1427’de Milano’ya askeri yenilginin sonucunda, alt sınıfların uzun zamandır istediği ve daha eşit yansıyacak bir vergilendirme getireceğini umduğu, catasto olarak bilinen (90) doğrudan servet vergisi getiren bir yasa en sonunda kabul edilse de uygulamada bu da yönetim halkasından olmayanlara karşı bir silaha dönüştü. Bu, Floransa’nın çıkarı için küçük toplulukların kanını akıtan aynı genel siyasetin bir parçasıydı.
Aristokratlarla halkın yaşam tarzı ve toplumsal ilişkileri o güne kadar 14. yüzyıl burjuva yalınlığından çok şey yitirmişti. Ciompi ayaklanmasını izleyen tepki ile siyasi saygınlık elde etmiş aileler artık 14. yüzyılın ilk yarısında güçlü olduğu dönemdekiler gibi öyle katıksız burjuva değildi. Yeni gelenlerin çoğu ticaretle uğraşıyor ve kentte kalıcı olarak yerleşmiş olsa da köken olarak aristokrattı. Daha önceden aristokrasiyle bağlantıları bulunan bu üst orta sınıf ailelerin çoğu artık çok kolay ve hızlı biçimde aristokratlaşıyordu. Bu güçlü aristokratlaşma eğiliminin temel nedeni üst orta sınıfın ekonomik konumunun giderek artan dengesizliği ve bunun sonucunda kesin bir gerileme, ekonomik güvenirliğin yitimi ve önceki dönemin burjuva yalınlığının küçümsenmesiydi. Taşınmaz mal elde etme, av ve turnuvalar için kırsal yaşamı yeğ tutma artıyordu. Kısaca, feodal yaşam tarzı ve geleneklerinin artmış lüks ve eşlik eden daha az risk ile neredeyse sonradan görme biçimde taklidiydi bu. Üst orta sınıf için büyük önem taşıyan liman kenti Pisa’nın işgali gibi bir olayı bile Guelfa Partisi bir şövalyelik eğlencesi, S. Croce meydanı’nda bir turnuva ile kutladı (91). Şövalyelik ünvanı 14. yüzyıla göre daha az veriliyordu. Yönetici oligarşik klik bu ayırımın saygınlığını korumak istiyordu. Dolayısıyla, onu üst orta sınıfın en zengin kesiminin üyelerine ayırdı (92).
Artık Floransa tarihine dönelim. Aristokratların ayıcalıklı kesimi tanımlamış olduğumuz siyasi ve ekonomik önlemleri kalıcı olarak koruyamadılar. Tüm konumları zarar görmüştü, halk, küçük burjuvazi ve işçiler üzerinde kazanmış oldukları zaferlerin bedelini kendi güçsüzleşmeleri ve siyasi güçlerinin yitimi ile ödemişlerdi. Eşit derecede güçsüzleşmiş iki karşıcılın savaşımı zorunlu olarak, ikisinden de daha güçlü olan, Medici olarak bilinen üçüncü bir gücün zaferi ile sonlandı. Medici ailesi Floransa’nın en büyük tüccar ailelerinden biriydi ve kısa zamanda İtalya’nın en büyük banker ailesi olacaktı. Medici ailesi diğer büyük aileler gibi kazançlı tüm iş alanlarını birleştirdiler – bankacılık, ticaret ve üretim (yün ve ipek kumaş). Uğraşlarının kendine özgü bir yönü diğer dalların her birinde ağır bastı. Medici ailesi esas olarak bankacılık (ailenin gerçek yükselişi Cosimo’nun babası Giovanni’nin Curia ile finansal ilşkilerinden kaynaklanır) ve ticaretle uğraştı. Bruges’te özellikle baharat ithalatçısı, İngiltere’de yün ve kumaş ihracatçısı idiler ve bunun gibi. Ayrıca, büyük ölçekte toprak satın aldılar (93). Medici köken olarak oligarşik tepkiden bu yana kenti siyasi denetimi altında tutan Lana’nın kalburüstü ailelerinden değildi ama klikler arasında riske girmeden zekice hareket edip aynı zamanda krediler vererek kendilerini alt sınıflar arasında sevilir kıldılar (94). Halkla ve küçük loncalarla 14. yüzyılda açıkça, 1393’teki tepkiden sonra daha gizlice, dayanışma içine girdiler. Demokratik karşıcıllarla yalnızca yükselişte olduklarında açıkça birleştiler- Salvestro de’ Medici ciompinin yükselişinden çıkar sağlayanlardan biriydi. Karşıcıllar güçlükle karşılaştığında duymazdan gelmeyi her zaman başardılar. Küçük loncalar bunu 1393’te oligarşik tepki döneminde Vieri de’ Medici’ye kendilerine önderlik etmesi için başvurduklarında keşfettiler. Dikkatli siyasetleri sayesinde Medici, çok açıkça küçük loncaların yanını tutan ve sonuçta tamamı sürgüne gönderilen Alberti ailesinin yazgısından kurtulmayı başardı. Palla Strozzi’den sonra Floransa’nın en zengin kişisi Giovanni de’ Medici, özellikle materyalist Papa XXIII. John’un bankeri olarak çok etkin iş yaptı. Constance Konsülü’nde (1414-18), John’un görevden alınmasından sonra onun yerine geçen V. Martin’in saray bankeri oldu. Daha az zengin sınıflarla bağlantıları onu barış partisi (**) önderi yaptı. Giovanni’nin 1427’de doğrudan servet vergisi getirme çabası çok kuşkulu olsa da (95), bunun için kendisine güven duyuluyordu ve alt sınıflar arasında Medici’ye duyulan sevgi çok artmıştı. Ölümünden sonra (1429), babasının işletme ve siyasetini oğlu Cosimo sürdürdü. Papa’nın bankeri olarak kaldı ve Basle Konsülünde (1431) büyük çıkarlar elde etti.
Medici’nin gerçek büyüklüğü ancak şimdi diğer aileler (iflastan kurtulan tek büyük bankacılık ailesi Strozzi dışında) düşerken ortaya çıkmıştı. Çünkü, görmüş olduğumuz gibi, Floransa’da sermayenin gücü, krizlere dayanabilen ve aynı zamanda krizleri rekabeti ortadan kaldırmada kullanabilen birkaç büyük ailede yoğunlaşma eğilimindeydi. Aristokratlar, Lana’nın Rinaldo degli Albizzi’nin önderlik ettiği tüccar oligarkları, ilk başta Cosimo de’ Medici’yi sürgüne göndermeyi başardılar (1433) (96). Ancak Cosimo’nun ayrılışı ve bankacılık işletmesini Venedik’e taşıması, Floransa’yı ekonomik bunalıma sürükledi. 1434’te Papa’nın yardımıyla Albizzi kliği aristokratlarına karşı zafer kazanmış olan Cosimo geri çağrıldı ve yeni yakın iş arkadaşları, yeni aristokratlarla kenti yönetmeye başladı. İç politikası, özellikle vergi sistemi ile, onunla uzlaşmayı kabul etmeyen rakiplerini nasıl ortadan kaldırdığı, Floransa yün endüstrisi ve dolayısıyla Floransa burjuvazisinin kaçınılmaz düşüşünün hızlanmasına nasıl katkıda bulunduğu burada anlatılamaz (97). Floransa burjuvazisinin parlak dönemi artık sona ermişti.


 NOTLAR:
* Curia: Dini konuların tartışıldığı meclis anlamına gelir. Metinde Roma Katolik Kilisesi için kullanılmaktadır (Ç.N.).
** 1420’de Floransa’da iki parti, Barış Bartisi ve Savaş Partisi vardı.

a- Bu sorunun bu kitabın planı dışında daha eksiksiz  ele alınması uygundur. Ancak büyük loncaların örgütlenmesi ve yönetim yöntemleri üst orta sınıfın düşünce yapısı üzerine çok aydınlatıcıdır. Bununla ilişkili olgular kesinlikle çok iyi bilinmemektedir. Sunulan materyal, özellikle Doren’in araştırmaları sonucunda ortaya çıkanlar, çok geniş ve karmaşıktır. Burada birkaç tipik örnekle yalnızca genel karakteristikleri verilebilir.

1- Floransa ekonomik ve toplumsal tarihinin bu yorumu, olguları ve yorumları açısından, esas olarak R. Davidsohn ve A. Doren’in çalışmalarına dayanmaktadır. Bakınız: Davidsohn Geschichte von Florenz (Berlin 1896-1927); Doren Entwicklung und Organisation der Florentiner Zünfte im 13. und 14. Jahrhundert (Leipzig 1897); Die Florentiner Wollentuch-Industrie vom 14. bis zum 16. Jahrhundert (Stuttgart, 1901); Das Florentiner Zunftwesen vom 14. bis zum 16. Jahrhundert (Stuttgart, 1908); Italienische Wirtschaftsgesichte (Jena, 1934). Bu kitapları sürekli kullandığım için her zaman özel gönderme yapmadım. Birçok özel çalışmadan da yararlandım, en önemlilerinden bir kısmını dipnotlarda belirttim.
2- Kent halkının askerlik uğraşı azaldıkça keten talebi yün lehine azaldı. Bakınız: M. Weber, general Economic History (İng. Çeviri, Londra, 1931).
3- Bu toplam, Calimala endüstrisinin ithal ettiği yüksek kumaş miktarına eklenmelidir. Bugünün terimleriyle florinin yaklaşık değerini bile hesaplamak olanaksızdır. Yalnızca, o dönem ve günümüzde geçerli olan ücretlerin bir karşılaştırması olguya ışık tutabilir. İngiltere’de 14. yüzyılın başında florin resmi olarak üç şilin değerinde kabul ediliyordu.
4- Bunlar devrin önemli tüccar ve tarihçisi Giovanni Villani’nin verdiği rakamlardır. R. Davidsohn (op.cit; Blüte und Niedergang der florentiner Tuch-Industrie” Zeitschr. für die ges Staats-Wissenschaften, 1928) ve A. Doren (Florentiner Wollentuch-Industrie) bu rakamları kabul etmiştir. G. Hermes, onların abarttığını düşünmektedir (“Der Kapitalismus in der Florentiner Wollen-Industrie”, Zeitschr. für die ges Staats-Wissenschaften, 1916). Yine de Hermes ile Davidsohn ve Doren uyuşmazlığının sonucu üst uca yuvarlanmış olsa bile, Villani’nin rakamlarının güvenirliğini doğrular. Almanya’nın en büyük kenti Köln, 1372’de yalnızca 12000 parça giysi üretmiştir. Çok önemli Strasbourg kentinde üretim yaklaşık 1800-2000’di.
5- Haçlı Seferleri İtalyan tüccarlara Doğu ile yakın ticari ilişkiler sağladı. O zamana dek Bizanslılar tek aracıydı. Daha ayrıntılı bir yorum için bakınız: L. Brentano, Die Anfänge des modernen Kapitalismus (Munich, 1916), ve J. Strieder Studien zur Geschichte kapitalistischer Organisationsformen (Munich, 1925).
6- Floransa iç bölgelerinde kenti beslemek için yeterli tahıl üretilmiyordu. Napoli’nin tahıl ihracı ve Angevin yöneticileriyle iyi ilişkilerin sürdürülmesinin böylesine önemli olmasının bir nedeni budur.
7- Üstte not 3’e bakınız.
8- “Kapitalist örgütlenme en yüksek gelişimine tüm Orta Çağ boyunca Floransa kumaş endüstrisinde ulaştı” (Doren, Florentiner Wollentuch-Industrie).
9- Floransa’da iş yaşamının ussallaştırılması, basit tarzda defter tutmanın erken dönemde uygulanması sayesindedir.
10- Örneğin 1315’te Floransalı acenteler 200 İngiliz manastırının tüm yününü ileriki yıllar için satın almıştı.
11- Bu olağanüstü yüksek ücretler yüksek olasılıkla Lana’nın neredeyse Calimala’nın yerine geçmesinin nedenidir.
12- A. Sapori, Una Compagnia di Calimala ai primi del Trecento (Floransa, 1932), taşıma ücretleri ve karı daha düşük belirtir.
13- “Tuscans (Toskanalı)”, 13. ve 14. yüzyılda tüccar için kullanılan genel bir isim olmuştu. 1338’de Mercato Nuovo’da (Yeni Pazar-Floransa kent merkezinde üstü kapalı pazar) yaklaşık 80 bureaux de change (döviz bürosu) bulunuyordu. 14. yüzyılın ilk bölümünde yalnızca Peruzzi ailesinin Londra’dan Kıbrıs’a kadar 16 acentesi vardı.
14- İlk başta tüccarlar, hala değiş tokuşa dayalı bir yaşam sürdüren feodal lordlara, süregiden para gereksinimlerini karşılamak üzere kredi vererek yardım ettiler. Daha sonra, taşınmaz mallarını ipotek aldılar, en sonunda da tamamen ele geçirdiler.
15- Dolayısıyla, Floransalı bankerler, Floransalı aristokratlara, yalnızca birkaç aileden oluşan Sienalı bankerlerin, küçük burjuva ve Ghibellin Siena’ya sunabildiğine göre daha güvenilir seçenekler sunabildiler. 13. yüzyılın ilk yarısında Curia için hala esas bankerler olan Sienalıların yerini, bu yüzyılın ikinci yarısında giderek artan biçimde Floransalılar aldı. Bakınız: G. Schneider, Die finanziellen Beziehungen der Florentiner Bankiers zur Kirche 1285-1304 (Leipzig, 1899).
16- Floransalı bankerler, ilk önce Papalık vergi toplayıcısı  olarak girdikleri birçok ülkede, para gereksinimi duyan seküler güçlerle, özellikle prenslerle de gerekli iş bağlantılarını kurmayı başardılar.
17- M. Meltzing, Das Bankhaus der Medici und seine Vorläufer (Jena, 1906).
18- Tamamen Papalık’ın siyasi amaçları, özellikle de İmparator’a karşı savaşında kullanılan kilise vergileri, Curia’nın daha önceki Haçlı Seferleri vergileri dışında, örfi hukuk olarak gelişti. Böylelikle, paranın Haçlı Seferleri için kullanılma kurgusu 13. yüzyılın sonuna kadar sürdü. Bakınız: C. Bauer, “Die Epochen der Papstfinanz” (Hist. Zeistschr. 128, 1928).
19- Papalık’ın Avignon’a taşınması ve büyük Avrupa Devletleri’nin önceki kilise vergilerine karşı çıkması ile düzen çöktü. Yine de her memuriyet dönemi değişikliğinde –özellikle XXII. John döneminde - maaşlı rahibin ödediği vergi bunun yerini aldı. Bu yeni vergilendirme yöntemi öncülüne göre daha az karlı ve düzenliydi.
20- Buna karşın %15 faize Kilise’nin onayıyla yasal olarak izin veriliyordu. Bakınız: A. Sapori, “L’interesse del danaro a Firenze nel Trecento” (Archivio Storico Italiano, Ser. VII. Vol. X, 1928).
21- O dönemden bir Floransa atasözü: “Venticinque per cento e niente, cinquanta per cento passa tempo, cento per cento è buon guadagno” (“Yüzde 25 hiçbir şeydir, %50 zaman kaybı, %100 iyi kazanç” [Ç.N.]).
22- Zorunluluk durumunda Curia, onları borçlarını ödemeye zorladı.
23- Örneğin 13. yüzyılın son çeyreğinde Papalık’ın kilise vergisinin toplamı, Fransa kralının gelirinin üç katından fazlaydı.
24- Kimi zaman da feodal güçlere boyun eğdirmek ve bürokratik kent hizmetlerini düzenlemek için paraya gereksinim duydular.
25- R. Ehrenberg, Capital and Finance in the Age of Renaissance (İng. Çev., Londra, 1928).
26- Dahası, yurtdışındaki Floransalı tüccarlar sürekli olarak sınırdışı edilme ve hapse atılma tehlikesi ile karşı karşıyaydılar.
27- Bardi ailesinin ortalama yıllık karı yaklaşık %20 (1310-20 yılları arasında %25’in üzerinde) ve Peruzzi ailesininki yaklaşık %16 idi. Bankalar, prenslerin saraylarına inci ve değerli taşlar göndererek ayrıca kar ettiler. Örneğin İngiliz sarayının görkemi yalnızca Floransalı tefeciler sayesinde olanaklıydı.
28-  Ek nedenler için bakınız: A. Sapori, La Crisi delle compagnie mercantili dei Bardi e dei Peruzzi (Floransa, 1926).
29- Ayrıca bakınız: not 6.
30- Bu savaşımın ayrıntılı değerlendirmesi için bakınız: G. Salvemini, Magnati e Popolani (Floransa, 1899).
31- Floransa’nın tüm büyük tüccarlarının aslen üye olduğu Calimala, 12. yüzyıl başı gibi erken bir dönemde örgütlenmişti. Diğer büyük loncaların çoğu 13. yüzyılın ilk yarısında kuruldu. Orta büyüklükte 5 lonca 1282’de, 9 küçük lonca 1287’de örgütlendi.  
32- Babalar ve oğullar, dahası en uzak akrabalar, diğerlerinin eylemlerinden sorumlu tutuldular.
33- Guelfa Partisi’nin gücü büyük oranda, el konulmuş, Ghibelline mülklerinin üçte birine dayanıyordu.
34- 12. yüzyılda bunlara aslında basitçe Mercatanti (Tüccarlar; Ç.N.) deniyor olması anlamlıdır; onlar gerçekte tüccardılar.
35- Kısaca le famiglie (aileler; Ç.N.) olarak bilinirlerdi.
36- 1317 gibi geç bir dönemde Lana tüzüğü üyelerine aristokratlara güvence sağlamayı yasakladı.
37- 1355’te Guelfa Partisi tüzüğünde şunu bildirdi: “Bir kentin şerefi şövalye sayısıdır; onlar azalırsa onur da azalır”.
38- Ordinamenti di Giustizia’da devrimci burjuvazi kendine gururla “pleb (alt tabaka)” diyordu.
39- Örneğin Podesta ve Capitano del Popolo’nun en üst düzeyde kadrolarında görev almak için Floransa’ya çağrılan yabancılar şövalye ünvanı taşımak zorundaydılar. Aynı zamanda da Guelfa’dan olmak durumundaydılar.
40- Yabancı bir prens veya Toscana’lı feodal bir lorddan bile şövalyelik ünvanı almak en gözde geleneklerden biriydi. Bu, o kişi Guelfa Partisi’ne üye ise oldukça hogörülür birşeydi çünkü bu esas olarak Ghibelline aristokrasisine karşı oluşturulmuş olsa da daha sonra bu karşı durum yalnızca sözde kaldı. Floransalı tüccarlar yabancı prensliklerden şövalyelik dışında konsül, kraliyet tüccarı gibi başka ünvanlar da aldılar. Ayrıca özellikle Napoli krallığından yurtluk ve feodal mülkler elde ettiler. Boccaccio (Corbaccio) ve Sacchetti’nin, şövalye olmaya ve turnuvalara katılmaya çalışan tüccar ve burjuva entelektüellerle ilgili ironik belirlemeleriyle karşılaştırınız.
41- Sacchetti kırsal kesimde bir şatoda kale kumandanı olarak birkaç ay veya hafta görev yapan bir kentlinin kendine bir arma yaptığını alaycı biçimde belirtir.
42- Örneğin 1330’a kadar, ama o yıldan sonra değil, yöneticiler hizmet süreleri boyunca hasır üzerinde uyuyarak vb. tamamen yalıtılmış ve konforsuz bir yaşam sürmek durumunda kaldılar.
43- İlişkili olgular için bakınız: Davidsohn a.g.e. Örneğin 1338’de bir hastabakıcı veya hizmetçinin yere değen bir elbise giyemeyeceğini bildiren bir hüküm kabul edildi. İç pazardaki satıcılar gibi küçük burjuvazinin de lüks yasalarının iptali konusunda ekonomik çıkarları vardı.
44- N. Rodolico, Il Popolo  Minuto (Bologna, 1899).
45- G. Scamarella, Firenze allo scoppio del Tumulto dei Ciompi (Pisa, 1914).
46- Küçük burjuvazi ve aristokrasinin bu dayanışması özellikle Siena’da alışıldıktı.
47- Devlet kredi sistemi Floransa’da çok gelişmişti. Prenslerin, vadesi geldiğinde anaparayla birlikte ödenecek zorunlu borçlanması sistemine karşıt olarak Floransa epeyce erken bir dönemde faiz yüklemeli zorunlu ve gönüllü borçlanma sistemini getirmişti. Kentin finans yönetiminde özel bir önem taşıyan Monte Comune Enstitüsü’nde tüm devlet borçları 1343’te en son birleştirilmişti. Bakınız: B. Barbadoro, Le finanze della repubblica fiorentina (Floransa, 1929).
48- Bu, küçük loncalardan biri olan ve işçi sayısı büyük tekstil loncalarındaki kadar çok olmayan manifaturacılar loncası için de geçerlidir.
49- Doren’e ek olarak ayrıca bakınız: G. Bonolis, “Sull’ Industria della Lana in Firenze” (Archivio Storico italiano, XXXII, 1903).
50- Diğer yandan, küçük loncalarda, tüm hakları olan üye sayısı, olmayanları sayıca aşmıştı.
51- Yerleşik 90000 kişinin 4000’den biraz fazlasının siyasi hakları vardı. Davidsohn’un kestirimine göre 1378’de 14000 kişi yün endüstrisinde çalışıyordu (veba salgınından sonra nüfusta çok keskin bir düşüş olmuştu). Bunların 13000’inin bu hakları yoktu.
52- Yalnızca yılda 100 parça giysi üretenler konsüllük için seçilebilirdi (Yün loncasının 1338’deki tüzüğü).
53- Kendisi dokuma tezgahında çalışmış hiç kimse Lana’da gerçek bir usta olarak kabul görmezdi.
54- Calimala ve Seta’nın boya ustalarını kapsayan bu görece gönençli kesim, Floransa’da ekonomik ve toplumsal ilerleme şansı olan tek kesimdi.
55- Devlet’in kendisi (Statuto del Podesta 1322-25) ve yün loncasının tüzüğü (1317, 1338, 1355) sottoposti’nin dini nedenlerle veya cenazelerde bile biraraya gelmesini yasakladı. On işçiden fazlasının toplanması yasa dışıydı. Tüzüğe karşı gelen loncadan atılırdı ve iş bulamazdı. Yine de yüzyılın ortalarında demokratik hareket döneminde yün işçilerinin kimi dini ve toplumsal örgütleri ortaya çıktı ama bunlar sıkı biçimde denetlendiler. Bakınız N. Rodolico, “14. Yüzyıl Floransasında Toplantı Hakkı Savaşımı” (History, 1922).
56- “Kentin endüstriye dayanan ekonomik üstünlüğü ancak ucuz proleter emeğin sömürüsüyle sağlanabilirdi” (Doren, Florentiner Wollentuch-Industrie).
57- İşçi ücretleri yalnızca, çok fazla madeni para basıldığı için değeri sürekli düşen gümüş para ile ödeniyordu. İşçiler düşük ücret alıyorlardı ve yılın büyük kısmında işsiz kalıyorlardı. 1330’da yoksul insan sayısının inanılmaz çokluğunu, 90000 olan nüfusun, Davisohn’un kestirimine göre, dilenmeye utananlar ile hastanede bakıma gereksinim duyanlar dışında, 17000’inin dilenerek yaşadığı olgusundan anlarız.
58- Örneğin yün loncası, Floransa dışından atanan, ev işçilerine verilen cezayı uygulayan özel bir icra memuru (Uffiziale forestiere) olarak görev yapan bir noterlik oluşturdu. İhanet ettiği kuşkusu duyulan bir işçiyi loncanın özel zindanına hapsetme ve dahası işkence uygulama hakkı vardı. Calimala, Seta, Cambio ve Linaioli (manifaturacılar)’nin de benzer görevlileri vardı. Patrona hala bağlı olan işçiler zorla atölyelerine getirilirdi. Bakınız: R. Pöhlman, Wirtschaftspolitik der Florentiner Renaissance (Leipzig, 1878).
59- Dük ayrıca, ilkesel olarak yönelik olduğu zengin olmayan kesimler arasında popüler olan,  lüks yasalarını kaldırdı. Bunun sonucunda, bu kesimler de, Fransa’dan gelip yönetime geçen dükten sonra seçkinlerin benimsedikleri gibi, Fransız modasına uygun giyinmeye başladılar. Dük popülaritesini artırmak için turnuvalar da düzenledi.
60- 1346’da çok sayıda esnaf Floransa’ya göç ettiğinde doğal olarak küçük loncalara kayıt yaptırdılar. Guelfa Partisi, Guelf olduklarını kanıtlayamayacakları için Floransa’da doğmamış ya da babası Floransalı olmayan hiç kimsenin atölye açamamasına yönelik (sözde neden VII. Henry’nin İtalya’ya ilerlemesiydi)  bir yasa çıkarmayı başardı. Alt kesimleri gücün dışında tutmak için artık Ghibelline olarak adlandırılıyordu. Üst orta sınıftaki bu dönüşümü, devrimci düşünce tarzından kaynak alan isimlerin kullanımındaki bu tersyüz oluştan daha iyi hiçbir şey gösteremezdi.
61- Kulağa ironik gelebilir, aristokrasiye çok yakın bir örgütten gelen, yönetici kliğin beğenmediği yurttaşlar, Guelfa Partisi’nden, Ghibelline veya grandi (büyük sermayedar) olma,  tüm atölye çalıştırma haklarınına yönelik bir yasaklama uyarısı, bir ammonizione (uyarı) aldılar. Bu özellikle İmparator V. Charles’ın İtalya’ya gelişi bahanesiyle, 1357’den sonra yaygındı.
62- Floransalı bankerlerin bu dönemde Papalık’ın mali durumu üzerinde özel bir etkilerinin bulunmaması ve bu konuda diğerleriyle aynı konumda bulunması anlamlıdır. Papa kentte birr yasaklama kararı hazırladı ve Floransalı tüccarların tüm Avrupa ülkelerinden çıkarılmasını emretti. Daha sonra Guelfa Partisi, Papalık’ın otoritesini doğal olarak destekleyen Sienalı St. Catherine’in savaşa karşı vaaz vermemesini ve söylevlerinde Parti’nin orta ve küçük burjuvaziyi sürekli zayıflatmasına yarayan ammonizioneyi desteklemesini sağladılar. Papalık’ın parasal işleriyle ilgilenen Alberti ailesi en sonunda bir anlaşmayla savaşı sonlandırmayı başardı. Ayrıca “Dini Duygular” bölümüne bakınız.
63- Küçük burjuvazi ve dahası işçilerin şövalyelik geleneklerine yapışan tutumları, bağımsız olmayışlarının karakteristiğidir. Zafer kutlamalarında çoğunluğu zengin ama bir kısmı küçük burjuva 64 yurttaş, küçük loncaların isteği üzerine (aralarında Medici ve Alberti aileleri de vardı) şövalye ilan edildiler. İşçi ayaklanması sona erdikten sonra, bu kendilerinden alaylı bir biçimde söz edilen “ciompi şövalyeleri”nin 31’ine, konumlarını yasal duruma getirmek için Signoria’nın varlığında şövalye meclisi yine Cavalieri del Popolo ünvanı verdi.
64- Rodolico, La Demokrazia fiorentina nel suo tramonto (Bologna, 1905).
65- Ciompi’lerin çoğu küçük burjuvaların yönettiği Siena’ya kaçtı.
66- Bu aynı zamanda kişisel mülkleri de kapsıyordu.
67- Bu yaklaşımla, Devlet kredilerinde faiz oranını düşürmek ve dahası anaparayı borçluya geri ödemek amaçlanmıştı.
68- J. Temple-Loader ve G. Marcotti, Sir John Hawkwood (Londra, 1899).
69- Condottieri’ler her zaman, kişisel sevgiden dolayı aristokrasinin veya yüksek ödenti beklentisiyle üst orta sınıfın yanında olurlardı.
70- 14. Yüzyılın sonunda, özellikle 80’lerde Flanders, Hollanda ve aşağı Ren bölgesinde ayaklanmaların başarısız olmasıyla çok sayıda dokumacının Flanders ve Almanya’dan göç etmesi sonucu, ciompi ayaklanmasının bastırılması sonrası Floransa’da ücretler daha da düşmüştü. Floransalı kadınlar iş pazarından tamamen dışlanmışlardı. Bu yabancı işçiler birleşme haklarından yoksun bırakılabiliyorlardı ve Floransalı işçilere göre daha kolay sömürülebiliyorlardı. Bakınız: A. Doren, Deutsche Handwerken und Handwerkerbruderschaften in mittelalterlichen Italien (Berlin, 1903).
71- Küçük loncaların kendilerini işçilerden, özellikle niteliksiz işçilerden ne kadar uzak duyumsadıklarını, küçük loncalardan biri olan hancıların 1379’da ileri sürdüğü, ciompi ayaklanmasının bastırıldığı günü dini ve ulusal tatil olarak kabul etme önerisiyle görürüz. Bakınız Rodolico, a.g.e.
72- 1385’te Floransa Devleti’nin yardımıyla Siena’daki küçük burjuva yönetimi de devrilmişti. Floransalı işçiler burada sığınak bulmuşlar ve kenti, Floransa’da güç kazanma çabaları için bir üs yapmışlardı.
73- Dahası, kentlilerin köylüleri koruma zorunluluğu yoktu. Değişen koşulların ayrıntıları için bakınız Brentano, a.g.e. ve Pöhlmann, a.g.e.
74- Daha önce görmüş olduğumuz gibi, Floransa kırsal kesimi kenti beslemeye yeterli tahıl üretmiyordu.
75- Örgütlenme ve grev yapma çabaları olduğu zaman ciompi ayaklanması döneminde kentteki işçilerle birleşmesinler diye köylülere belirli  ödünler verildi.
76- İpek manifaktüründe geliştirilmiş yöntemleri özellikle yerlisi oldukları Lucca kentinden sürülmüş, Floransa’ya 1314’te gelmiş ve tüm Floransa ipek endüstrisine büyük güç katmış Guelfa ustaları getirdi.
77- Constance Konsülü’nden (1414-1418 yılları arasında toplanmış olan, Roma Katolik Kilisesi’nin tanıdığı Papalık’ın bölünmüşlüğünü ortadan kaldıran ekümenik konsül; Ç.N.) sonra Papa finansal bakımdan Papalık Devleti’ne bağlanmak zorunda kaldı.
78- Örneğin 1427’de, Floransa’nın en zengin ailesi Strozzi, toprak için 53000 florin, devlet kredisi için 45000 florin yatırdı ancak ticaret semayesi yalnızca 15000 florin tutarındaydı.
79- P. Pieri, Intorno alla Storia dell’Arte della Seta a Firenze (Bologna, 1927).
80- Örneğin 1427 tüzüğü, işçinin sözleşmesini sonlandırmadan 4 ay önce bildirmesi gerektiğini bildirir, ancak işveren için böyle bir zorunluluk yoktur.
81- 1422’de Floransa Mercato Nuovo’da 72 tane döviz bürosu vardı ve günlük dolaşımdaki paranın tutarı yaklaşık 2 milyon florindi.
82- Ayrıntılı bir yorum için bakınız: A. Rado, Maso degli Albizzi (Floransa, 1926).
83- 1427 catasto (kadastro [Ç.N.]) vergi bildirimine göre Floransa nüfusunun toplam geliri 620000 florinin 101400’ü Palla Strozzi’ye (1372-1462 [Ç.N.]) aitti.
84- Üst ticari mahkeme Mercanzia yalnızca 5 büyük ticaret loncasının üyelerinden oluşurdu. Artık giderek belirginleşen biçimde tek tek loncalara karşı Devlet gücünün bir organı  ve özellikle küçük loncalara karşı bir tür Yüksek Mahkeme olmuştu.
85- Çabaları küçük lonca sayısını azaltmak ve bu yolla onların güçlerinin son artıklarını yok etmeye yönelikti. Giovanni de Medici’nin direnci nedeniyle bu girişim başarısız oldu.
86- Bakınız bölüm “Dini Duyguların Tarihi”.
87- Lucca’ya karşı savaş, yine de kısmen tahıl için savaş olarak değerlendirilmelidir.
88- Arezzo kentinin denetimi serbest taşımayı emniyete aldığı için bu kent Floransa ticareti için önemliydi.
89- Ph. Monnier, Le Quattrocento (Paris, 1901).
90- Taşınmaz mal ve kişisel mülkler vergi yükümlülüğü kapsamındaydı ama yaşam giderleri dışarda tutulmaktaydı. Bakınız H. Sieveking, “Die kapitalistische Entwicklung in den italienischen Städten des Mittenalters” (Vierteljahrschr. für Sozial-und Wirtschaftsgesch., VII, 1909).
91- Turnuva daha sonra, her yıl Pisa’nın işgal gününde yapıldı, St. Dionysius Festivali.
92- G. Salvemini, La Dignita cavalleresca (Floransa, 1896).
93- Cosimo de’ Medici ve kardeşi Lorenzo’ya, Giovanni’den 39000 florin değerinde taşınmaz mülk ve 140000 florin değerinde kredi yatırımı ve ticaret sermayesi miras kalmıştı.
94- Örneğin, Albizzi kliğinin etkisiyle geçen, ödemesi gecikmiş vergi borcu bulunanların yönetimden dışlanmasını amaçlayan yasayı, desteklerini bekledikleri ya da arzu ettiklerinin vergi borçlarını vadesi geldiğinde ceplerinden ödeyerek kendi lehlerine döndürdüler.
95- B. Dami, Giovanni Bicci dei Medici (Floransa, 1899).
96- Suçlamada ileri sürülen bir nokta, 55 yıl önce Medici ailesinin ciompi ayaklanmasıyla ilişkisi olduğuydu. Yönetici kliğin önderi Rinaldo degli Albizzi’nin kendini yönetimde tutabilmek için aristokrasiyle açık dayanışma önerisinde bulunması – bu dönemde üst burjuvazinin aristokrasiye eğilimi açısından tipik -  belirtmeye değer. Daha önce Cosimo’nun kendisi bu desteği beklemişti.
97- Kapitalizmin ve onunla ilişkili biçimsel demokrasinin tüm İtalya’da gerileyişi 15. yüzyılın ikinci yarısında daha belirgin duruma gelmişti. “Tiranların” yönetimi Floransa da teslim olduğunda bu dönemde genelleşmişti. Bu yönetim biçimi İtalya’nın farklı kısımlarında çok değişkenlik gösterdi. Aydınlanmış mutlakiyet ile katıksız condottieri yönetimi arasında çok derece farkı vardı. Az ya da çok kapitalist yapılar ile sıklıkla gücü elinde tutan bir yöneticinin var olduğu aşırı feodal yöntemlerin farklı bileşimleri bulunmaktaydı. Floransa’da Cosimo ile başlayan Medici yönetimi de bu farklı ögelerin sürekli değişen karışımını sergiledi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder