Giriş:
Yakup
Kadri Karaosmanoğlu’nun Kiralık Konak romanı Osmanlı’nın çöküş sürecinin son
dönemini İstanbul’da bir aileyi merkez alarak yansıtır. Roman esas olarak
Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki Batılılaşma hareketleri ile buna bağlı
olarak gerçekleşen toplumsal dönüşümleri ele alır.
Anlatım:
Roman
üçüncü tekil kişi ağzıyla yazılmıştır. 1911-1915 arası dönem, İstanbul’da bir
konakta yaşayan Naim Efendi ve ailesinin yaşadıkları üzerinden toplumcu
gerçekçi bir biçemle anlatılır. Osmanlıca sözcükler sıklıkla kullanılmış olsa
da dil akıcıdır.
Başlıca
Karakterler:
Romanda
üç başat karakter Yakup Kadri’nin gerçekçi biçemine uygun olarak belli tarihsel
dönemleri ve yaşam anlayışını simgeler.
Naim
Efendi romanın üç başat karakterinden biridir. “İstanbulin” olarak adlandırılan
Tanzimat Fermanı sonrası, padişah Abdülmecit döneminde doğmuş, “Redingot”
olarak adlandırılan II. Abdülhamid döneminde büyümüştür. Esas olarak İstanbulin
dönemine aittir, “Redingot” dönemine alışamamıştır. Yüksek memuriyetlerde bulunmuş,
emekli olmuştur. Boyuneğen, saygılı, uysal biri olarak sunulur. Son derece
edilgin, eylemsiz, olup bitenlere seyircidir.
Sekine
Hanım: Naim Efendi’nin kızı. Çekingen, titiz, iradesizdir. Silik bir
karakterdir.
Servet
Bey: Sekine Hanım’ın kocası. Alafranga yaşam heveslisi bir züppe olarak sunulur.
Düyun-u Umumiye müfettişidir.
Cemil:
Servet Bey’in oğlu. Uçarı, avare bir yaşam sürmektedir.
Seniha:
Servet Bey’in kızı, Naim Efendi’nin torunudur. Romanın başat karakterlerinden
biridir. II. Abdülhamid ile başlayan yozlaşma döneminin temsilcisidir. Tüm
amacı zengin biriyle evlenip gönenç içinde yaşamak, süslenip iyi giysiler
giymektir. Bu uğurda tüm benliğini yitirmeyi bile göze almıştır.
Faik
Bey: Cemil ve Seniha’nın arkadaşı. Kumar alışkanlığı var. Önceleri önemesemediği
Seniha’ya daha sonra bağlanacaktır. Avrupa’da bir dönem bulunmuştur. O da
Seniha gibi Osmanlı’nın son dönemindeki yoz neslin üyesidir.
Selma
Hanım: Faik Efendi’nin kızkardeşi. Tok sözlüdür.
Necibe
Hanım: Servet Bey’in kızkardeşi. Kardeşi Servet Bey gibi alafranga yaşam
özentisi içindedir.
Hakkı
Celis: Romandaki başat karakterlerden üçüncüsüdür. Şair ruhlu bu genç adam, Selma
Hanım’ın torunu, Seniha’nın kuzenidir. Seniha’ya aşıktır ama ondan karşılık
görmez. Romanın başında 18 yaşında toy bir delikanlı olarak resmedilen Hakkı
Celis romanın anlatım çizgisi süresince değişir, olgunlaşır, kişiliği
yetkinleşir. Seniha, Faik ve Cemil’in sürdürdüğü yoz yaşam onu tiksindirir. Öznel
kaygılarını bırakır, toplumsal sorunları kavrar, yüksek idealler uğruna
benliğini dönüştürür ancak Seniha’nın etkisinden tam olarak kurtulmayı
başaramaz.
Canlandırma:
Romanda
canlandırmalar başarılı bir biçimde verilmiştir.
Hakkı
Celis’in Seniha’ya olan aşkı şöyle gösterilir: “Küçük şair heyecandan
tıkanıyordu. Genç kız elini halazadesinin göğsüne götürdü ve birden sanki o
göğüs üstünde gezinen eline bir iğne batmış gibi, yerinden fırlayıp hayretle
geri çekilerek: “Ayol baksanıza kalbi yerinden kopacak, kalbi yerinden
fırlayacak… Öyle çarpıyor, öyle çarpıyor ki!..” diye haykırdı” (Sf. 26).
Seniha’nın
iç çatışkısından kaynaklanan mutsuzluk durumu şöyle anlatılır: “Seniha tipiye
tutulmuş bir kimse gibiydi; saniyeler ve dakikalar sıkı bir kar kasırgası
halinde yüzüne, göğsüne çarpıyor, nefesi tıkanıyordu.” (Sf. 41).
Naim
Efendi’nin ölüme yaklaştığı son günler, konağı gezmeye gelen kiracıların
gözünden şöyle aktarılır: “Naim Efendi beyaz pike takkesi, beyaz entarisiyle
boylu boyuna ayakta duruyordu. Kadınlar hep bir ağızdan bir çığlık kopardılar;
kapıyı açmalarıyla kapamaları bir oldu. / “Üstüme iyilik sağlık, bir mevta
[ölü] kefeni içinde dimdik ayakta duruyor.” / “Ayol ne diyorsun, mevta değil,
tıpkı mezardan çıkmış bir kadit [iskelet]...” (Sf. 165). Naim Efendi tıpkı bir yaşayan
ölüdür. Bu durum çökmek üzzere olan ve Naim Efendi karakterinde sunulan Osmanlı
devleti için de aynen böyledir.
Konağın
çürümekte oluşu ayrıntılarla verilir. Hastalanan Naim Efendi’nin konakta yalnız
kalışıyla birlikte konak bakımsız duruma gelir. Kiracılar konağı gezerken
herşeyin kırılıp döküldüğünü görürler.
Seniha’nın
Şişli’de apartman dairesindeki odasını gösterir yazar. Hakkı Celis, Seniha ile
başbaşa kalınca bu odada halının, mobiyanın, perdenin renkleri ile odadaki koku
Hakkı Celis’i etkiler, Seniha’ya olan sevgisini canlandırır. O kadar ki
hıçkırarak ağlamaya başlar.
Dönem
Karşılaştırması:
Tanzimat
Fermanı 1839’da yayınlanmış Osmanlı Devleti için önemli bir yasal belgedir.
Kişi hak ve özgürlükleri ilk kez bu belge ile Osmanlı Devleti yasalarında yer
almıştır. Bu iyi yönde atılmış bir adım olsa da gerçekte Osmanlı Devleti çöküşe
doğru gitmekteydi. III . Selim ile başlayan
Tanzimat Fermanı ile farklı bir düzeye ulaşan bu yenileşme dönemi, 1876’da
padişah Abdülaziz’in ölümü ve II. Abdülhamid’in tahta geçişi ile, her ne kadar
Tanzimat’ın izleyicisi olarak I. Meşrutiyet ilan edilmiş olsa da,
duraklayacaktır. Tanzimatın siyasi düşüncesini geliştirenler “Genç Osmanlılar”
denen, Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi gibi aydınlardır. Romanda “İstanbulin” olarak
adlandırılan dönem bu döneme denk düşmektedir. Gerçekte özü gereği Tanzimat bir
ikilik içermektedir. Hedef olarak Batılılaşma gözetilse ve bu yönde önlemler
içerse de belgenin daha ilk bölümcesinde devletin, kuran ve şeriat yolundan
ayrılmayacağı, tam tersine bunlara daha sıkı bağlanacağı, bu yolla geri
kalmışlığın sonlandırılacağı belirtiliyordu. Bu açık ikilik romanımızın baş
karakterlerinden Naim Efendi’de görülmektedir. Padişaha, dine bağlıdır, ahlak
anlayışı gelenekseldir ancak görünüşü ile Batılıdır. Damadı Servet Bey de onu
“eski kafalı” olarak niteleyecektir.
1876
yılında ilan edilen I. Meşrutiyet ile birlikte bu ikilik iyice
belirginleşmiştir. Tutucu küme padişahın
yetkilerinin azaltılmaması ve sınırlandırılmamasını istiyorlardı. Yenilikçiler
ise padişahın yetkilerini, halkın temsilcileriyle paylaşmasını bekliyordu. II
Abdülhamid de yetkilerinin sınırlandırılmaması amacıyla 1878’de Parlamento’yu
kapatmayı seçmiştir. Bunun ardından da bir baskı rejimi yaşama geçirilmiştir.
İşte bu baskı rejimi içinde de “Genç Türkler” olarak adlandırılan Batıcı
aydınların yetişmesi önlenememiştir. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı coşkuyla
karşılanmış, özgürlüğün elde edildiği düşünülmüştür. Bir süre sonra ise yabancı
ülkelerin denetiminin bir baskıya dönüştüğü görülmüştür. Romanın geçtiği dönem
“İttihat ve Terakki” tek parti yönetiminin egemen olduğu dönemdir. Bu dönemde
gelenekçiliğe savaş açılmış, eğitim laikleştirilmiştir. Romanda da gençlerin
özellikle Seniha ve Cemil’in bu anlamda oldukça rahat davrandıklarını, örneğin
Faik Bey’in Seniha’nın odasına serbestçe girip çıkabildiğini, Cemil’in
sabahlara kadar dışarılarda gezip eğlenebildiğini görürüz. Çok iyi eğitim
almışlardır, yabancı dil bilgileri üst düzeydedir. Kuramsal anlamda Batılılaşma
hareketleri kısmen başarılmıştır ancak burada sorun bu kuramsal gelişimi
kavrayıp bundan yararlanabilecek bir toplumsal altyapının bulunmamasıdır.
Osmanlı toplumunu oluşturan büyük kitleler cahil ve ekonomik anlamda geri
kalmıştı. Bu yenileşme hareketlerine çok hazırlıksızdı Osmanlı toplumu. Dahası
bu çabalar, sürekli olarak İslamcı kümelerin engellemesiyle karşılaşmıştır.
Romanda konu edilen küçük bir küme ise Batılılaşma akımlarının etkisindedir
ancak bu dönemde Batıcılık akımı biçimsel bir taklitçilik olarak anlaşılmıştır.
Entelektüel anlamda çağdaşlaşmayan, yalnızca Batıdaki gibi yaşamaya çalışan cahil,
yoz bir küme ortaya çıkmıştır. Romanda “Redingot” dönemi olarak belirtilen bu
dönem özellikle gençler arasında Batı tarzı yaşamı taklitçilik önceliklidir.
Seniha, Faik Bey, Cemil bu karakterlerdir. Faik Bey Avrupa’da uzun zaman
yaşamıştır, Fransızca’yı anadili gibi konuşmaktadır ancak Hakkı Celis’in de
romanda belirttiği gibi önemli Fransız yazar Musset’nin kim olduğunu
bilmemektedir.
Yazar,
İstanbul’da çöküş döneminde Beyoğlu’ndaki bar ortamını bize gösterir. Bu boş,
yoz eğlence anlayışı canlı bir biçimde Hakkı Celis’in gözünden sergilenir.
Osmanlı Devleti’nin birlikte savaşa girdiği Avusturyalı subaylar, şarkıcılar,
konsomatrisler bu eğlence yaşamının önemli parçalarıdır. Türk subaylar da
onlara özenmektedirler. Yazar bu bozulmuşluğun içine savaş sırasında
karaborsacılıktan zengin olmuş fırsatçıları da bize gösterir. Bu sonuncular,
gösteriş yaparak paraları saçmaktadırlar.
Uzam:
Roman
İstanbul’da geçmektedir. İstanbul Cihangir, Beyoğlu, Şişli gibi semtlerinde
eğlencenin, lüks yaşamın egemen olduğu bir görüntü sergilemektedir ancak diğer
semtlerinde durum böyle değildir. Ardarda savaşlar (1911 Trablusgarp Savaşı,
1912 Balkan Savaşları, 1914 I. Paylaşım Savaşı ve 1915 Çanakkale Savaşları)
İstanbul’u çok etkilemiştir. Arka sokaklarda büyük bir açlık, yoksulluk,
sefalet vardı. Savaşlardan dönmüş, yardıma gereksinim duyan yaralılar her
yandaydı. Modern bir kentten çok büyük bir köye benzemekteydi.
Örge:
Örge
sağlam nedenselliklerle örülmüştür. Seniha’nın ordan oraya savruluşları
rastgele değildir, hep bir bağlayıcı nesnel öge vardır. Hakkı Celis’in bireysel
olgunlaşma süreci de tutarlı biçimde kurgulanmış nesnelliklerle kurulmuştur.
Ölümü bile bir amaç uğrunadır. Yeni bir devlet, yeni insan uğrunadır. Bunu göze
alabilmesinin bir nedeni de Seniha’ya olan aşkının hala sönümlenmemiş olduğunu
görmesidir. Bu tiksindiği bir duygudur artık ve yaşamla ilgili beklentilerinin
karşılık bulmayacağını anlamıştır. Naim Efendi’nin hastalanıp ölüm döşeğine
düşüşü ile konağın çürüyüşü ve Osmanlı Devleti’nin çöküşü arasında paralel
kurgu vardır. Konak içinde egemenliğini yitirişi, yalnızlığı ve en sonunda
ölümü hep ardısıra gelen önemli olayların sonucudur. Yazar adım adım bize bunu
gösterir. Bu aynı zamanda Osmanlı’nın da çöküşüne denk gelmektedir.
Nesnelerin
Birliği:
Pahalı
takılar: Örneğin mürebbiye madam Kronski’nin annesinin inci gerdanlığı,
zenginliğin, gönenç içinde yaşamanın simgeleridir. İnci gerdanlık kumarda
yitirilmiştir. Onu yitirmek yoksullaşmayı temsil etmektedir. Benzer biçimde
Seniha, Faik Bey’in kumar borcunu ödemek için elmaslarını rehine verir. Bu
ödenemeyen borç yüzünden Seniha’dan yardım isteyen Faik Bey Seniha’nın gözünde
dilenci durumuna düşer.
Naim
Efendi’ye babasından kalan yakut yüzük ise babasının sağladığı gönenç içindeki
yaşamı simgeler.
Tablo:
Naim Efendi’nin babasının tablosu eski dönemin de son temsilcisi gibidir. Naim
Efendi tablonun yere düştüğünü hayal eder. Bu onun evdeki egemenliğinin
yokoluşunu gösterdiği gibi aynı zamanda temsilcisi olduğu o eski dönemin,
Abdülmecit döneminin de sonunu simgelemektedir.
Faik
Bey’in boynundaki kirli yakalık: Her zaman şık, iyi giyimli olan Faik Bey
kumarda büyük para yitirdiğinde Seniha’dan para ister. Seniha onun kirli yakalığını
görür. Bu andan sonra Seniha’nın Faik Bey’le ilgili düşüncesi değişir, ona
karşı olan sevgisi ortadan kalkar.
Apartman:
Batılı yaşam tarzının simgesi olarak Şişli’de yeni apartmanlar yapılmaktadır. Konak
yaşamı bırakılıp apartmanlara yerleşmektedir zengin kesim. Servet Bey de yüksek
yaşam kalitesi ve batıcılığın simgesi olan apartmanlardan birini kiralar ve
konaktan taşınır. Böylelikle çok özendiği Batı tarzı yaşama yönelik kendince
bir adım daha atmış olur.
Alt
sınıftan kişilerin hurafelerin etkisinde olduğunu da bize Cenan Kalfa’nın,
konağın kimi odalarında cinler periler bulunduğuna inanması ile gösterir. Oysa
o odalara kuşlar yuva yapmıştır.
Dönüm
noktaları:
-
Seniha ile Faik Bey arasında bir yakınlık hep vardır ama Faik Bey Seniha’yı toy
gördüğü için aralarında bir sevgi ilişkisi başlayamamıştır. Büyükadada küçük
bir arkadaş kümesi içinde yakınlaşma olanağı doğduğunda, adanın romantik
ortamının etkisiyle uzun sürecek bir sevgililik ilişkisine başlarlar.
- Naim
Efendi’nin ahlak anlayışı geleneksel olduğu için evlilik öncesi flört onun için
korkunç birşeydir. Seniha ile Faik Bey’in sevişiyor ama evlenmeyi düşünmüyor olmaları
onun için kabul edilebilir değildir. Faik Bey’in babasıyla konuşup bu işi
çözebileceğini sanır ama yanılır. Dahası, Seniha Faik Bey’le evlenmek
istemediğini Naim Efenedi’ye açıkça söyler. Bu durum bir yerde Naim Efendi için
ölüm gibidir. Gerçekten de bu olayın ardından hastalanır ve yarı ölü bir duruma
düşer. Bunun belirtisi olarak da inatçı bir hıçkırığa yakalanır. Bu onun için
ölümün habercisidir.
- Seniha
yaşamında en önemli kararlardan birini Belkıs Hanım’ın ziyareti sonrası bahçede
sonbaharın gelişini izlerken alır. Sonbaharın bahçede ne varsa çürüttüğünü,
kendisinin de bu bahçe gibi çürüyeceğini sanar. Avrupa tarzı yaşam sürme
arzusu, hırsı benliğini ele geçirmiş olduğundan gizlice Avrupa’ya kaçmaya karar
verir.
-
Hakkı Celis Seniha’yı deli gibi sevmektedir. Seniha’nın da azıcık da olsa ona
bağlı olduğunu düşünür, ümit doludur. Seniha’nın Avrupa’ya kaçışı ve ardından
Faik Bey’e telgraf çekerek adresini bildireceğini iletmesi onun ümitlerinin son
bulmasına neden olur. Bu acı onda büyük değişikliklere neden olur. Kendi öznel
sıkıntılarından uzaklaşır, ülkenin sorunlarını görmeye başlar. Seniha
Avrupa’dan döndüğünde Hakkı Celis Çanakkale’de savaşmaya gitmek üzeredir.
Seniha Faik Bey’le ilişkisi hakkında konuşmaya, içini dökmeye başlayınca onun
ne kadar bencil olduğunu, yalnızca kendisiyle ilgilendiğini, başka hiçbir şeyi
önemsemediğini anlar ve ondan uzaklaşır. Dahası, becilliğini Seniha’nın yüzüne
de vurur ama Seniha oralı olmaz. O kendi sorunlarıyla ilgilidir. Zengin bir
koca bulma hayali yine suya düşmüştür çünkü, evlenmek istediği zengin kişi
Avrupa’dan geri dönmemiştir. Hakkı Celis Seniha’dan ve ona duyduğu sevgiden
tiksinir. Artık ölmeyi arzulamaktadır. Yüce bir amaç uğruna ölecek, şehit
düşecektir.
-
Naim Efendi’nin konağı, Naim Efendi’nin sağlığı ve maddi durumuna koşut olarak
eskiyip bozulmakta, dökülmektedir. Yazar, Naim Efendi ile konak arasında bir
bağlantı kurar. Konak sözümona kiralıktır ancak Naim Efendi konaktan çıkmak
istemediğinden kiracıları kovalamaktadır. Yalnızlık, yoksulluk, hastalık Naim
Efendi’yi giderek ölüme yaklaştırmakta, konak da bu süreç içinde bakımsızlıktan
çürüyüp gitmektedir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde “Hasta Adam” tanımı
kullanılmıştır. Naim Efendi de son dönemindeki ağır hastalığı ile Osmanlı’nın
son döneminin bir yansıması gibidir. Naim Efendi ve konağı, Osmanlı devleti ile
birlikte göçüp gidecektir.
-
Hakkı Celis’in ölümü Seniha’nın evinde tüm ayrıntılarıyla anlatılır. Son derece
çarpıcı, çok üzücü bir olaydır bu genç adamın ölümü. Seniha üzerindeki etkisi o
kadar büyük olmaz. Bir an için üzülür, daha çok rahatsız olur, duymak bile
istemez. Ardından süslü yaşamını sürdürür.
İtki:
Seniha
Avrupa tarzı bir yaşam anlayışı için zengin bir koca bulmanın peşine düşer.
Yaşamının amacı, zengin biriyle evlenip gönenç içinde, lüks eşyalar, pahalı
takılar, gösterişli giysiler, ayakkabılara sahip olmak, yiyip içip gezmek
eğlenmektir. Bu amaç uğruna sevdiği adam ile evlenmez, evden kaçar, Avrupa’ya
gider, kendisine evlenme sözü veren sonradan görme zenginlerle birlikte olur.
Bu amacı bir türlü gerçekleşmez ancak o gönenç içinde yaşama arzusundan
vazgeçmez. Bunun için de sonradan savaş sırasında karaborsacılık yaparak zengin
olmuş şeker tüccarları ya da subaylar ile birlikte olmaktan çekinmeyecektir.
Servet
Bey’in yaşamdaki amacı da Avrupai yaşamdır. En sonunda Şişli’de bir apartmana
taşınarak bunu gerçekleştirmeyi umar. Bir türlü istediği parayı kazanamaz. Yine
de bu yaşamı tarzı için kızının zenginlerle düşüp kalkmasına bile göz yumar.
Hakkı
Celis önceleri Seniha’ya olan aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Kendini ona
sevdirmeye adamıştır, onun için şiirler yazmaktadır. Daha sonraları Seniha’nın
yoz bir yaşam tarzı için yapıp ettiklerini gördükçe bu sevdadan tiksinir.
Çevresinde olup bitenler onu değiştirir. Tanıklık ettiği toplumsal sorunlar onu
dönüştürür, bu uğurda asker olur ve yeni bir ülke, yeni insanlar için savaşa
gider.
Çatışkılar:
Dönem
çatışkısı:
Romanda
karakterler belli dönemlerin temsilcisidirler. Naim Efendi ve Seniha çatışır
görünürken yazar gerçekte ayrı dönemlerin çelişkilerini gösterir. Naim Efendi
Tanzimat sonrası ortaya çıkan yenileşme hareketlerinin ilk temsilcilerinden,
bir “İstanbulin” iken Seniha batıcılık akımının ortaya çıkardığı taklitçi, yoz
“Redingot” döneminin son üyelerindendir. Naim Efendi’de ahlak anlayışı
gelenekseldir. Çökmek üzere olan Osmanlı Devlet’nin can çekişmesini
simgelemektedir adeta. Seniha’da ise sözde Avrupa tarzı bir serbestlik, içi boş
bir modernlik, tam anlamıyla ahlaki bir bozulma görülmektedir. Tek amacı
zengin, gönenç içinde bir yaşam sürmek olan bu yozlaşma onun sevdiği kişiyle
birlikte olmasına bile engel olmakta, zengin herhangi biriyle evlenme çabası içine
girmesine neden olmaktadır. Naim Efendi bu bozulmuşluğu nedeniyle Seniha ile
son dönemlerde görüşmemektedir.
Hakkı
Celis ise yeni bir dönemin habercisidir. Toplumsal sorunlara duyarlı,
vatanseverlik akımlarından etkilenmiş, gerçekçi bir kişilik olarak karşımıza
çıkar. Romanın başında şair ruhlu romantik bir genç iken kişiliği yetkinleşir
ve savaşlar boyunca gördükleri ve yaşadıkları onu değiştirir, olgunlaştırır.
Çanakkale Savaşı’na giderken bu savaşın bir yeni yurt, yeni yurttaş, yeni
devlet anlamına geleceğini görür. Hakkı Celis savaşta ölür ama yazar bize bunu
göstermese de duyumsattığı üzere onun izlediği bu yeni anlayış yeni bir
Türkiye’nin temellerini atacaktır.
Kişisel
çatışkılar:
Seniha:
Paraya önem veriyordu ama parayı para için değil daha çok süslenmek, eğlenmek
için istiyordu. Zengin biriyle evlenmek hayaline kapılıyordu ama başkalarına
bunu ayıp bir şey olarak gösteriyordu. Faik’i seviyordu ama zengin bir kocayla
evlenme planı yapıyordu. Bu nedenle Faik’i çok sevdiği ve karşılık olarak Faik de
onu sevdiği halde onunla evlenmez.
Hakkı
Celis’in kişisel değişimi: Hakkı Celis romanın başında duygusal, Seniha’ya
duyduğu aşktan başka bir şey düşünemeyen, yaşamının merkezine bu sevdayı, öznel
duygularını yerleştirmiş genç bir çocuktur. Yaşam deneyimi arttıkça, savaşları,
ülkedeki açlığı, yoksulluğu gördükçe değişir, öznel dünyasını değil toplumsal
sorunları önemsemeye başlar. Olgun bir insan olur.
Hakkı
Celis’in Faik Bey’le çatışkısı: Aynı kadına Seniha’ya aşık bu iki genç bu
anlamda birbirlerine rakiptirler. Gerçekte birbirlerinin tam karşıtıdırlar.
Faik ilk gençliğinden başlayarak kadınların ilgisini çekmiş, Avrupa’da
bulunmuş, özgüveni yüksek biridir ama entelektüel anlamda boştur, avarenin
tekidir. Yaşamıyla ilgili gözle görülür hiçbir sorun yaşamamış olduğu halde
yaşamaktan bezmiş, kendini kumara vermiştir. Hakkı Celis ise toy, yaşam
deneyimi az ama kendini edebiyata vermiş duyarlı bir gençtir. Yaşamla ilgili
beklentileri, ümitleri vardır. Faik ahlaken ne kadar düşükse hakkı Celis de o
kadar sağlam karakterlidir.
Sanat:
Edebiyat-ı
Cedide (Yeni Edebiyat): Tevfik Fikret yönetiminde yayınlanan Servet-i Fünun dergisinde
başlayan sanat akımıdır. Bu akımın en önemli temsilcisi Tevfik Fikret bir
aydınlanma şairiydi. Gericiliğe karşı, akıldan yana idi. İnsanı insancıl açıdan
ele almıştı. Devrimci yanı Mustafa Kemal’i de etkilemişti. Abdühamid’in
baskısıyla derginin kapanmasından sonra bu anlayış değişir. Sanat için sanat
anlayışını benimseyen şairler toplumsal sorunlardan uzak şiirler yazmaya
başlarlar. Hakkı Celis’in toplumsal duyarlığı arttıkça bu sanat anlayışına
karşı çıkmaya başlar. Sözümona içli Nuriye ve Nevriye Hanımlar bu akıma ait
şiirlere hayrandılar. Hakkı Celis onlara karşı çıkar ama bu kızkardeşler Hakkı
Celis’i anlayamazlar.
İzlek:
Yazar
“Kiralık Konak” romanında Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma hareketleri etkisiyle
ortaya çıkan toplumsal dönüşümü gösterir. Bu yenilikçi hareketlerin entelektüel
anlamda bir dönüşüme yol açmadığını, kaba bir taklitçilikten öteye gidemediğini
yansıtır. Romanın bize sunduğu dönem birçok toplumsal sorunun ve en önemlisi
Osmanlı için ağır yenilgiler demek olan savaşların olduğu bir dönemdir, bir
kargaşa dönemidir aynı zamanda. Osmanlı Devleti artık çökmek üzeredir. İşte bu
sancılı dönemin en eski üyeleri Naim Efendi karakteriyle sunulur. Bu küme artık
yaşayan ölüler gibidir, tüm güçlerini, iradelerini, egemenliklerini
yitirmişlerdir. Yenilikçilik, yani Avrupa taklitçiliğinin en çok etkilediği sınıf
ise Seniha, Cemil ve Faik ile canlandırılır. Sürdürdükleri içi boş, yalnızca
eğlence ve süslü püslü giysilerden oluşan yoz yaşam onları mutlu edemez. Yeni
bir devlet, yeni insanlara gereksinim vardır. Romanın sonunda bu yüksek
idealler uğruna Çanakkale Savaşı’na katılanların katkısıyla ancak bu ülkü
yaşama geçirilebilecektir.
*
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak, İletişim Yayınları, İstanbul, 49.
Baskı, 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder