4 Haziran 2017 Pazar

FLORANSA RESİM SANATI VE TOPLUMSAL ARKA PLAN

2. MİMARİ



Resim tarihine bir giriş olarak, Floransa mimarisinin 13. ve 14. yüzyılda en önemli projelerine ve koruyucuların toplumsal konumlarına hızlıca göz atacağız. Bu binalar Floransa’nın 14. ve 15. yüzyıldaki başlıca fresk ve sanat yapıtlarını korur.
Floransa 14. yüzyıl mimarisinin en güzel ürünleri dini ve seküler, kamusal binalardı. Bu binaların dikilmesi toplumun gücünü göstermeye ve aynı zamanda kentin tüm tabakaları arasında demokrasinin görünürlüğünü sağlamaya yardımcı oluyordu. Siparişleri kentin kendisi ya da iki büyük dilenci Mezhepten biri belirliyordu. Yüklenimin nominal dağıtımı kent yönetiminde de kalsa, ya da çok daha sık gerçekleştiği üzere, büyük loncalardan biri denetimle görevlendirilmiş olsa bile, uygulamada kent kurulu büyük loncalarla özdeşti.
Başrahip ve kent yönetimindeki diğer görevlilerin çalışma bürolarını bulunduran (1) Palazzo del Podesta (Podesta Sarayı) (Başyargıç sarayı, Bargello, yapımına 1255’te başlandı, 1346’da tamamlandı) ve Palazzo della Signoria (daha sonra Palazzo Vecchio olarak bilindi, 1299-1314 yılları arasında yapıldı, planlarını çizen Arnolfo di Cambio- ölümü 1302) ilk kategoriye örnektir. Bu binalar, orta sınıf devrimciyken veya yönetimi en sonunda ele geçirdikten kısa bir süre sonra inşa edildiler. Bargello, 1250’de burjuvazinin aristokrasiye karşı kazandığı zaferi sembolize eder (2). Palazzo della Signoria da 1293’te, burjuvazinin yönetimi kesin olarak ele geçirmesi sonucunda yapılmıştır (3). Bütün bunlara karşın bu binaların, kısmen basit savunma ve güvenlik gereksinimleri nedeniyle olsa da, feodal aristokrasinin güçlendirilmiş şatoları tarzında inşa edilmeleri, orta sınıf beğenisinin yavaş gelişiminin göstergesidir. Buna göre Palazzo della Signoria, kule ve mazgallı siperleri ile, Toskana'nın en ünlü feodal lordlarından Poppi Kontu'nun şatosunun taklididir (4). Küçük loncaların kent ilişkilerinde etkisi olduğu daha sonraki dönemlerde Loggia dei Lanzi (1376-92) yapıldı. Bu bina açık bir Gotik salondur. Yüksek olasılıkla kendi tarzında en eski kamusal salondur. Önünde toplanan halka Signoria'nın seslenmesine olanak sağlayan demokratik amaçlarla tasarlanmıştır. Burası ayrıca seçkin konukların kabulü, önde gelen yurttaşlara şövalyelik ünvanı verilmesi gibi kamusal törenlere de hizmet etmiştir. Temel yeniliği, dışardaki halkın, Cumhuriyet'in duvarlar ardında düzenlediği törensel etkinliklere tanıklık etmesine olanak sağlayan açıklığıdır (5).
Floransa’nın 3 büyük kilisesinin - Katedral, S. Croce ve S. Maria Novella -  tümünü, yönetim gücünü ele geçirmiş orta sınıf, 13. yüzyıl ortaları veya sonunda inşa etmeye başladı. Kentin en büyük girişimi Floransa Katedrali S. Maria del Fiore (başlayan Arnolfo, 1294) ve S. Croce ile Palazzo della Signoria’ya başlanması, Ordinamenti di Giustizia’nın yayınlanmasının ardından orta sınıfın kentine duyduğu yeni hayranlık ve gururun göstergesiydi (6). Katedral’in yapımını ilk başta Arnolfo’nun yaşamı süresince kent yönetiminin kendisi, 1303-1331 yılları arasında (inşaat süreci durakladığında) ipek loncası, 1331’den sonra loncaların en önemli ve zengin olanı Lana denetledi. Kilise’nin kısmen bu dönemden gelen Vaftizhane bölümünün dekorasyonunu, özellikle mermer kaplamasını, 12. yüzyılın ortalarından bu yana Calimala loncası denetliyordu (7). Katedral yapımını finanse etmek için kent yönetimi iki yıl boyunca nüfus ve veraset vergisi koydu (8). Farklı hesaplardaki paralar, belediye yardımları, gönüllü bağışlar (kendini kent ile birlikte tanımlayan) Lana’nın uygun bulduğu biçimde harcandı. Her durumda lonca veya onun tamamıyle ayrıcalıklı görece az sayıda üyesi, bu amaç için özel olarak seçilmiş bir kurul aracılığıyla söz konusu işi yönetip denetlediler ama küçük yardımlar dışında kendileri binayı finanse etmediler. Yalnızca alt orta sınıfın etkisini duyumsattığı ve Lana’nın gücünün zayıfladığı yıllar boyunca, yani 1368 ile 1382 yılları arasında, Duomo’nun inşaatında çok az ilerleme oldu (9). 1382’de Albizzi partisi yeniden gücü eline geçirdikten sonra yapım işi çok büyük bir enerjiyle ilerledi. Duomo, üst orta sınıfın kent üzerindeki gücünün sembolü durumuna geldi. Arnolfo’nun planladığı, dilenci Mezheplerin iki büyük kilisesi, Katedral’den önce inşa edilen Dominiken S. Maria Novella (başlangıç 1246) (10) ve Katedral ile çağdaş olan Fransisken S. Croce (başlangıç 1294), Floransa’da Duomo’dan sonra gelen her açıdan en önemli binalardı. Bu binaların yapımı finansal açıdan doğal olarak ancak halkın bağışları, dilenci keşişlerin tüm nüfustan topladığı paralar ve kent yönetiminin ödentileriyle  olanaklıydı (11). Daha önce görmüş olduğumuz gibi, zenginliğini faizciliğe borçlu en zengin yurttaşlar özellikle dilenci Mezheplerin kiliselerine büyük bağışlarda bulundular. Diğer bir deyişle burjuvazinin tinsel kurtuluşuna katkı için yardımseverliğe gösterdikleri önem bu anıtsal binaların yapımını olanaklı kıldı. S. Croce özellikle zengin banker ailelerin – Bardi, Peruzzi, Alberti ve Baroncelli - desteğini aldı (12). Diğer yandan 1310’da Ubertino da Casale, binadaki aşırı lüksü Deccal'ın işareti olarak tanımlayarak Fransisken Spiritualler'in yeni S. Croce'nin görkemi ve onun için toplanan büyük miktarda para karşısında duyumsadıkları baskın gelen acılığa anlamlı bir anlatım sunmuştur (13).
Bu kiliselerin tarzı ile ilgili - burada yalnızca her üçü için ortak olan özellikleri düşünmeliyiz - çekinceli olarak Gotik, veya dahası geç-Gotik denebilir. Her durumda, boşluğa yapılan vurgu, yataya olan eğilim, duvarların kesintisiz açılımı nedeniyle bu Gotik tarz, tasarım bakımından Fransa ve Almanya'dakine göre daha rasyonel, daha belirgin, daha açıktır. Aynı derecede orta sınıf olan ama daha az gelişmiş ve daha az üst burjuva olan ülkelere tipik olan bu dinamik tinsellik, Tanrı’yla bağ kurmaya çalışan bu dikeylik, Floransa'da büyük oranda eksiktir (14). Fransa’dan köken alan Gotik mimari tarzı Floransa’da karakter bakımından dönüşmüş, daha rasyonalist, daha ilerici bir eğilim göstermiştir. Zemin planları bir bakışta anlaşılabilirdir. Bu, Floransa’nın en eski Gotik kilisesi S. Maria Novella (15) ve onu izleyen diğerleri, daha önce görmüş olduğumuz gibi orta sınıfın yönetimi kesin olarak ele geçirmesinden sonra her ikisini de Arnolfo’nun inşa ettiği Duomo ve S. Croce için bile doğrudur. Burada Gotik ögeler daha arka plana itilmiştir. Onların yerine, kendi anıtsal alan düzenlemesini gerçekleştirmek ve istenen uyumu sağlamak için, İtalya'nın daha önceki Romanesk mimarisinden klasik tarza ait ögeler ve dahası gerçek antik döneme ait ögeler öne çıkarılmıştır (16). Gotik ögelerin karşı çıkılamaz varlığına karşın en son sözü edilmiş olan bu iki kilisenin tarzı için "klasik" denmesi daha uygun olabilir. Gotik ile karşılaştırıldığında bu daha üst-burjuva, daha rasyonel anlamda düşünülür ve gerçekten kısmen Gotik dışı, ya da daha çok Gotik ötesidir (17).
Bu tipik kent kiliselerinde halka vaaz verilmesi yaşamsal önemdeydi. Topluluğun her üyesi kürsüde vaiz ve mihraptaki rahibi görebilmeli ve duyabilmeliydi. Dolayısıyla genişlik ve salon benzeri karakterleri ile bu anıtsal Floransa kiliseleri, tüm topluluğa genel bir "demokratik" görünüm verir. Özellikle S. Croce, çok geniş kemer aralıklarıyla görünüm olarak tek bir salona çok benzer. Katedral’de, Francesco Talenti tek sütunlar arası uzaklığı artırınca (1357), öne doğru büyük bir basamakla iç alanın birleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu iç mekanların etkisini, görece olsa da önceden düşünülmüş basitlik ve açıklık belirler. Bu basitlik, özgün “Fransisken sadeliğinin” çoğunu korumaz. Daha çok yeni “klasik” tarzın sakin, hesaplanmış dinginliğine uygundur (18). Koro için ayrılan yerin, çok sayıda tek tek şapellerle bölünmüş çok uzun doğu duvarı olması, dilenci Mezhep kiliseleri için tipiktir. Bu, genel düzenlemenin “demokratik” karakteri ile çelişkili değildir ancak gerçekte onunla yakından bağıntılıdır. Özellikle, aynı anda oligarşik ve demokratik olan erken kapitalizm dönemi için açıklayıcıdır. Bu koro yeri-şapel düzenlemesinin iki amacı vardır. Öncelikle, daha önceleri halktan yalıtılmış olan mihrabın yüksek konumu artık “demokratikleşmiştir”, çünkü birçok ikincil mihrap eklenmiş, böylece kitle sayıca çok artmış, her keşiş kitlelere hergün seslenebilmiştir. İkinci olarak artık, zengin ailelerin donattığı ve sahiplendiği birçok bireysel şapel yapılıyordu. Bu düzenlemeye en iyi örnek olarak, her bir yanda 5 tane olmak üzere aile şapel dizisi ile, Fransisken kilisesi S. Croce – bu Mezhebin üst orta sınıf ile en yakın dayanışma içinde olduğu dönemde inşa edildi (19) -  verilebilir. Bunların resim süslemeleri, Floransa sanatının bütünsel gelişiminde büyük önem taşır.
14. yüzyıl Floransa mimarisinin biçeme ilişkin gelişimini tanımlamak buradaki görevimiz değildir. Biz yalnızca, Arnolfo’nun “klasik” biçeminin üst burjuva düşünce tarzından kaynaklandığını söyleyeceğiz. Bu biçem, belli bir alt orta sınıf etkisinin kendini duyumsattığı daha sonraki bir dönemde temelde istenilen çizgide gelişmemiş, ancak genel bir sanatsal miras olarak kalıcı olmuştur. Arnolfo’nun biçemini gerçekten sürdüren yalnızca bir sanatçıdan söz edilebilir: Campanile projesi (1334) (Katedral’e ait Çan Kulesi; ç.n.) ile Giotto. Meslek yaşamı, Arnolfo'nun ardılı olarak Katedral inşa görevine öylesine denk gelmiştir ki, bu, onun öncellerinin üst orta sınıf üstünlüğünün kabul edildiği dönemle çakışması gibidir. Kendisi daha sonra üst burjuva resim sanatının ana temsilcisi durumuna gelecektir.
1336'da Signoria, ipek loncasını Orsanmichele'i, Orto'daki eski St. Michele kilisesinin yanında duran Corn Hall'u (20) (tahıl pazarının bulunduğu yer) yeniden inşa etmekle görevlendirdi. Bu binada halkın sevdiği ve saygı gösterdiği bir Meryem heykeli bulunmaktaydı ve bina bir tür yarı kilise karakteri taşıyordu. Tasarımı erken orta sınıf düşünce tarzına özgü, aynı zamanda dini ve rasyonalist karakterdeydi: altta Oratory (küçük bir Tapınak; ç.n.) (Meryem heykeli bulunduran açık bir sundurma); üstte kent tahıl ambarı ve görevi kutsal tabloya hizmet etmek olan dernek, Compagnia dei Laudesi di San Michele, için çalışma odaları. Bu bina kısa zamanda Floransa loncalarının gücünün temsilcisi durumuna geldi. Dış sütunlar 1339’da, üzerlerinde kendileriyle ilgili koruyucu azizin heykelini sergileyebilecekleri 12 büyük lonca ve Guelfa Partisi’ne verilmişti. 1366-80 demokratik döneminde, yukarda sözünü ettiğimiz Derneğin binanın denetimini ele geçirmesinden (1352'de) ve Meryem için yeni bir görkemli tapınağın yapılmasınan sonra Oratory, nef ve koridorları aynı yükseklikte olan çift nefli “salon-kilise”ye dönüştürüldü. Buna göre, tüm topluluğun demokratik açıdan dengelenmesinin büyük kiliselere göre daha tutarlı biçimde sağlandığı, "halkın beğenisine uygun" bu yapı tipine - daha küçük burjuva olan Umbria'da ve Almanya'da daha yaygın - üst orta sınıf Floransa'da yalnızca ayrıksı olarak rastlanır. Bu küçük lonca kilisesinde de yukarda bir zemin varlığı nedeniyle yalnızca teknik zorunluluklara bağımlı kalınmıştır (21). Orsanmichele dışında, yüzyıl ortasında demokratik dönemde inşa edilmiş olan S. Remigio da salon-kilise formuna en yakındır.
Tüm loncalar kendi lonca-salonlarını inşa etmiştir (22). Kardeşlik dernekleri de binalar - kilise değil ama şapeller - inşa etmiştir. Buna göre örneğin, yardım işleri yürüten ve yetim çocuklarla ilgilenen Compagnia di S. Maria della Misericordia, 1352-58'de, daha sonra Bigallo olarak tanınan bir Oratory inşa etti. Çok zengin yurttaşlar kimi zaman bireysel olarak manastırlar yaptırmışlardır. Napoli'de büyük zenginlik edinen, orada önemli konuma ulaşan, Kral'ın Yüce Divan Başkanlığı'na yükselttiği Floransalı banker ve siyasetçi Niccolo Acciaiuoli örneğin, 1341'de Certosa'yı (Carthusian Manastırı) yaptırdı (23). Bu varlıklı kentliler, daha seküler yönde giderek artan orta sınıf kültürünün bir göstergesi olarak, daha sıklıkla hastane yaptırmışlardı. Folco Portinari (Dante'nin Beatrice'sinin babası, Cerchi bankacılık kurumunun ortağı, yüksek düzeyde faizcilikle uğraşırdı) (24), Ospedale S. Maria Nuova'yı (1287), banker Lemmo Balducci, Ospedale S. Matteo'yu (1356) yaptırdı. Kentliler bu tür vakıflara harcamalar konusunda sıklıkla yardımda bulunmuşlardı.
Zenginlerin özel konutları 14. yüzyılda bile şatolara benziyordu ancak bunlar bir önceki yüzyıla göre daha az çekici olmaya ve giderek azalmaya başlamıştı (25). Bu bir ölçüde tutucu ve feodal özellik taşıyan beğeninin göstergesiydi ama aynı zamanda, üst orta sınıfın eski aristokratik sarayları ticari evlere dönüştürmesiyle kendini gösteren orta sınıf püritenliği ve yalınlığını taşıyordu (26). Ortalama orta-sınıf evi genellikle aynı basit plana göreydi. Bu evler küçük bir boşluğa olabildiğince çok insanı sığdırmaya olanak tanıyan bir dizinin parçasıydılar. Bina önyüzü yalnızca yuvarlak kemerli pencerelerden ve yuvarlak kemerli giriş kapısından oluşan basit bir çizgi ile kesiliyordu. Genellikle ikiden daha fazla kat vardı, zemin kattaki odalardan birçoğu ticari amaçlarla sokağa açılıyordu. Avrupa'da Floransa dışında hiçbir yerde,   dahası Toskana'da başka hiçbir kentte, yüksek olasılıkla antik Roma kentlerinden köken alan bu "büyük kent" ev planı olmadığını belirtmeye değer (27). Yine, Avrupa'nın bu en önemli orta sınıf kenti, en azından en önemli noktalarda taşla döşeli sokakları ile ilkti (28). Zengin orta sınıf özellikle 1330'lardan sonra, aristokratlardan alınan mülkler nedeniyle edindikleri yeni yaşam tarzı bağlamında Floransa çevresinde çok sayıda villa inşa ettirmiştir (29).


NOTLAR:
1- Kent yetkililerinin belli kutlamaları - örneğin görev devralma - kent yönetimi ve kilise arasındaki yakın ilişkinin belirtisi olarak sıklıkla kiliselerde gerçekleşirdi.
2- 1255 gibi erken bir tarihte yeni orta sınıf yönetimi, antik Roma'dan örnek alarak saraya siyasi ideolojisini gösteren yazıtlar yerleştirdi: Floransa, Roma modelinden sonra tüm dünyayı yönetimi altında birleştirecektir.
3- Bu binaların yapımına koşut olarak yerleşik feodal aristokrasiye karşı, mimariyi etkileyen birçok savunma önlemi alındı: buna göre, Ghibelline sarayları yıkıldı ve aristokratların saraylarında kulelerin yüksekliğine sınır getirildi (1250). Orta sınıfın kesin zaferinden sonra, 1285'te yeni bir kent duvarına başlandı ve duvar, aristokratların saraylarını bulunduran kent merkezinin ötelerine kadar, yeni orta sınıf bölgelerini kapsayacak biçimde genişletildi. Bkz. C. Frey, Die Loggia dei Lanzi (Berlin, 1885).
4- Aristokrasinin İtalyan Gotik şato ve sarayları Kuzeydekiler gibi yalnızca askeri amaçlarla kullanılmıyordu. Bunların tasarımı daha düzenli ve simetrikti. Arnolfo, Palazzo della Signoria'yı, modeli kadar simetrik inşa edemediği için hayal kırıklığı yaşamıştı (Anlaşıldığı kadarıyla vermiş olduğu bir söz onu, daha önce Ghibellin Ubertini ailesinin, orta sınıfın 1248’de yıkmış olduğu sarayının bulunduğu alana inşa etmesini engellemiştir). Atina Dükü daha sonra kent mimarı Andrea Pisano’ya, kendi güvenliği için Palazzo della Signoria’yı güçlendirme görevi verdi. Dük’ün 1343’te düşüşünden sonra Andrea yüksek olasılıkla bu yüzden resmi görevini yitirmiştir.
5- Siyasi düşüncelerin kentin inşaat etkinliklerinin boyutları, 1356'da gerçekleşen Loggia planının ilk taslağı üzerine görüşmelerde görülür. Kimileri bunun çok dayatmacı olduğunu düşündü, büyük bir kamusal salonun özgür bir kentten çok bir tiranlığa uygun olduğu değerlendirmesinde bulundu. Dolayısıyla bu belirgin biçimde modern binanın monarşik ideoloji mi yoksa cumhuriyetçi ideolojiyle mi daha yakın bağıntılı olduğu, bunun sonucunda da bu iki devlet biçiminin hangisinin daha modern olduğu sorunları ortaya çıktı.
1391'de, üst orta sınıf ve Guelfa Partisi bir kez daha denetimi ellerinde bulundurdukları sırada, üst burjuva Commune'un siyasi yönelimini açıkça gösterecek biçimde, loggiaya birçok arma eklendi: diğerleri arasında Kilise, Anjoulu Charles ve Robert (Papalıkla dayanışan, Floransa'nın ilk dönem yöneticileri), Fransa ve Guelfa Partisi armaları. Birçok Floransa binası, özellikle kişisel konutlar, üst orta sınıfın Guelfa, Papalık, Anjou sarayı ve Fransa'ya siyasi yakınlığını vurgulayan benzer armalarla süslenmişti. Bu yolla, kişi birine herşeyden öte, korku ve saygı uyandıran Guelfa Partisi'ne bağlılığını gösterebiliyordu. Dahası, Ressamlar Loncası'nın tüzüğü ile Commune ve Guelfa Partisi'nin düşmanlarının arma ve işaretlerinin süsleme ve resimleri kesinlikle yasaklanmıştı.
6- 1294'te kent yönetimi, eski S. Reparata katedralinin restore edilmemesini, onun yerine "Tanrı ve kutsal Bakire Meryem onur ve şerefi, Floransa halkı ve bu güzel kent onuruna" yeni bir katedral yapılmasını karara bağladı. Bu sözcükler, katedral için bağışlanan para ile ilgili daha sonraki belgelerde tekrarlandı. Giotto'nun Campanile planı, 1332 yılına ait belgede  benzer burjuva kendine güven ile onaylanmıştır. Duomo'nun yeni ismi, S. Maria del Fiore'nin, özellikle kentin ismi ile ilişkilendirildiğini belirtmeye değer. Kentin bu Tanrısallıkla antik döneme gönderme yapan bağlantısı o döneme özgüdür.
7- Benzer biçimde, 11. yüzyıldan kalan, ilk olarak Black Benedictine mezhebi, 1373'ten sonra Olivetanlara ait olan, bilindik Benedikten kilisesi S. Miniato'nun iç süslemeleri, eski ve saygın Calimala loncası ile yakından bağıntılıdır.
8- Buna ek olarak, 1331'den sonra - yani Lana denetimi ele geçirdikten sonra - Katedral inşası için para toplamak amacıyla bölge hazinesinin tüm resmi ödemelerinde 5/6 oranında artış yapıldı. Ayrıca, tüm çiftçilik ve gümrük vergilerinde 2/3 oranında bir artış daha kondu. Tüm atölyelerde ve her tüccarın dükkanında "Danaro di Dio" için bir kutu vardı (Davidsohn, a.g.e).
9- 1366'da bundan çok az önce, Floransa tarihinde bir ölçüde demokratik bir dönemde lonca, toplumdan, kamuya açık iki modelden birini oylama ile seçmesini istedi. İki gün içinde 420 kişi oy verdi.
10- Yeni anıtsal kilisenin bir önceki daha küçük olanın yerini almasına gereksinim duyulması, yüksek olasılıkla halkın Şehit. St. Peter'e duyduğu büyük saygınlık nedeniyleydi.
11- S. Maria Novella'nın harcamaları için kent yönetimi 3 yıl içinde örneğin, 2 kez 1200 florin, 1 yıl sonra 500 florin daha yardımda bulundu. Fransisken Engizisyonu'nun sapkınlara yönelik cezalarının bir kısmı bu iki kilisenin inşaat harcamalarına harcanmıştır.
12- Her şeye karşın, demokrasiye gösterilen saygı, inşaat harcamalarına yardım etmiş olan Quaratesi ailesinin armasının S. Croce’nin önyüzüne konmasına izin verilmesine yetmemişti.
13- O özellikle, Fra Illuminato Caponsacchi’yi suçladı. Fra Illuminato Caponsacchi, S. Croce manastırının diğer koruyucusu Fra Giovenale degli Agli ile birlikte – her ikisi de dikkate değer biçimde Floransalı aristokratik ailelerden geliyordu –  inşaatın başlatıcısıydı. Dönemin en sevilen Floransalı vaizi Augustunian Hermit Fra Simone Fidati’nin, 1333’te Arno nehrinin taşmasını bu çok gösterişli kiliselerin inşaatı nedeniyle bir ceza olarak değerlendirmesi, alt sınıflar arasında onlara karşı ne kadar yaygın bir karşıtlık olduğunu gösterir (Davidsohn, a.g.e.).
14- Aynı nedenle, kuzey ülkelerinde Fransız Gotik tarzda, daha küçük-burjuva Gotik tarza ve dolayısıyla daha spirituel eğilimli Alman kentlerine göre yatay eksen daha çok vurgulanır. Fransa’da, yataylık ve genişlik ilkesini en belirgin biçimde gösteren ve dolayısıyla Floransa kiliseleri tarzına en yakın olan, ekonomik açıdan en önemli güney Fransa kentlerinin Gotik tarzıdır.
15- S. Maria Novella örneğinden sonra, dilenci Mezheplerin 13. yüzyılın 50 ve 60’larında ortaya çıkan çok sayıda kilisesi – bu yıllardaki büyük inşaat etkinliği, orta sınıfın zaferi ile bağıntılıdır – Gotik tarzda idi. Dini Mezheplerin bir manastıra ait olmayan (S. Bartolommeo dei Pittori) bir binalarının Romanesk tarzda inşa edilmesinin gerektiği bu dönemde Gotik mimariye eğilim göstermeleri karakteristikti.
16- S. Maria Novella inşaat yetkililerinin manastır kökenli olmalarına ve Gotik tarzı sevmelerine karşın, Duomo ve S. Croce için belirleyici etkide bulunan Arnolfo, halktan bir kişiydi. Arnolfo’nun, S. Maria Novella’dan yaklaşık 40 yıl sonra inşa edilmiş anıtsal, Gotik olmayan, “klasik” binası S. Croce, temelde Fransisken mimarisinin geç evresini temsil eder. O aynı yerdeki 3. Fransisken kilisesi olduğu için daha önceki iki kilise sırasıyla yıkılmıştı. Arnolfo’nunkinden önceki kilise çok daha basitti ve Toskana ile Umbria’daki dilenci Mezheplere özgü erken tipe daha yakındı. Daha sonraki bu kiliseler, Fransa’dan Sistersiyen tarikatının ortaya çıkardığı Gotik mimari biçimleri ile kendi tek nefli, tonozu olmayan salonlu (“hangar kilise”) sade, çileci geleneği birleştirmiştir. Bu erken dönem Fransisken kiliseleri (Assisi’deki gösterişli S. Francesco binası ayrıksıdır), basit ve sanata karşıt olan, St. Francis’in duygu durumunu yansıtan, Narbonne Genel Toplantısı (1260) bina düzenlemelerine uygundu. Buna karşın bu erken tip Fransisken mimarisinden kısa zaman içinde vazgeçildi ve dini Mezheplerin kiliselerinde onun yerini, bilinçli bir biçimde sanatsal duruma gelen Fransız Gotik’in bir evrim ve dönüşümü  aldı. Bkz. H. Schrade, “Franz von Assisi und Giotto” (Archiv für Kulturgesch., XVII, 1927) ve W. Paatz, Werden und Wesen der Trecento-Architektur in Toskana (Burg, 1937).
17- Hep var olan ancak her zaman tek tek kiliselerde farklı oranlarda bulunan Gotik ve antik ögelerin bileşimi için bkz. Paatz, a.g.e. Toskana mimamrisinde en fazla Arnolfian karşıtı ve "klasik" karşıtı tarz, Giovanni Pisano'nunkiydi (özellikle erken dönem yapıtları, Massa Maritima Katedrali koro alanı dikkate alınarak). Pisano genellikle daha küçük burjuva olan Siena ve çevresinde çalıştı. Yapıtlarında antik ögeler bulunmasına karşın Gotik ögeler güçlü dinamik karakter taşır.
18- Arnolfo'nun S. Croce'deki kirişli tavanından da bu algı elde edilir. Dahası, o resimlenmiştir, dolayısıyla yalın ve süssüz değildir. Yine Arnolfo'nun daha önceki dönemde inşa ettiği "aristokratik" Badia Benedikten kilisesi kirişli tavanı daha da zariftir.  Bkz. Paatz, a.g.e.
19- Daha sonra 1361'de kent yönetimi, Calimala'ya, S. Croce manastırındaki inşaat etkinliklerini denetlemesini önerdi.
20- Diğer kaynaklarla birlikte pazar ödentileri de binanın yapım harcamaltının karşılanmasında kullanıldı. Daha fazla ayrıntı için bkz. P. Franceschini, L'Oratorio di San Michele in Orto in Firenze (Floransa, 1892).
21- H. Bechtel, Wirtschaftsstil des deutschen Spätmittelalters (Münih, 1930).
22- Örneğin, 1308'de Lana, kendi ofis kullanımı için Ghibelline Compiobbesi ailesine ait, 1284'te yanmış olan bir evi yeniden inşa ettirdi.
23- Niccolo Acciaiuoli, kardeşine yazdığı bir mektupta (1356), Certosa'nın yapımı ile ilgili şu bilgileri verir: "Tanrı'nın bana bağışladığı herşey soyumdan gelenlere kalacak ve ben kim olduklarını bilmeyeceğim. Yalnızca bu manastır ve onun süslemeleri bana ait ve her zaman bana ait kalacak, ismimi ülkemde koruyacak. Bay Başyargıcın dediği gibi ruh ölümsüzse, ruhum nereye gönderilmişse, bu binada bulunmaktan memnuniyet duyacak". (G. Gaye, Carteggio, inedito d'Artisti dei secoli XIV, XV, XVI, Floransa, 1839). Bu alıntı, Acciaiuoli'nin kendisinin de yaşamak ve gömülmek istediği, dini düşüncelere adanmış bu Carthusian manastırını, nasıl değerlendirdiğini gösterir. Bu aynı zamanda dinin ne kadar özel bir durum konumuna geldiğinin de göstergesidir. Ayrıca tüm dini duygularına karşın, ruhun ölümsüzlüğü bağlamında İbni Rüşdçülüğe yakın bir kuşkuculuğu da belirtmesi nedeniyle ilginçtir.   
24- Davidsohn, a.g.e.
25- Az sayıda büyük ailenin, toplantıları için loggia inşa etme izni vardı, çünkü evlerinin içinde uygun alan yoktu.
26- A. Schiaparelli, La casa fiorentina (Floransa, 1908).
27- W. Paatz, "Ein antikischer Stadthaus-Typus im mittelalterlichen Italien" (Kunstgesch. Jahrb. der Bibliothek Hertziana, III, 1939).
28-  14. yüzyılda evler daha düzenli bir biçim kazandı, sokakların düzeyi buna göre ayarlandı ve yollar döşendi.
29- Yine de Villani'nin döneminde bu kişiler hala aptal ve savurgan kabul ediliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder