2. MİMARİ
Resim tarihine bir giriş olarak, Floransa mimarisinin
13. ve 14. yüzyılda en önemli projelerine ve koruyucuların toplumsal
konumlarına hızlıca göz atacağız. Bu binalar Floransa’nın 14. ve 15. yüzyıldaki
başlıca fresk ve sanat yapıtlarını korur.
Floransa 14. yüzyıl mimarisinin en güzel ürünleri dini
ve seküler, kamusal binalardı. Bu binaların dikilmesi toplumun gücünü
göstermeye ve aynı zamanda kentin tüm tabakaları arasında demokrasinin
görünürlüğünü sağlamaya yardımcı oluyordu. Siparişleri kentin kendisi ya da iki
büyük dilenci Mezhepten biri belirliyordu. Yüklenimin nominal dağıtımı kent
yönetiminde de kalsa, ya da çok daha sık gerçekleştiği üzere, büyük loncalardan
biri denetimle görevlendirilmiş olsa bile, uygulamada kent kurulu büyük
loncalarla özdeşti.
Başrahip ve kent yönetimindeki diğer görevlilerin
çalışma bürolarını bulunduran (1) Palazzo del Podesta (Podesta Sarayı)
(Başyargıç sarayı, Bargello, yapımına 1255’te başlandı, 1346’da tamamlandı) ve
Palazzo della Signoria (daha sonra Palazzo Vecchio olarak bilindi, 1299-1314
yılları arasında yapıldı, planlarını çizen Arnolfo di Cambio- ölümü 1302) ilk
kategoriye örnektir. Bu binalar, orta sınıf devrimciyken veya yönetimi en
sonunda ele geçirdikten kısa bir süre sonra inşa edildiler. Bargello, 1250’de
burjuvazinin aristokrasiye karşı kazandığı zaferi sembolize eder (2). Palazzo
della Signoria da 1293’te, burjuvazinin yönetimi kesin olarak ele geçirmesi
sonucunda yapılmıştır (3). Bütün bunlara karşın bu binaların, kısmen basit
savunma ve güvenlik gereksinimleri nedeniyle olsa da, feodal aristokrasinin
güçlendirilmiş şatoları tarzında inşa edilmeleri, orta sınıf beğenisinin yavaş
gelişiminin göstergesidir. Buna göre Palazzo della Signoria, kule ve mazgallı
siperleri ile, Toskana'nın en ünlü feodal lordlarından Poppi Kontu'nun şatosunun
taklididir (4). Küçük loncaların kent ilişkilerinde etkisi olduğu daha sonraki
dönemlerde Loggia dei Lanzi (1376-92) yapıldı. Bu bina açık bir Gotik salondur.
Yüksek olasılıkla kendi tarzında en eski kamusal salondur. Önünde toplanan
halka Signoria'nın seslenmesine olanak sağlayan demokratik amaçlarla
tasarlanmıştır. Burası ayrıca seçkin konukların kabulü, önde gelen yurttaşlara
şövalyelik ünvanı verilmesi gibi kamusal törenlere de hizmet etmiştir. Temel
yeniliği, dışardaki halkın, Cumhuriyet'in duvarlar ardında düzenlediği törensel
etkinliklere tanıklık etmesine olanak sağlayan açıklığıdır (5).
Floransa’nın 3 büyük kilisesinin - Katedral, S. Croce
ve S. Maria Novella - tümünü, yönetim
gücünü ele geçirmiş orta sınıf, 13. yüzyıl ortaları veya sonunda inşa etmeye
başladı. Kentin en büyük girişimi Floransa Katedrali S. Maria del Fiore
(başlayan Arnolfo, 1294) ve S. Croce ile Palazzo della Signoria’ya başlanması, Ordinamenti
di Giustizia’nın yayınlanmasının ardından orta sınıfın kentine duyduğu yeni
hayranlık ve gururun göstergesiydi (6). Katedral’in yapımını ilk başta
Arnolfo’nun yaşamı süresince kent yönetiminin kendisi, 1303-1331 yılları
arasında (inşaat süreci durakladığında) ipek loncası, 1331’den sonra loncaların
en önemli ve zengin olanı Lana denetledi. Kilise’nin kısmen bu dönemden gelen Vaftizhane
bölümünün dekorasyonunu, özellikle mermer kaplamasını, 12. yüzyılın
ortalarından bu yana Calimala loncası denetliyordu (7). Katedral yapımını
finanse etmek için kent yönetimi iki yıl boyunca nüfus ve veraset vergisi koydu
(8). Farklı hesaplardaki paralar, belediye yardımları, gönüllü bağışlar
(kendini kent ile birlikte tanımlayan) Lana’nın uygun bulduğu biçimde harcandı.
Her durumda lonca veya onun tamamıyle ayrıcalıklı görece az sayıda üyesi, bu
amaç için özel olarak seçilmiş bir kurul aracılığıyla söz konusu işi yönetip
denetlediler ama küçük yardımlar dışında kendileri binayı finanse etmediler. Yalnızca
alt orta sınıfın etkisini duyumsattığı ve Lana’nın gücünün zayıfladığı yıllar
boyunca, yani 1368 ile 1382 yılları arasında, Duomo’nun inşaatında çok az
ilerleme oldu (9). 1382’de Albizzi partisi yeniden gücü eline geçirdikten sonra
yapım işi çok büyük bir enerjiyle ilerledi. Duomo, üst orta sınıfın kent
üzerindeki gücünün sembolü durumuna geldi. Arnolfo’nun planladığı, dilenci
Mezheplerin iki büyük kilisesi, Katedral’den önce inşa edilen Dominiken S.
Maria Novella (başlangıç 1246) (10) ve Katedral ile çağdaş olan Fransisken S.
Croce (başlangıç 1294), Floransa’da Duomo’dan sonra gelen her açıdan en önemli
binalardı. Bu binaların yapımı finansal açıdan doğal olarak ancak halkın
bağışları, dilenci keşişlerin tüm nüfustan topladığı paralar ve kent
yönetiminin ödentileriyle olanaklıydı
(11). Daha önce görmüş olduğumuz gibi, zenginliğini faizciliğe borçlu en zengin
yurttaşlar özellikle dilenci Mezheplerin kiliselerine büyük bağışlarda
bulundular. Diğer bir deyişle burjuvazinin tinsel kurtuluşuna katkı için
yardımseverliğe gösterdikleri önem bu anıtsal binaların yapımını olanaklı kıldı.
S. Croce özellikle zengin banker ailelerin – Bardi, Peruzzi, Alberti ve
Baroncelli - desteğini aldı (12). Diğer yandan 1310’da Ubertino da Casale,
binadaki aşırı lüksü Deccal'ın işareti olarak tanımlayarak Fransisken
Spiritualler'in yeni S. Croce'nin görkemi ve onun için toplanan büyük miktarda
para karşısında duyumsadıkları baskın gelen acılığa anlamlı bir anlatım
sunmuştur (13).
Bu kiliselerin tarzı ile ilgili - burada yalnızca her
üçü için ortak olan özellikleri düşünmeliyiz - çekinceli olarak Gotik, veya
dahası geç-Gotik denebilir. Her durumda, boşluğa yapılan vurgu, yataya olan
eğilim, duvarların kesintisiz açılımı nedeniyle bu Gotik tarz, tasarım
bakımından Fransa ve Almanya'dakine göre daha rasyonel, daha belirgin, daha
açıktır. Aynı derecede orta sınıf olan ama daha az gelişmiş ve daha az üst
burjuva olan ülkelere tipik olan bu dinamik tinsellik, Tanrı’yla bağ kurmaya
çalışan bu dikeylik, Floransa'da büyük oranda eksiktir (14). Fransa’dan köken
alan Gotik mimari tarzı Floransa’da karakter bakımından dönüşmüş, daha
rasyonalist, daha ilerici bir eğilim göstermiştir. Zemin planları bir bakışta
anlaşılabilirdir. Bu, Floransa’nın en eski Gotik kilisesi S. Maria Novella (15)
ve onu izleyen diğerleri, daha önce görmüş olduğumuz gibi orta sınıfın yönetimi
kesin olarak ele geçirmesinden sonra her ikisini de Arnolfo’nun inşa ettiği
Duomo ve S. Croce için bile doğrudur. Burada Gotik ögeler daha arka plana
itilmiştir. Onların yerine, kendi anıtsal alan düzenlemesini gerçekleştirmek ve
istenen uyumu sağlamak için, İtalya'nın daha önceki Romanesk mimarisinden
klasik tarza ait ögeler ve dahası gerçek antik döneme ait ögeler öne
çıkarılmıştır (16). Gotik ögelerin karşı çıkılamaz varlığına karşın en son sözü
edilmiş olan bu iki kilisenin tarzı için "klasik" denmesi daha uygun
olabilir. Gotik ile karşılaştırıldığında bu daha üst-burjuva, daha rasyonel
anlamda düşünülür ve gerçekten kısmen Gotik dışı, ya da daha çok Gotik ötesidir
(17).
Bu tipik kent kiliselerinde halka vaaz verilmesi yaşamsal
önemdeydi. Topluluğun her üyesi kürsüde vaiz ve mihraptaki rahibi görebilmeli
ve duyabilmeliydi. Dolayısıyla genişlik ve salon benzeri karakterleri ile bu
anıtsal Floransa kiliseleri, tüm topluluğa genel bir "demokratik"
görünüm verir. Özellikle S. Croce, çok geniş kemer aralıklarıyla görünüm olarak
tek bir salona çok benzer. Katedral’de, Francesco Talenti tek sütunlar arası
uzaklığı artırınca (1357), öne doğru büyük bir basamakla iç alanın
birleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu iç mekanların etkisini, görece olsa da
önceden düşünülmüş basitlik ve açıklık belirler. Bu basitlik, özgün “Fransisken
sadeliğinin” çoğunu korumaz. Daha çok yeni “klasik” tarzın sakin, hesaplanmış dinginliğine
uygundur (18). Koro için ayrılan yerin, çok sayıda tek tek şapellerle bölünmüş
çok uzun doğu duvarı olması, dilenci Mezhep kiliseleri için tipiktir. Bu, genel
düzenlemenin “demokratik” karakteri ile çelişkili değildir ancak gerçekte
onunla yakından bağıntılıdır. Özellikle, aynı anda oligarşik ve demokratik olan
erken kapitalizm dönemi için açıklayıcıdır. Bu koro yeri-şapel düzenlemesinin
iki amacı vardır. Öncelikle, daha önceleri halktan yalıtılmış olan mihrabın
yüksek konumu artık “demokratikleşmiştir”, çünkü birçok ikincil mihrap
eklenmiş, böylece kitle sayıca çok artmış, her keşiş kitlelere hergün
seslenebilmiştir. İkinci olarak artık, zengin ailelerin donattığı ve
sahiplendiği birçok bireysel şapel yapılıyordu. Bu düzenlemeye en iyi örnek
olarak, her bir yanda 5 tane olmak üzere aile şapel dizisi ile, Fransisken
kilisesi S. Croce – bu Mezhebin üst orta sınıf ile en yakın dayanışma içinde
olduğu dönemde inşa edildi (19) -
verilebilir. Bunların resim süslemeleri, Floransa sanatının bütünsel
gelişiminde büyük önem taşır.
14. yüzyıl Floransa mimarisinin biçeme ilişkin
gelişimini tanımlamak buradaki görevimiz değildir. Biz yalnızca, Arnolfo’nun
“klasik” biçeminin üst burjuva düşünce tarzından kaynaklandığını söyleyeceğiz. Bu
biçem, belli bir alt orta sınıf etkisinin kendini duyumsattığı daha sonraki bir
dönemde temelde istenilen çizgide gelişmemiş, ancak genel bir sanatsal miras
olarak kalıcı olmuştur. Arnolfo’nun biçemini gerçekten sürdüren yalnızca bir
sanatçıdan söz edilebilir: Campanile projesi (1334) (Katedral’e ait Çan Kulesi;
ç.n.) ile Giotto. Meslek yaşamı, Arnolfo'nun ardılı olarak Katedral inşa görevine
öylesine denk gelmiştir ki, bu, onun öncellerinin üst orta sınıf üstünlüğünün
kabul edildiği dönemle çakışması gibidir. Kendisi daha sonra üst burjuva resim
sanatının ana temsilcisi durumuna gelecektir.
1336'da Signoria, ipek loncasını Orsanmichele'i, Orto'daki
eski St. Michele kilisesinin yanında duran Corn Hall'u (20) (tahıl pazarının
bulunduğu yer) yeniden inşa etmekle görevlendirdi. Bu binada halkın sevdiği ve
saygı gösterdiği bir Meryem heykeli bulunmaktaydı ve bina bir tür yarı kilise
karakteri taşıyordu. Tasarımı erken orta sınıf düşünce tarzına özgü, aynı
zamanda dini ve rasyonalist karakterdeydi: altta Oratory (küçük bir Tapınak;
ç.n.) (Meryem heykeli bulunduran açık bir sundurma); üstte kent tahıl ambarı ve
görevi kutsal tabloya hizmet etmek olan dernek, Compagnia dei Laudesi di San
Michele, için çalışma odaları. Bu bina kısa zamanda Floransa loncalarının
gücünün temsilcisi durumuna geldi. Dış sütunlar 1339’da, üzerlerinde
kendileriyle ilgili koruyucu azizin heykelini sergileyebilecekleri 12 büyük lonca
ve Guelfa Partisi’ne verilmişti. 1366-80 demokratik döneminde, yukarda sözünü
ettiğimiz Derneğin binanın denetimini ele geçirmesinden (1352'de) ve Meryem
için yeni bir görkemli tapınağın yapılmasınan sonra Oratory, nef ve koridorları
aynı yükseklikte olan çift nefli “salon-kilise”ye dönüştürüldü. Buna göre, tüm
topluluğun demokratik açıdan dengelenmesinin büyük kiliselere göre daha tutarlı
biçimde sağlandığı, "halkın beğenisine uygun" bu yapı tipine - daha
küçük burjuva olan Umbria'da ve Almanya'da daha yaygın - üst orta sınıf
Floransa'da yalnızca ayrıksı olarak rastlanır. Bu küçük lonca kilisesinde de
yukarda bir zemin varlığı nedeniyle yalnızca teknik zorunluluklara bağımlı
kalınmıştır (21). Orsanmichele dışında, yüzyıl ortasında demokratik dönemde inşa
edilmiş olan S. Remigio da salon-kilise formuna en yakındır.
Tüm loncalar kendi lonca-salonlarını inşa etmiştir
(22). Kardeşlik dernekleri de binalar - kilise değil ama şapeller - inşa
etmiştir. Buna göre örneğin, yardım işleri yürüten ve yetim çocuklarla
ilgilenen Compagnia di S. Maria della Misericordia, 1352-58'de, daha sonra
Bigallo olarak tanınan bir Oratory inşa etti. Çok zengin yurttaşlar kimi zaman bireysel
olarak manastırlar yaptırmışlardır. Napoli'de büyük zenginlik edinen, orada
önemli konuma ulaşan, Kral'ın Yüce Divan Başkanlığı'na yükselttiği Floransalı
banker ve siyasetçi Niccolo Acciaiuoli örneğin, 1341'de Certosa'yı (Carthusian
Manastırı) yaptırdı (23). Bu varlıklı kentliler, daha seküler yönde giderek
artan orta sınıf kültürünün bir göstergesi olarak, daha sıklıkla hastane
yaptırmışlardı. Folco Portinari (Dante'nin Beatrice'sinin babası, Cerchi
bankacılık kurumunun ortağı, yüksek düzeyde faizcilikle uğraşırdı) (24),
Ospedale S. Maria Nuova'yı (1287), banker Lemmo Balducci, Ospedale S. Matteo'yu
(1356) yaptırdı. Kentliler bu tür vakıflara harcamalar konusunda sıklıkla yardımda
bulunmuşlardı.
Zenginlerin özel konutları 14. yüzyılda bile şatolara
benziyordu ancak bunlar bir önceki yüzyıla göre daha az çekici olmaya ve
giderek azalmaya başlamıştı (25). Bu bir ölçüde tutucu ve feodal özellik
taşıyan beğeninin göstergesiydi ama aynı zamanda, üst orta sınıfın eski aristokratik
sarayları ticari evlere dönüştürmesiyle kendini gösteren orta sınıf püritenliği
ve yalınlığını taşıyordu (26). Ortalama orta-sınıf evi genellikle aynı basit
plana göreydi. Bu evler küçük bir boşluğa olabildiğince çok insanı sığdırmaya
olanak tanıyan bir dizinin parçasıydılar. Bina önyüzü yalnızca yuvarlak kemerli
pencerelerden ve yuvarlak kemerli giriş kapısından oluşan basit bir çizgi ile
kesiliyordu. Genellikle ikiden daha fazla kat vardı, zemin kattaki odalardan
birçoğu ticari amaçlarla sokağa açılıyordu. Avrupa'da Floransa dışında hiçbir
yerde, dahası Toskana'da başka hiçbir
kentte, yüksek olasılıkla antik Roma kentlerinden köken alan bu "büyük
kent" ev planı olmadığını belirtmeye değer (27). Yine, Avrupa'nın bu en
önemli orta sınıf kenti, en azından en önemli noktalarda taşla döşeli sokakları
ile ilkti (28). Zengin orta sınıf özellikle 1330'lardan sonra, aristokratlardan
alınan mülkler nedeniyle edindikleri yeni yaşam tarzı bağlamında Floransa
çevresinde çok sayıda villa inşa ettirmiştir (29).
NOTLAR:
1- Kent yetkililerinin belli kutlamaları - örneğin
görev devralma - kent yönetimi ve kilise arasındaki yakın ilişkinin belirtisi
olarak sıklıkla kiliselerde gerçekleşirdi.
2- 1255 gibi erken bir tarihte yeni orta sınıf
yönetimi, antik Roma'dan örnek alarak saraya siyasi ideolojisini gösteren
yazıtlar yerleştirdi: Floransa, Roma modelinden sonra tüm dünyayı yönetimi
altında birleştirecektir.
3- Bu binaların yapımına koşut olarak yerleşik feodal
aristokrasiye karşı, mimariyi etkileyen birçok savunma önlemi alındı: buna göre,
Ghibelline sarayları yıkıldı ve aristokratların saraylarında kulelerin
yüksekliğine sınır getirildi (1250). Orta sınıfın kesin zaferinden sonra,
1285'te yeni bir kent duvarına başlandı ve duvar, aristokratların saraylarını
bulunduran kent merkezinin ötelerine kadar, yeni orta sınıf bölgelerini
kapsayacak biçimde genişletildi. Bkz. C. Frey, Die Loggia dei Lanzi (Berlin, 1885).
4- Aristokrasinin İtalyan Gotik şato ve sarayları
Kuzeydekiler gibi yalnızca askeri amaçlarla kullanılmıyordu. Bunların tasarımı
daha düzenli ve simetrikti. Arnolfo, Palazzo della Signoria'yı, modeli kadar
simetrik inşa edemediği için hayal kırıklığı yaşamıştı (Anlaşıldığı kadarıyla
vermiş olduğu bir söz onu, daha önce Ghibellin Ubertini ailesinin, orta sınıfın
1248’de yıkmış olduğu sarayının bulunduğu alana inşa etmesini engellemiştir).
Atina Dükü daha sonra kent mimarı Andrea Pisano’ya, kendi güvenliği için
Palazzo della Signoria’yı güçlendirme görevi verdi. Dük’ün 1343’te düşüşünden
sonra Andrea yüksek olasılıkla bu yüzden resmi görevini yitirmiştir.
5- Siyasi düşüncelerin kentin inşaat etkinliklerinin
boyutları, 1356'da gerçekleşen Loggia planının ilk taslağı üzerine görüşmelerde
görülür. Kimileri bunun çok dayatmacı olduğunu düşündü, büyük bir kamusal
salonun özgür bir kentten çok bir tiranlığa uygun olduğu değerlendirmesinde
bulundu. Dolayısıyla bu belirgin biçimde modern binanın monarşik ideoloji mi
yoksa cumhuriyetçi ideolojiyle mi daha yakın bağıntılı olduğu, bunun sonucunda
da bu iki devlet biçiminin hangisinin daha modern olduğu sorunları ortaya
çıktı.
1391'de, üst orta sınıf ve Guelfa Partisi bir kez daha
denetimi ellerinde bulundurdukları sırada, üst burjuva Commune'un siyasi
yönelimini açıkça gösterecek biçimde, loggiaya birçok arma eklendi: diğerleri
arasında Kilise, Anjoulu Charles ve Robert (Papalıkla dayanışan, Floransa'nın
ilk dönem yöneticileri), Fransa ve Guelfa Partisi armaları. Birçok Floransa
binası, özellikle kişisel konutlar, üst orta sınıfın Guelfa, Papalık, Anjou
sarayı ve Fransa'ya siyasi yakınlığını vurgulayan benzer armalarla süslenmişti.
Bu yolla, kişi birine herşeyden öte, korku ve saygı uyandıran Guelfa Partisi'ne
bağlılığını gösterebiliyordu. Dahası, Ressamlar Loncası'nın tüzüğü ile Commune
ve Guelfa Partisi'nin düşmanlarının arma ve işaretlerinin süsleme ve resimleri
kesinlikle yasaklanmıştı.
6- 1294'te kent yönetimi, eski S. Reparata
katedralinin restore edilmemesini, onun yerine "Tanrı ve kutsal Bakire
Meryem onur ve şerefi, Floransa halkı ve bu güzel kent onuruna" yeni bir
katedral yapılmasını karara bağladı. Bu sözcükler, katedral için bağışlanan
para ile ilgili daha sonraki belgelerde tekrarlandı. Giotto'nun Campanile
planı, 1332 yılına ait belgede benzer
burjuva kendine güven ile onaylanmıştır. Duomo'nun yeni ismi, S. Maria del
Fiore'nin, özellikle kentin ismi ile ilişkilendirildiğini belirtmeye değer. Kentin
bu Tanrısallıkla antik döneme gönderme yapan bağlantısı o döneme özgüdür.
7- Benzer biçimde, 11. yüzyıldan kalan, ilk olarak
Black Benedictine mezhebi, 1373'ten sonra Olivetanlara ait olan, bilindik
Benedikten kilisesi S. Miniato'nun iç süslemeleri, eski ve saygın Calimala
loncası ile yakından bağıntılıdır.
8- Buna ek olarak, 1331'den sonra - yani Lana denetimi
ele geçirdikten sonra - Katedral inşası için para toplamak amacıyla bölge
hazinesinin tüm resmi ödemelerinde 5/6 oranında artış yapıldı. Ayrıca, tüm
çiftçilik ve gümrük vergilerinde 2/3 oranında bir artış daha kondu. Tüm
atölyelerde ve her tüccarın dükkanında "Danaro di Dio" için bir kutu
vardı (Davidsohn, a.g.e).
9- 1366'da bundan çok az önce, Floransa tarihinde bir
ölçüde demokratik bir dönemde lonca, toplumdan, kamuya açık iki modelden birini
oylama ile seçmesini istedi. İki gün içinde 420 kişi oy verdi.
10- Yeni anıtsal kilisenin bir önceki daha küçük
olanın yerini almasına gereksinim duyulması, yüksek olasılıkla halkın Şehit.
St. Peter'e duyduğu büyük saygınlık nedeniyleydi.
11- S. Maria Novella'nın harcamaları için kent
yönetimi 3 yıl içinde örneğin, 2 kez 1200 florin, 1 yıl sonra 500 florin daha
yardımda bulundu. Fransisken Engizisyonu'nun sapkınlara yönelik cezalarının bir
kısmı bu iki kilisenin inşaat harcamalarına harcanmıştır.
12- Her şeye karşın, demokrasiye gösterilen saygı,
inşaat harcamalarına yardım etmiş olan Quaratesi ailesinin armasının S.
Croce’nin önyüzüne konmasına izin verilmesine yetmemişti.
13- O özellikle, Fra Illuminato Caponsacchi’yi
suçladı. Fra Illuminato Caponsacchi, S. Croce manastırının diğer koruyucusu Fra
Giovenale degli Agli ile birlikte – her ikisi de dikkate değer biçimde
Floransalı aristokratik ailelerden geliyordu –
inşaatın başlatıcısıydı. Dönemin en sevilen Floransalı vaizi Augustunian
Hermit Fra Simone Fidati’nin, 1333’te Arno nehrinin taşmasını bu çok gösterişli
kiliselerin inşaatı nedeniyle bir ceza olarak değerlendirmesi, alt sınıflar
arasında onlara karşı ne kadar yaygın bir karşıtlık olduğunu gösterir
(Davidsohn, a.g.e.).
14- Aynı nedenle, kuzey ülkelerinde Fransız Gotik tarzda,
daha küçük-burjuva Gotik tarza ve dolayısıyla daha spirituel eğilimli Alman
kentlerine göre yatay eksen daha çok vurgulanır. Fransa’da, yataylık ve
genişlik ilkesini en belirgin biçimde gösteren ve dolayısıyla Floransa kiliseleri
tarzına en yakın olan, ekonomik açıdan en önemli güney Fransa kentlerinin Gotik
tarzıdır.
15- S. Maria Novella örneğinden sonra, dilenci
Mezheplerin 13. yüzyılın 50 ve 60’larında ortaya çıkan çok sayıda kilisesi – bu
yıllardaki büyük inşaat etkinliği, orta sınıfın zaferi ile bağıntılıdır – Gotik
tarzda idi. Dini Mezheplerin bir manastıra ait olmayan (S. Bartolommeo dei
Pittori) bir binalarının Romanesk tarzda inşa edilmesinin gerektiği bu dönemde Gotik
mimariye eğilim göstermeleri karakteristikti.
16- S. Maria Novella inşaat yetkililerinin manastır
kökenli olmalarına ve Gotik tarzı sevmelerine karşın, Duomo ve S. Croce için
belirleyici etkide bulunan Arnolfo, halktan bir kişiydi. Arnolfo’nun, S. Maria
Novella’dan yaklaşık 40 yıl sonra inşa edilmiş anıtsal, Gotik olmayan, “klasik”
binası S. Croce, temelde Fransisken mimarisinin geç evresini temsil eder. O
aynı yerdeki 3. Fransisken kilisesi olduğu için daha önceki iki kilise
sırasıyla yıkılmıştı. Arnolfo’nunkinden önceki kilise çok daha basitti ve Toskana
ile Umbria’daki dilenci Mezheplere özgü erken tipe daha yakındı. Daha sonraki bu
kiliseler, Fransa’dan Sistersiyen tarikatının ortaya çıkardığı Gotik mimari
biçimleri ile kendi tek nefli, tonozu olmayan salonlu (“hangar kilise”) sade,
çileci geleneği birleştirmiştir. Bu erken dönem Fransisken kiliseleri
(Assisi’deki gösterişli S. Francesco binası ayrıksıdır), basit ve sanata karşıt
olan, St. Francis’in duygu durumunu yansıtan, Narbonne Genel Toplantısı (1260) bina
düzenlemelerine uygundu. Buna karşın bu erken tip Fransisken mimarisinden kısa
zaman içinde vazgeçildi ve dini Mezheplerin kiliselerinde onun yerini, bilinçli
bir biçimde sanatsal duruma gelen Fransız Gotik’in bir evrim ve dönüşümü aldı. Bkz. H. Schrade, “Franz von Assisi und
Giotto” (Archiv für Kulturgesch., XVII, 1927) ve W. Paatz, Werden und
Wesen der Trecento-Architektur in Toskana (Burg, 1937).
17- Hep var olan ancak her zaman tek tek kiliselerde
farklı oranlarda bulunan Gotik ve antik ögelerin bileşimi için bkz. Paatz, a.g.e. Toskana mimamrisinde en fazla
Arnolfian karşıtı ve "klasik" karşıtı tarz, Giovanni Pisano'nunkiydi
(özellikle erken dönem yapıtları, Massa Maritima Katedrali koro alanı dikkate
alınarak). Pisano genellikle daha küçük burjuva olan Siena ve çevresinde
çalıştı. Yapıtlarında antik ögeler bulunmasına karşın Gotik ögeler güçlü
dinamik karakter taşır.
18- Arnolfo'nun S. Croce'deki kirişli tavanından da bu
algı elde edilir. Dahası, o resimlenmiştir, dolayısıyla yalın ve süssüz
değildir. Yine Arnolfo'nun daha önceki dönemde inşa ettiği
"aristokratik" Badia Benedikten kilisesi kirişli tavanı daha da
zariftir. Bkz. Paatz, a.g.e.
19- Daha sonra 1361'de kent yönetimi, Calimala'ya, S.
Croce manastırındaki inşaat etkinliklerini denetlemesini önerdi.
20- Diğer kaynaklarla birlikte pazar ödentileri de
binanın yapım harcamaltının karşılanmasında kullanıldı. Daha fazla ayrıntı için
bkz. P. Franceschini, L'Oratorio di San
Michele in Orto in Firenze (Floransa, 1892).
21- H. Bechtel, Wirtschaftsstil
des deutschen Spätmittelalters (Münih, 1930).
22- Örneğin, 1308'de Lana, kendi ofis kullanımı için
Ghibelline Compiobbesi ailesine ait, 1284'te yanmış olan bir evi yeniden inşa
ettirdi.
23- Niccolo Acciaiuoli, kardeşine yazdığı bir mektupta
(1356), Certosa'nın yapımı ile ilgili şu bilgileri verir: "Tanrı'nın bana
bağışladığı herşey soyumdan gelenlere kalacak ve ben kim olduklarını
bilmeyeceğim. Yalnızca bu manastır ve onun süslemeleri bana ait ve her zaman
bana ait kalacak, ismimi ülkemde koruyacak. Bay Başyargıcın dediği gibi ruh
ölümsüzse, ruhum nereye gönderilmişse, bu binada bulunmaktan memnuniyet
duyacak". (G. Gaye, Carteggio,
inedito d'Artisti dei secoli XIV, XV, XVI, Floransa, 1839). Bu alıntı,
Acciaiuoli'nin kendisinin de yaşamak ve gömülmek istediği, dini düşüncelere
adanmış bu Carthusian manastırını, nasıl değerlendirdiğini gösterir. Bu aynı
zamanda dinin ne kadar özel bir durum konumuna geldiğinin de göstergesidir.
Ayrıca tüm dini duygularına karşın, ruhun ölümsüzlüğü bağlamında İbni
Rüşdçülüğe yakın bir kuşkuculuğu da belirtmesi nedeniyle ilginçtir.
24- Davidsohn, a.g.e.
25- Az sayıda büyük ailenin, toplantıları için loggia
inşa etme izni vardı, çünkü evlerinin içinde uygun alan yoktu.
26- A. Schiaparelli, La casa fiorentina (Floransa, 1908).
27- W. Paatz, "Ein antikischer Stadthaus-Typus im
mittelalterlichen Italien" (Kunstgesch.
Jahrb. der Bibliothek Hertziana, III, 1939).
28- 14.
yüzyılda evler daha düzenli bir biçim kazandı, sokakların düzeyi buna göre
ayarlandı ve yollar döşendi.
29- Yine de Villani'nin
döneminde bu kişiler hala aptal ve savurgan kabul ediliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder